ASRIN HASTALIĞI - İftira ve gıybet
Yüce Allah nur suresinde Peygamberimizin eşi Aişe validemize böyle bir suçu isnat eden ve ileri geri konuşanları kınamakta, müminlerin böyle bir davranışta bulunmamaları gerektiğini bildirmektedir (Nur, 24/11-20)
Mümin, başkasının kusurlarını saymak veya söylemek yerine kendi kusurlarını gözünün önüne getirmelidir, başkalarının yanlışlarını ve kusurlarını söylemek ve anlatmak müminin görevi değildir Bu günahlar, kalbimizi, aklımızı ve vicdanımızı kirletir, bizi suçlu yapar
YALAN SÖYLEMEK
Yalan, gerçek dışı ve aslı olmayan söz söylemektir Yalan İslam'ın şiddetle yasak kıldığı ve büyük günah saydığı davranışlardan bikridir Yalan söylemek münafıklığı alâmetidir: Peygamberimiz (as),
اية المنافق ثلاث اذا حدث كذب و اذا وعد اخلف و اذا اؤتمن خان
"Münafıklığın alameti üç tanedir; (Münafık); konuştuğu zaman yalan konuşur, vaat ettiği zaman döner, sözünü tutmaz, bir şey emanet edildiği zaman ona hainlik eder"[13] buyurmuştur Yalancılık çok kötü bir huydur Yüce Allah;
واجتنبوا قول الزور
“Yalan sözden kaçının” (Hac, 22/30),
قولوا قلا سديداو
"Doğru söz söyleyin" (Ahzab, 33/70) buyurmaktadır
ان الكذب يهدي الى الفجور و ان الفجور يهدي الى النار و ان الرجل ليكذب حتى يكتب عند الله كذابا
"Yalan insanı itaatsizliğe, kötülüğe götürür Kötülük de insanı cehenneme götürür Kişi yalan söyleye söyle Allah katında çok yalancı olarak yazılır"[14] Bir insan "çok yalancı" damgasını yedi mi hem Allah katında hem insanların nazarında itibarı kalmaz, Allah bu kimseye yardım etmez, onu doğru yola iletmez
ان الله لا يهدي من هو مسرف كذاب
“Allah, haddi aşan, yalancı kimseyi doğru yola iletmez”(Mümin,,40/28)
Yalan söylemek şöyle dursun iyice bilmediğimiz bir konuda söz söylememizi bile yüce Allah yasaklamaktadır:
وَلاَ تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ إِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ أُولئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُولاً
“İyice bilmediğin bir şeyin ardına düşme, arkasına düşme! Çünkü kulak, göz, kalp bunların hepsi yaptıklarından mesuldür”(İsra,17/36)
Peygamberimiz (as) ise;
و من كان يؤمن بالله واليوم الاخرفليقل خيرا او ليسكت,
"Allah'a ve âhret gününe iman eden kimse ye doğru ve faydalı söz söylesin ya da sussun"[15] buyurmaktadır
Yalancılık, ahlakın bozulmasına, ailelerin yıkılmasına, toplumun fesadına, işlerin dağılmasına sebebiyet verebilir Yalan söyleyen kimse insanların gözünden düşer, sözüne itibar edilmez, doğru söylediğine de inanılmaz duruma düşer“Yalan söyleyenin evi yanmış, buna kimse inanmamış,” atasözü, yalancının sonunun nasıl hüsran olduğunu belirtmektedir Yine atalarımız; “yalancının mumu yatsıya kadar yanar”, “şehrin yukarısında bir yalan söyledim, aşağıda kendim de inandım”, “yalan söyle, tutunmazsa izi kalır” sözleriyle yalanın toplum hayatındaki olumsuz etkisine dikkati çekmişlerdir Yalanın etkisi uzum ömürlü değildir Yalancının yalanı,ı mutlaka bir vesile ile ortaya çıkar ve o kişiler musalla taşına konduğunda;“ey cemaat bu mevtayı nasıl bilirsiniz” diyen imam-hatibin sorusuna, diliyle, "Allah rahmet etsin" dese bili "içinden yalancının biriydi" der
Peygamberimiz çocukları avutmak amacıyla bile yalan söylenmesini hoş karşılamamaktadır:
Sahabeden Abdullah İbnu Amir (ra) anlatıyor:
أَنَّهُ قاَلَ دَعَتْنيِ أُمِّي يَوْماً وَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قاَعِدٌ فِي بَيْتِنَا فَقاَلَتْ : هاَ تَعاَلَ أُعْطيِكَ
