www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ

FANİDUNYA NET iSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE => İSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE => Biz Bize => Konuyu başlatan: fanidunya NET - Nisan 10, 2025, 06:24:39 ÖS

Başlık: Ben De Müslümanım Demek Yeterli midir
Gönderen: fanidunya NET - Nisan 10, 2025, 06:24:39 ÖS
(http://www.fanidunya.net/resimler/besmele.png)

Ben De Müslümanım Demek Yeterli midir

İslam, (hakka) teslim olmak, itaat etmek boyun eğmek ve barış ortamına girmek” gibi manalara gelir.

İman ise bir şeyi gönül huzuru ile kabullenme, ona içten ve yürekten inanmaktır.

İbadet ve itaatten uzak, yalın olarak teslim olmak, boyun eğmek tek başına kabul görmeyebilir. Bir gücün karşısında tehditle teslim olmak, boyun eğmiş görünmek, onu benimsemiş olmak manası taşımaz.

Korku ve çıkar düşüncesiyle bu eylemi yapan, fırsatı bulduğunda teslim olduğu, boyun eğdiği şeyden sıyrılır ve karşısında yer alır.

Bu sebeple olsa gerek Yüce Allah:

“Bedevîler “İman ettik” dediler. De ki: “İman etmediniz. (Öyle ise, “iman ettik” demeyin.) “Fakat boyun eğdik” deyin.

Henüz iman kalplerinize girmedi. Eğer Allah’a ve Peygamberine itaat ederseniz, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Hucurât 49/14)

Dolayısıyla Allah katında O’nun razı olduğu bir teslimiyet ve samimi bir iman kabule şayandır. Gerisi kendini ve başkalarını kandırmaktır ki o da fayda getirmez.

Yüce Allah, gönülden olmayan bir teslimiyeti, bir inancı kabul etmiyor.

Böyle olan münafıkların eylem ve söylemlerini, ayette geçtiği üzere, kabul etmediği gibi…

 “(Ey Muhammed!) Münafıklar sana geldiklerinde, “Tanıklık ederiz ki sen gerçekten Allah’ın elçisisin” derler. Senin hiç kuşkusuz kendi elçisi olduğunu Allah elbette biliyor; ama Allah tanıklık eder ki münafıklar (inandık derken) kesinlikle yalan söylemektedirler. (Müâfikûn 63/1)

Neymiş demek ki? Teslim olmak da inanmak da içten olmalı; eylemle, söylem birbirini tamamlamalı.

Ramazan ayından çıkalı daha 12 gün oldu. Bir tarafta, imanlarının gereği Allah’a şirk koşmadan, ömürlerini Allah’a ve Resûlü’ne itaat içinde geçirme hassasiyetiyle geçiren samimi Müslümanlar.

Diğer tarafta, İslam’ın hiçbir esasından haberi olmadan ve böyle bir endişe de taşımadan hayatlarını, nefisleri ve şeytanlarının emri istikametinde heba edenler…

Bir yanda, kış yaz demeden gelen Ramazan ayını oruçla, namazla, verdikleri infaklarla ihya edenler...

Diğer yanda, samimi müminlerin nefes kokularına tahammülleri olamayanlar…

Ve konu İslam-iman, cennet-cehenneme geldiğinde de bu değerlere sahip çıkmayı kimseye bırakmayan içi pof olanlar.

Allah’ın ayetlerini, peygamberin hadis ve sünnetlerini hatırlattığımızda da, “ bir tek müslüman siz misiniz?”, “siz kendinize bakın!” tarzında kendilerini “sütten çıkmış ak kaşık” gibi temize çıkarmalar.

Kimse kimseyi kandırmaya kalkışmamalı. Hele akşama kadar, eylem ve söylemleriyle inkâra kalkıştıkları Allah’ı, hiç kimsenin kandıramayacağını da bilmeliler!

Evet, İslam, Allah’a, peygamberine itaati, samimice boyun eğmeyi gerektirir; buna mugayir tavır içine girmeyi değil!

İman da, teslim olduğu Allah’ın emirlerini, peygamberin bildirdiği ve tatbik ettiği şekliyle kabul edip; pratik hayata aktarmayı gerektirir.

“İslam nedir?” sorusuna Allah Resûlü (s.a.s.), şöyle cevap verir: “İslâm, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın resûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirebilirsen Kâbe’yi ziyâret (hac) etmendir”.

“İman nedir?” sorusuna da: “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayra ve şerrine iman etmendir” buyurur. ((Buhârî, Müslim).

Müşriklerin işkencelerinden henüz kurtulan Habbâb b. Ered (r.a.), bu işkencelerden şikâyette bulunur ve:

“Ey Allah’ın Resûlü! Bizim için Allah’tan yardım istemeyecek misin, bizim için Allah’a dua etmeyecek misin” dediğinde Hz. peygamber (s.a.s.) buyururlar ki:

“Sizden önceki ümmetler içinde bir adam için yerde bir kuyu kazılır, adam oraya atılır, bir testere getirilip başına konulur ve ikiye biçilirdi de bu onu dininden döndüremezdi. Yine demir taraklarla bir adamın etleri kemiklerinden ve kaslarından sıyrılırdı, bu işkenceler de onu dîninden çeviremezdi. Vallahi, Allah Teâlâ İslâm’ı mutlaka tamamlayacaktır. Hatta sizden biri süvari olarak San’a’dan Hadramevt’e kadar yolculuk yapacak da Allah’tan ve sürüsünü kurda kaptırmaktan başka bir şeyden korkmayacak; fakat siz acele ediyorsunuz” (Buhârî, Ebû Dâvûd)

Sonuç: Hayatında hiçbir değişikliğe gitmeden, Allah’a ve Resûlü’ne itaat etmeden; helal-harama riayet etmeden, şirkle hercümerç olmuş bir yaşayışla, “Ben de Müslümanım”,  “Ben de iman ettim” demek tek başına yeterli olmaz! Yeterli olsaydı İslam’a ve Müslümanlara karşı çıkan müşrikler bunu kabul ederlerdi. Hele tüm inkârcıların kabul ettiği ve şuan yeniden nükseden 17. Yüzyıl düşüncesi Deizm gibi bir düşünce, zaten anlamsız ve batıldır.

Yüce Allah, bu durumda olan inkârcıların tarihte hep var olduğunu şöyle haber veriyor: “Şayet o inkârcılara, “Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı yasalarına boyun eğdiren kimdir?” diye soracak olsan, hiç tereddütsüz “Allah’tır” derler. O halde haktan nasıl yüz çevirirler?” (Ankebût 29/61)

İnkârcılar. Allah’ın varlığını kabul ettikleri halde haktan, ona bağlılıktan yüz çeviriyorlar.

Nusret Reşber.

İNTERNET RADYOMUZ 24 SAAT YAYINDADIR.
www.fanidunya.net