* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Şikayet Mutsuzluk Kaynağıdır  (Okunma sayısı 341 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı KOYLU

  • *****
  • İleti: 2314
Şikayet Mutsuzluk Kaynağıdır
« : Mart 26, 2019, 09:13:04 ÖÖ »
Şikayet Mutsuzluk Kaynağıdır

Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, bayram namazlarına kadınların da katılmasını isterdi. Namazdan sonra arka tarafta saf tutmuş olan kadınların yanına geçip onlara da bilhassa kendilerini ilgilendiren hususlarda nasihat ederdi.

Bir bayram namazından sonra şöyle buyurmuştu:

“Ey kadınlar, sadaka veriniz, istiğfarı çok yapınız. Çünkü bana cehennemlikler gösterildi, çoğu sizler idiniz.”

Bunun üzerine kadınlardan biri:

“Ya Resulallah, bizler ne yaptık da cehennemliklerin çoğu bizden olmuş?” diye sordu. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle cevap verdi:

“Çünkü sizler ötekine berikine çokça lanet eder, kocalarınıza karşı nankörlükte bulunursunuz…” (Buhârî, Hayz 6, Zekat 44, İman 21)

En küçük bir sıkıntıda hemen şikayet etmek… Kendi evini, eşini, hayatını başkalarınınki ile kıyaslamak… Başkalarında gördüğü şeylere özenmek, kendi elindekinin kıymetini bilmemek…

Bu huylara sahip bir kadınla evli olmayı kim ister? Sürekli dırdır eden, hiçbir şeyle mutlu olmayan, hep kendi istek ve duygularına odaklanan kadınlar, evlilikleri kabusa çevirir.

Biraz düşünelim, şu zor hayat şartlarında, kaç çeşit fatura ödeyip, evini geçindirip çoluk çocuğuna bir hayat sınmak için bütün çalışan bir adam. Evine geliyor, hanımından “Allah razı olsun, bizim için çalışıyorsun, bizi kimseye muhtaç etmiyorsun,” diye teşekkür duymadığı gibi, bir de üstelik sürekli şikayet dinliyor.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem bu hadis-i şerifinde, beyinin çabalarına karşı nankörlük etmeyi, şikâyet edip ileri geri konuşmayı cehenneme götürecek kadar ciddi bir kabahat olarak zikrediyor. Öyleyse kendimizi bu hadis-i şerif açısından bir gözden geçirelim.

Kadınlar Neden Çok Şikayet Eder?

Nörolojik ve psikolojik araştırmalar kadınların erkeklerden farklı bir beyin yapısının olduğunu ve buna bağlı olarak ruh halinin daha farklı olduğunu gösteriyor. Kadınlar ekseriyetle negatif ve rahatsızlık veren duygulara daha çok kapılıyorlar. Tıp ilmi da kadınlar arasında depresyonun iki kat daha yaygın olduğunu tespit ediyor. Bunun sebeplerini incelediğimiz zaman şöyle tespitler yapabiliriz:

Kadınlar, hem yapı olarak hem de üstlendikleri rol ve görevleri gereği, daha detaycı ve hassastırlar. Erkekler için asıl önemli olan amaca ulaşmaktır. O sonuca ulaştıran yöntem ne olursa olsun, onun sıkıntılarına katlanabilir. Ama kadınlar için sonuç kadar o sonuca ulaştıran yöntem ve süreç de önemlidir. Kadınların bu detaycı yapıları, pozitif, iyimser ve huzurlu olmalarını zorlaştırıyor. En ufak bir pürüz, bir aksaklık kadını daha fazla rahatsız ediyor.

Aslında kadınların bu hassas yaratılışında hikmetler var. Çünkü Allah-u Zülcelâl kadını annelik sıfatı üzerine yaratmış ve bütün donanımını buna ayarlamış. Malum insanoğlu bu dünyaya küçücük, aciz ve çok dayanıksız bir bebek olarak geliyor. Anneleri de bu aciz ve muhtaç yavrucaklara baksın, büyütsün, onların ihtiyaçlarını ve sıkıntılarını hissetsin diye biraz detaycı ve hassas yaratmış. Bebeğin ağzı dili yok ki derdini söylesin. Anne çok hassas olmalı ki, bebeğinin ufak bir ağlamasından bile endişelensin, hemen ihtiyacını anlasın.

Kadınlar da tıpkı küçük çocuklar gibi, dayanıksız ve narinler. Kadınlar fiziki yapıları sebebiyle de kolay inciniyor, zor şartlardan daha fazla etkileniyor. Mesela erkeklere nazaran kadınlar daha çabuk yoruluyor. Çünkü erkeklerin vücudunda bulunan kas miktarı daha fazla.