“Bir gün, Allah'ın Elçisi (as), evimizde otururken, annem beni ça¬ğırdı ve, “Hele bir gel sana ne vereceğim!” dedi Resulullah (as) anneme
فَقاَلَ لَهاَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَ ماَ أَرَدْتِ أَنْ تُعْطِيهِ
, “Çocuğa ne vermek istemiştin?” diye sordu Annem,
قاَلَتْ : أَرَدْتُ أَنْ أُعْطِيَهُ تَمْراً“Ona bir hurma vermek istemiştim” deyince, Peygamberimiz (as),
فَقاَلَ لَهاَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَماَ إِنَّكِ لَوْ لَمْ تُعْطيِهِ شَيْئاً كُتِبَتْ عَلَيْكِ كَذْبَةٌ“Dikkat et! Eğer ona bir şey vermeyecek olursan üzerine bir yalan yazılacak!” buyurdu [16]
Bu hadiste, çocuk terbiyesinde yalan söylememenin çok önemli olduğu vurgulanmaktadır Peygamberimiz bu yanlışlığı, karşılıklı bir diyalog ve mantık çerçevesi içinde sürdürerek öğretmiştir Hepimiz biliriz ki yanlış yolda yürüyerek doğru yola çıkılmaz Hayatımızı doğrular üzerine programlayarak yaptıklarımızla toplum içinde şahsiyetli bir yerimizin olacağını unutmamalıyız
YALANCI ŞAHİTLİK
İnsanların ruhuna zarar veren, hakkını zayi eden, anarşiyi yayan, yalancı şahitlik de; toplumsal kötülüklerin en tehlikelisi ve en çirkin olanıdır Yüce Allah,
كونوا قوامين لله شهداء بالقسط
“Allah için adaletle şahitlik edenler olun” (Mâide, 5/8) buyurmuş, bırakın yalancı şahitlik yapmayı, şahitlik yapmamamın bile günah olduğunu bildirmiştir:
ومن يكتمها فانه اثم قلبه لا تكتموا الشهادة
“Şahitliği gizlemeyin Kim tanıklığı gizlerse bilsin ki onun kalbi günahkardır” (Bakara, 2/283)
Yüce Allah "Rahmanın kulları" diye övdüğü ve cennete koyacağını bildirdiği müminlerin özellikleri arasında onların yalancı şahitlik yapmamayı da zikretmiştir:
والذين لا يشهدون الزور
"(O Rahmanın kulları), yalan yere şahitlik etmeyen kimselerdir"( Furkan,25/ 72
Yüce Allah,
و ان تبدوا ما في انفسكم او تخفوه يحاسبكم به الله
"…İçinizdekini açıklasanız da, saklasanız da Allah onu bilir ve onunla sizi hesaba çeker” (Bakara,2/284) buyurmaktadır Sevgili Peygamberimiz (as) ise;
لا يستقيم ايمان عبد حتى يستقيم قلبه و لا يستقيم قلبه حتى يستقيم لسانه و لا يدخل رجل الجنة لايامن جاره بوائقه
"Kulun kalbi doğru olmadıkça imanı doğru olmaz, dili doğru olmadıkça kalbi doğru olmaz Komşusu zararlarından emin olmadıkça kişi cennete giremez"[17] buyurmuştur
Yalancı şahitlik yapmak hem yalan söylemek hem de dolaylı olarak iftira etmektir Yalancı şahitlik ile kul hakkının ihlal edilmesine ve zulüm yapılmasına sebep olunmuş olur Bu büyük günahlardan biridir
SONUÇ
Dinimiz, aile ve toplum hayatının güvenli ve huzurlu olmasına, fertlerin dindar ve ahlaklı olması büyük önem vermiştir Gıybet, Koğuculuk, iftira, yalan ve yalancı şahitlik aile ve toplumun güven ve huzurunu yok eden, fertlerin gayr-i ahlâkî olmasına neden olan kötü davranışlardır Bu sebeple yüce rabbimiz ve sevgili Peygamberimiz tarafından yasaklanmıştır Bu davranışlar tövbe etmeyi gerektiren büyük günahlardan sayılmıştır Bu itibarla müslüman, gıybet, koğuculuk, iftira, yalan ve yalancı şahitlik gibi kötü davranışlardan uzak durmak zorundadır Bu davranışlardan har hangi birini yaptı ise hemen Allah'a tövbe etmelidir Bir yerde batıl ve zararlı konuşmalar, dedikodu, gıybet ve koğuculuk yapılıyorsa ortam müsait ise önce ikaz edilmeli, ikaz edilemiyor veya ikaz fayda vermiyorsa o meclis terk edilmelidir Bu, mümin için bir sorumluluk, bilinçli bir davranış, günahtan kaçış ve günaha vasıta olmama duygusudurPeygamberimiz konuştuğu zaman müminin doğru konuşmasının veya susmasını tavsiye etmektedir Müslüman ne eliyle ne de dilişle insanlara zarar veremez, vermemelidir Bu, mümin olmanın gereğidir
