Asra Yemin Olsun
İnsan kendini kuşatan fıtri özellikleriyle dünyaya gelir. Duyularla görünür ve algılanır kabul edilen dış dünyada önce tıpkı bir hayalet edasındadır.
Etrafını kuşatan her ne varsa zamanla onların koku ve dokusuyla şekillenir. Duygu ve düşüncelerinin şekillendiği, eylemlerinin bir anlam kazandığı kalıplarla örülür. Bu kalıplar ise insanın yaşantısı boyunca özünde çekileceği ve aidiyet hissedeceği varlık sebeplerinin mıknatıslarıdır. Bu çekim insanı dünya yolculuğunda insan-ı kâmil zirvesine iletecektir.
Yüce Rabbimiz diğer canlılardan özellikte üstün yarattığı insanı türlü nimetlerle donatmıştır. Fıtrat özelliklerinin yanı sıra ona öyle rızıklar vermiştir ki insan bu nimetleri doğru ve etkin kullanma aynı zamanda da kaybetmeme eğiliminde olmalıdır. Sorumluluk bilinciyle kuşatılmış insan fıtratı doğru işlediğinde bu şuur, insan nefes aldığı müddetçe çalışacak ve dış dünya ile insan arasında en doğru etkileşimi sağlayacaktır.
Yeryüzü insan için donatılmış bir rızık âlemidir. Rızık maddi olabileceği gibi manevi de olabilir. Öyle rızıklar vardır ki gerçek mutluluğun kapısını açan anahtarın dişlilerini oluştururlar. Sevgi, şefkat, merhamet, hilm bunların bir kısmıdır. Görünmeyen bu dişliler doğru kapıların aralanmasında en önemli anahtardır. Ruh elbisesini süsleyen her güzel rızık şükrü gerektirdiği gibi bunların yok olmaması için de bir çabanın gerektiği muhakkaktır. Şüphesiz insan için en önemli ve değerli rızıklardan bir tanesi de zamandır.
Zamanın önemine vurgu yapan Asr suresinin ilk ayetinde bu rızka yemin edilerek Rabbimiz tarafından bize önemi bir daha hatırlatılmıştır. Asr kelimesi bazı farklı anlamlara gelir. Bunların içinde mana bakımından en uygun olanı “mutlak zaman’’ olarak ifade edilenidir. Mutlak zaman her şeyden önce içinde bulunulan ve değeri bilinmesi gereken anı ifade eder. Bu zaman dilimi geçmiş için muhasebe, gelecek için ise yeni güzelliklerin oluşacağı eylemlerin ilk kıpırtılarıdır. İçinde bulunduğu zamanı etkin kullanan, kulluk bilinciyle hareket eden insanların zamanı doğru kullanmış olacağı açıktır.
Zaman, içinde zaman ötesi olan Allah Teâlâ’nın yaratma, yok etme, rızık verme, alçaltma, yükseltme gibi kendi varlığını ve sonsuz kudretini gösteren fillerin tecelligâhıdır. İnsan açısından da ömür diye ifade edilen bir süreç olmasının yanında oradaki seçimlerinin, imkânlarının ve fırsatlarının alanı olarak ifade edilebilir. Bu yönüyle bakıldığında zaman son derece önemli ve dikkat edildiğinde insan için gafletle nefes alıp vermekten kurtulmada en değerli uyarıcıdır. Hüsranı oluşturan insanın kendisidir ve zaman her dönem kutsal ve değerlidir. Çünkü zaman, insan ömrünü ifade etmede iyi ve kötüyü, güzel ve çirkini, hastalık ve sağlığı, ümit ve ümitsizliği kısacası insan fiillerine şekil veren bütün yönelimlerin kilit noktasını oluşturur. Bu türlü önemli olan bir nimete kayıtsız kalmaması için Peygamberimiz (s.a.s.) de veciz sözleriyle ashabını uyarmıştır: “İki nimet vardır ki insanların çoğu (onları değerlendirme hususunda) aldanmıştır: Sağlık ve boş zaman.” (Buhari, Rikâk, 1.) Bu ihtar doğru kullanılan ve kıymeti bilinenle, ziyan edilmiş arasındaki derin çizgiyi de gözler önüne sermiştir.
Zamanı etkin ve anlamlı kılmada Yüce Allah biz insanlara reçeteyi yine aynı surede göndermiştir.
Zamanın yanlış kullanımından kaçınmak ve onu etkin ve faydalı kılmak bazı içsel olgulara bağlıdır.
Surede ilk olarak imana değinilmiş ve akabinde salih amel ve irade ile bunu belli etme kısmı tatbik olunmuştur. İnsan için hatları apaçık olan bu kazanç dünya ve ahiret saadetinin ilk basamağını teşkil eder. İman ile hayatını anlamlı kılan insan, salih amelleriyle dünya ve ukbada kendisine mutluluk verecek geçişler içinde mutlak sona birikim yapmıştır. İnsanın gerçek insan olma yolculuğundaki ilk bilinç durağı ve ona anlam katan en önemli zırhı şüphesiz fıtratına kodlanan imanıdır. İmanla gün yüzüne çıkan bütün ahlaki değerler sayesinde eylemlerinde de olumlu bir yöne gidecektir. Erdemli olana talip olma ve onu gerçekleştirme yine aynı kaynağın tezahürüdür.
İman ve salih amel Allah Teâlâ’nın kulları üzerinde bir hakkı olup imanla buluşan ve salih amel işleyen insanların bu hakkı sahibine verdiğini ifade edilebiliriz.
İnsanı hüsrana uğratmayacak ve zamanı verimli hâle getirecek bazı kavramlar da Asr suresinin dikkat çeken kısımlarıdır. Surede zikredilen hakkı ve sabrı tavsiye etmek insanın sosyal kimliği açısından önemli bir manevi değer boyutunu ifade etmektedir. Eğer yapılabilirliği olan (soyut değil tecrübi) bir değerse bu insanı harekete geçirecek bir içgüdü olacaktır. Çünkü Hilmi Ziya Ülken’e göre değer ortak bir manevi alanı ifade ederek, ister içimizde ister dışımızda olsun tespit edildiğinde değer olarak ifade edilir. İnsan, hakkı ve sabrı tavsiye ederek diğer insanlara olan hakkını iade etmiş olur ki bu da onun toplum içinde sorumluluk bilincinin yerine getirilmesi sahasıyla ilgilidir. Sure içinde zikredilen iki manevi değer kişi tarafından gerçekleştirildiği takdirde hem görev nispetinde hem de salih amel sergilemede başarıya ulaşmaya yakınlaştıracaktır.
İnsanın kurtuluşu için değinilen konular bağlamında Asr suresi için İmam Şâfiî’nin “Şayet Kur’an’da başka bir şey nazil olmasaydı, şu pek kısa sure bile insanlara yeterdi. Bu sure Kur’an’ın bütün ilimlerini kucaklıyor.” dediği nakledilmiştir.
Ahlaki yükümlülüklerin yerine getirilmesinde yol gösterici ve içerdiği öğütlerle mana bakımından oldukça geniş bir içeriğe sahip olan Asr suresi, kısa bir sure olsa da anlam zenginliği olarak insan idrakini oldukça kuşatıcı bir etkiye sahiptir.
Zamanın değeri ve onu anlamlı kılma noktasında insan için son derece kritik uyaranların olduğu sure, küreselleşme ve teknolojinin tahribatıyla unutulan zaman kavramına en büyük nüktedir.