Kadınlar soğukta daha fazla üşüyor, çünkü erkeklerin kanında bulunan alyuvarlar sayısı fazla olduğu için daha çok oksijen taşıyor. Kadınlar bebeklerini beslemek için kendi kanını verdiği için de çoğu zaman kansızlık da çekiyor. Bütün bu durumlar kadınların daha çok zorlanmasını ve dayanamamasını beraberinde getiriyor.

Bunun yanı sıra, Allah-u Zülcelâl biz kadınları, güzelliğe düşkün yaratmış. Her şeyden tam ve mükemmel bir güzellik, uyum, ahenk arıyoruz. Detaylara düşkünüz, ufak bir kusurdan bile rahatsız oluyoruz. Bu da bizi çok hassas hale getiriyor, çok zor memnun oluyoruz.

Bu biraz da üstlendiğimiz ev işleri gibi görevlerden de kaynaklanıyor. Kadınlık sanatı her açıdan detaycılığı gerektiriyor. Ev kadınlığı basit ve sıradan bir iş gibi görülür. Hâlbuki bir ev kadını ailesinin sağlığı ve güvenliği için detaylara dikkatli olmak zorundadır.

Yemekleri pişirirken temizliğe, tazeliğe, sıhhate uygun olmasına dikkat etmek zorundadır. Giyeceklerin yıkanıp ütülenip giyilmeye hazır hale getirilmesi hassasiyet ister. Lekesini çıkarırken kumaşın cinsine, rengine dikkat etmelidir. Yoksa bir sürü para verip alınan kıyafet bir daha kullanılamaz hale gelebilir. Kısacası kadınların işleri detaylar üzerine kurulu olduğu için, hassasiyet gerektiriyor. O hassasiyet ufak tefek aksamalarda çabuk şikayet etmeye sebep olabiliyor.

Evin Muhafızı, Dikkatli Olmalı

Aslında kadınların biraz endişeli olması çok da yanlış değil. Çünkü kadının asıl vazifesi, erkeğin emanet ettiği, evini, çocuğunu, malını ve hatta namusunu korumaktır. Koruma görevi dikkat ve hassasiyet ister. Bir bekçinin umursamaz olması değil, hassas ve dikkatli olması istenir.

Bir kadın çok rahat ve tasasız olsa, koruma görevini yapamaz. Biraz titiz, endişeli ve hatta takıntılı olması gerekir. Mesela kadın umursamazlıkla ocağın üstüne sütü koyup unutsa süt taşıp, ocağı söndürüp bütün eve gaz dolabilir. Allah korusun, bütün ev, içindeki kişilerle birlikte kül olabilir. Bu sebeple kadınlarda biraz endişeli bir yapı olması anlaşılabilir bir durumdur.

Erkeklerin yaratılışında cesaret, girişkenlik, deneyimcilik ağır basarken kadınlar daha çekingen ve kaygılıdır. Çünkü Allah-u Zülcelâl erkekleri ekseriyetle zor işlerin altından kalkabilecek şekilde güçlü kuvvetli, cesur, dayanıklı, azimli yaratmış. Kadınlara da ekseriyetle hayatın ince işlerini yürütecek şekilde detaycı bir yaratılış vermiş.

Annelik vazifesini yaparken her zaman hassasiyete ihtiyaç vardır. Eğer anne çocuğunun maddi ve manevi gelişimindeki aksaklığı hemen fark etmezse ileride büyük sıkıntılar ortaya çıkabilir. Küçük yaştayken fark edildiği takdirde kolayca çözülebilecek bir problem, fark edilmediği için zamanla büyüyüp, çözümü imkânsız sıkıntılar doğurabilir. Bu sebeple anneler çocuklarının temelini atarken çok hassas olmalı, hal ve gidişatındaki en ufak detaylar bile dikkatinden kaçmamalı.

İşte bütün bu sahalarda gerekli olan hassasiyet bazı alanlarda ise sıkıntı kaynağı olabilmektedir. Kadınlar bu zamanın maddiyatçılığına kapıldıkları zaman hiçbir şeyden kolay memnun olmuyor, en ufak bir uyumsuzluktan hemen müteessir olup şikâyete başlıyor.

Mesela zamanımızda çok sık gördüğümüz gibi, kıyafet, ev eşyaları, süs püs gibi tüketim alanlarında hassas olup, şikâyet edip durmamız birçok kötülüğü beraberinde getiriyor. Bazen duyuyoruz, bazı kadınlar kocalarını borca derde sokuyor, hatta faize bulaştırıyor. Kadınlar lükse düştükçe erkekleri de dünyalık peşinde koşturuyor. Öyle ki ömürler geçip gidiyor, ahiret hazırlığına hiç sıra gelmiyor.