Çok söze yalan karışabilir, çok konuşma kalbe kasvet verebilir, zihni yorabilir, tefekküre mani olabilir, dinleyenleri usandırabilir Çok konuşan çok hata eder ve sözün tesirini azaltır Bu itibarla az, öz, doğru ve yararlı şeyler konuşmak müminin şiarı olmalıdır
Müslüman, çok kıymetli olan ömür sermayesini Allah’ın rızası doğrultusunda harcamalı, olumsuzlukları terk etmeli, nefis muhasebesi yaparak kusurlarından dolayı tövbe etmelidir
[1] Bu bölüm Teftiş Kurulu Başkanı Hasan TAŞALTIN tarafından hazırlanmıştır
[2] Müslim, Birr, 70, III, 2001; Ebu Davut, Edep, 40, V, 191-192
[3] Ebu Davut,Edep 40, V, 192-193
[4] Tirimizî, Zühd, 60, IV, 607
[5] Buhârî, Ede, 60, VII, 79
[6] Canan, İbrahim, , Kütüb-ü Sitte Terceme ve Şerhi, XII, 124-127, Akçağ Yayınları,
[7] Müslim, Îmân, 78, I, 69; Ebû Dâvûd, Salat, 248, I, 677
[8] Tirmizî, Kıayame, 2, IV, 613
[9] Gazali, İhya-u Ulumu’d-Din, III, 343 Çeviri Ahmet Serdaroğlu, Bedir Yayınları, İstanbul,…
[10] Buhari, Edeb 50, VIII, 86;Ebu Davud, Edeb 38, V, 190; Tirmizi, Birr 79, IV, 375
[11] Ebu Davud, Edeb 33, V, 183
[12] Buhârî, Vasâyâ, 23, III, 195; Müslim, Îmân, 144, I,91
[13] Tirmizî, İman, 14, V, 19
[14] Buhârî, Edeb, 69, VII, 95; Müslim, Birr, 103, 104, III, 2012-2013
[15] Müslim, İman, 75 I, 68
[16] Ebû Davûd, Edeb 88, V, 265
[17] Ahmed, III, 198
XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
İFTİRA VE GIYBET
Gıybet; bir insanı gıyabında eleştirmek, çekiştirmek ve hoşlanmayacağı sözler söylemektir Halk arasında buna "dedi-kodu" da denir Kişinin bedeni, nesebi, ahlâkı, işi, dini, elbisesi, evi, bineği ve benzeri şeyler dedikodu konusu olabilir Gözün şaşılığı, saçların döküklüğü, uzun veya kısa boylu, siyah veya sarı renkte olmak gibi nitelikler hakkında alaylı bir şekilde bahsedilmesi gıybet olur
İftira ise; bir kimsenin işlemediği bir suçu yapmış gibi anlatmak, onda bulunmayan bir kötülüğü varmış gibi göstermektir Kişinin sorumluluğunu unutarak isteklerine ulaşmak amacıyla insanlara iftira etmesi bir hastalıktır İftiranın gayesi; hoşlanmadığı kişileri yıpratmaktır Bu bakımdan her söze, her habere inanmamak, onu iyice araştırmak gerekir
Gıybet ve iftira ile aynı kategoride yer alan kötü fiillerden bazıları da koğuculuk, yalan söylemek ve yalancı şahitliktir Burada kısaca bu kavramlara da değinmek yerinde olacaktır
Koğuculuk, insanlar arasında söz taşımak anlamına gelip, dinimizin yasak ettiği ve büyük günah olarak saydığı ahlak dışı kötü davranışlardan biridir Koğuculuk yapan kimseler, Peygamber efendimizin hadislerinde "nemmâm" ve "kattât" olarak isimlendirilmiş ve bu kimselerin (cezalarını) çekmeden cennete giremeyecekleri bildirilmiştirYalan söylemek; gerçek dışı ve aslı olmayan beyanlarda bulunmaktırYalancılık, ailelerin yıkılmasına, toplumun fesadına, işlerin dağılmasına neden olabilir Yalan söyleyen kimse insanların gözünden düşüp, sözüne itibar edilme hale gelir “Yalan söyleyenin evi yanmış, buna kimse inanmamış,” atasözü, yalancının sonunun nasıl hüsran olduğunu belirtmektedir Yine atalarımız; “yalancının mumu yatsıya kadar yanar”, “şehrin yukarısında bir yalan söyledim, aşağıda kendim de inandım”, “yalan söyle, tutunmazsa izi kalır” sözleriyle yalanın toplum hayatındaki olumsuz etkisine dikkati çekmişlerdir Yalancı şahitlik ise; insanların ruhuna zarar veren, hakkını zayi eden, anarşiyi yayan, bir şey olup, toplumsal kötülüklerin en tehlikelisi ve en çirkinidir Yüce Allah "Rahmanın kulları" diye övdüğü ve cennete koyacağını bildirdiği müminlerin özellikleri arasında onların yalancı şahitlik yapmamayı da zikretmiştir Yalancı şahitlik yapmak hem yalan söylemek hem de dolaylı olarak iftira etmektir Yalancı şahitlik ile kul hakkının ihlal edilmesine ve zulüm yapılmasına sebep olunmuş olur