Bazen büyük maddi imkânlar bile hep geçici dünya hayatının süsüne harcanıyor, İslamî hizmetlere, hayır hasenata, sıla-ı rahime gelince imkân bulunmuyor. Demek ki kadının yaratılışında bulunan bu hassasiyeti kendi sahası dışına taşırmamak gerekiyor.

Dünya Süsleri İçin Huzurumuzu Bozmayalım

Bir müslüman hanım, bu dünya hayatının bir imtihan meydanı olduğunu bilmelidir. Biz bu diyardan geçip giden yolcularız, burada kalıcı değiliz. Bizim vazifemiz, ömür sermayemizle manevi bir ticaret yapıp, ahirette ihtiyaç duyacağımız sevapları kazanmaktan ibarettir.

Yolculuk dediğin elbette zahmetli olur. Asıl yurdumuza kâr etmiş olarak dönmek istiyorsak elbette bu dünyada çalışıp zahmet çekeceğiz. Öyleyse bu dünya hayatının çok mutlu, müreffeh, mükemmel olmasını neden bekliyoruz ki?

Öyleyse biraz eksiklikler, aksamalar olduğunda hemen şikayet etmemeliyiz. Bunun için de biraz sahip olduklarımıza bakmalıyız, hep eksiklere odaklanmamalıyız.

Aslında biz kadınlar, önümüze hedef olarak konulan maddi şartlara ulaşacağız diye kendimizi de boşu boşuna yoruyor ve gereksiz yere endişe çekiyoruz. Mesela birileri “Evini çok estetik bir şekilde döşemelisin. Kıyafetlerin çok uyumlu ve mükemmel olmalı…”
gibi hedefler koyuyor. Biz de bunlara ulaşmak için hem maddi imkânımızı hem de ondan daha kıymetli olan ömrümüzü ve gayretimizi bu boş şeylere sarf ediyoruz. Üstelik mutlu da olmuyoruz.

Hâlbuki şükreden bir kul olursak, elimizdekilerle kanaat edersek, imkânlarımızı hayırlı işlere harcar veya eşimizin hayır yapmasına vesile olursak çok daha mutlu ve huzurlu oluruz.

Zaten mutlu ve mutmain olmak bu dünyanın nimetleriyle asla mümkün değildir. Dünya hiçbir zaman cennet olmaz. İnsanın nefsi de zikir ve ibadetle tezkiye olup, nurlanıp “nefs-i mutmainne” makamına erişmeden huzur bulamaz.

Saliha Hanımlar Büyük Nimettir

Peygamber efendimiz, beyinin kazancına razı olan, ahirete rağbetli olan bir hanımı en büyük saadet kaynağı olarak gösteriyor. Aleyhisselatu vesselam efendimiz buyuruyor ki;

“(Sahip olmak için en çok rağbet edeceğiniz) nimet, Allah’ı devamlı zikreden dil, Allah’ın nimetlerine şükreden kalb, imanı konusunda erkeğine yardımcı olan kadındır.” (İbn Mâce, Nikah, 27; Tirmîzî, Tefsir, 9/9)

Dikkat edersek Peygamber efendimiz, zikreden dil, şükreden kalple saliha hanımı yan yana anacak kadar önem vermiş. Eğer biz de Peygamber efendimizin övdüğü ve en büyük nimet olarak saydığı hanımlardan olursak, iki dünyamızı da hakiki bir cennet haline getirebiliriz. Hem böylece kendimize de en büyük iyiliği yapmış oluruz.

Şu hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz hanımları hem taltif ediyor, hem ikaz ediyor:

Ashabı kiramdan, Ebû Umame radıyallahü anh anlatıyor;

“Resûlüllah aleyhissalâtü vesselâma bir kadın geldi, yanında iki de çocuğu vardı. Kadın bunlardan birini sırtına almış, diğerinin de elinden tutmuş yürütüyordu. Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem onu görünce takdirlerini ifade ederek:

“Kadınlar ne iyidirler, hamile olur, çocuk doğurur, emzirir, yavrularına karşı son derece şefkatli ve merhametlidirler. Eğer kocalarına karşı nankörlükte bulunmasalar, namaz kılanları hemen Cennet’e girerdi.” (İbn-i Mace; Nikâh, 62)

Bu hadis-i şerifte kadınların duygusal yapılarının hem olumlu hem de olumsuz yönüne atıf yapılmaktadır. Gerçekten de kadınlar duygusaldır, merhametlidir pek çok fedakârlığı gönüllülükle yapmaktadırlar. Eğer bir de şükür ehli olsalar, kolayca cennete girmeleri mümkündür. Fakat duygusallıkları aynı zamanda olumsuz düşüncelere kapılmalarına sebep olabilmektedir. İşte bu hali de düzeltmeleri gerekmektedir.

Allah-u Zülcelâl hepimizi o övülen, şükredici kullarından eylesin. Âmin.

Saliha Uyar

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]