Gıybet ve iftiraya tekrar dönecek olursak:
Gıybet eden insan ahlakından taviz vermiş, kul hakkı yüklenmiş ve büyük günah işlemiş olur Gıybet; zayıf, zelil, manen ve ahlâken aşağı mertebede olan insanların yapabileceği bir davranıştır Gıybet; kişi, aile, toplum hatta bir milletin bütün mensuplarını rencide edebilir Bu; kişiler, aileler ve toplumlar arasında huzursuzluk, kırgınlık hatta kavgaya bile sebebiyet verebilir Bu sebeple yüce Rabbimiz ve sevgili Peygamberimiz gıybet etmeyi şiddetle yasaklamışlar, büyük günah olduğunu bildirmiştir Gıybeti yapılan kimse hakkını helal etmedikçe kişi gıybetin günahından kurtulamaz Kul hakkını ise Allah bağışlamaz Bunun yanında söylediği söz, yaptığı fiil ve sergilediği davranış ile her türlü günahı ve kötülüğü işleyen, fert ve topluma zararlı olan, sözgelimi, hırsızlık ve iftira eden, ırz ve namus düşmanlığı yapan bir kimsenin bu ahlak dışı niteliği zararından korunması için bir başkasına söylenebilir Bu gıybet değildir Yalan İslam'ın şiddetle yasak kıldığı ve büyük günah saydığı davranışlardan olup, münafıklık alâmetidir Gıybet, müminin "fâsık" ve "âsî" olmasına sebep olur Çünkü gıybet etmek kul hakkı yüklenmektir Bu büyük günahlardan biridir
Gıybet, söz dışında, yazı ve fiil ile yani el, kol, göz, kaş işaretleri ile de yapılabilir Gıybeti yapılan kimse, bundan haberdar olmuşsa, ben de onun gıybetini yapayım dememelidir Bu takdirde kendisi de gıybet eden kişinin konumuna düşmüş, büyük günah işlemiş olur Öyle ise ne yapması gerekir? Söz konusu edilen gıybet yanlış bilgiden kaynaklanıyorsa, gıybete eden uygun bir üslup ile durumu anlatabilir Sabırlı olmak, hiç duymamış gibi davranmak en isabetli olanıdır
Gıybeti yapılan kimse gıybet sebebiyle zarara uğramış veya zara uğraması söz konusu ise duruma müdahale edebilir, ilgili mercilere şikayet edebilir Bunun yanında gıybeti yapılan kimsenin hiçbir şey söylemeden gıybeti dinlemesi âhlâkî bir davranış değildir Böyle bir durumla karşılaşan kişi, ya sözlü olarak müdahale eder; bunun doğru olmadığını, gıybet etmenin haram ve büyük günah olduğunu söyler ki bu müminin iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma görevidir ya da - sözlü olarak gıybetin yapılmasına engel olamayacaksa yapılan gıybete ortak olmamak ve gıybet sözlerini dinlememek için gıybet yapılan ortamı terk eder
Gıybet etmenin âyet ve hadislerde dünyada uygulanacak bir müeyyidesi bildirilmemiştir Ancak tövbe edilmediği veya affedilmediği takdirde âhirette cezasını çeker Onun için mümin gıybet etmemelidir Şayet böyle bir davranışta bulunduysa tövbe etmeli, gıybet ettiği kimseden af ve helalık dilemelidir Aksi takdirde âhirette "müflis" durumuna düşecek sevaplarından gıybet ettiği kimseye vermek durumunda kalacaktır
İftiranın müeyyidesine gelince; Yüce Allah, Kur'ân'da, namuslu bir erkek ve kadına iftira eden kimsenin cezası bunu dört âdil şahit ile ispat edemeyen müfterîlerin cezalarının seksen sopa vurulması olduğunu ve bunların tanıklıklarının ebedî olarak kabul edilmemesi gerektiğini bildirmektedir (Nur, 24/40) Bu ceza, iftiranın ne kadar büyük günah olduğunu ifade etmektedir