* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Başkalarını Düşünmek  (Okunma sayısı 946 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı KOYLU

  • *****
  • İleti: 2314
Başkalarını Düşünmek
« : Ocak 17, 2018, 01:40:07 ÖS »
Başkalarını Düşünmek

    Kim bilir, belki de kurtuluşumuz elimizi uzattığımız bir ihtiyaç sahibinin gönülden ettiği duada saklıdır. Belki bir insana, bir canlıya gösterdiğimiz merhamette saklıdır.

İslâmî değerler yaşadığımız coğrafyada büyük bir erozyona uğramış durumda. Toplum köklerinden adeta kopmuş, savruluyor. Öyle ki, dinimizin ahlâkî taleplerini bir sayfada alt alta yazıp, günümüzde bunların hayatımızda ne kadar yer bulabildiğine bakacak olduğumuzda, ortaya çıkacak manzaranın hiçbirimizi memnun etmeyeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

İşin bir başka kötü tarafı ise, bu gidişin bizi de kendisine benzetmiş olduğudur. Mücadele gücümüzün zayıflaması nedeniyle başkalarını kendimize benzeteceğimize biz de ötekileşiyoruz. Bu süreç o kadar hızlı işliyor ki, birkaç yıl önce son derece kızdığımız, nefret ettiğimiz şeyleri biz de bugün rahatlıkla yapar hale gelebiliyoruz. Çünkü üzerimize sağanak gibi gelen “haramlar, mekruhlar, yabancı etkiler” bizleri yavaş yavaş aşındırıyor, zamanla başkalarına benzetiyor. Adeta bizi bize yabancılaştırıyor.

Yaslanabileceği, manevi güç devşireceği dayanakları olmayanların durumu ise daha kötü. İslâm’ı kendi başlarına yaşamak durumunda kalanları çevresi çok kısa sürede kendisine benzetmekte ve bir yıl önceye göre çok farklı bir insan olarak karşımıza çıkartabilmektedir. Zira haram-helal kavramları hayattan silinmekte, değerler erimekte, mücadele gücü çabuk tükenmektedir.

İslâm bizden ne bekler?

İslâmî değerleri saymaya başladığımızda neleri kaybettiğimizi ve hâlâ kaybetmeye devam ettiğimizi çok daha iyi anlarız. İslâm bizlerden Rabbimiz’e olan kulluk görevlerimiz yanında insanlarla iyi geçinmemizi, ağzımızdan güzel kelimeler dökülmesini, kimseye haset etmememizi, gıybetten kaçınmamızı, doğru söz söylememizi, yardımsever olmamızı, komşumuzu gözetmemizi, imkanlarımız ölçüsünce ihtiyaç sahiplerine yardımcı olmamızı, hırsızlık ve haksızlık yapmamamızı, bütün mahlukata ve tabiata iyi davranmamızı emreder.

Uzayıp giden bu listenin karşısında toplumun genel durumunun ne olduğuna ve hangi noktaya geldiğine bakacak olursak, içimizin burkulacağını söylemek durumundayız. Kendi durumumuzu kontrol ettiğimizde de ortaya çıkan sonuç, muhtemelen pek farklı olmayacaktır.

Bir misal olması için, diğer insanları ne kadar düşündüğümüze bir bakalım. Etrafımızdaki insanların ne durumda olduğunu, maddî durumlarının en temel ihtiyaçlarını karşılamalarına yetip yetmediğini, çocuklarının ceplerine harçlık koyup koyamadıklarını, dertleşecek bir ahbapları olup olmadığını düşünmek çoğu kez aklımıza bile gelmemektedir. Sadece kendimize ve ailemize odaklandığımız için diğer insanların ihtiyaçlarını görsek bile görmezden gelir olduk.

Zihnimizi bir yoklayalım: İhtiyaç sahiplerini en son ne zaman aklımızdan geçirdik, onları en son ne vakit düşünüp üzüldük? Eğer bir de yakın çevrede ihtiyaç sahiplerinin bulunmadığı bir binada veya sitede yaşıyorsak, artık aklımıza fakir fukaranın gelmesi çok daha zorlaşacaktır. Oysa Rabbimiz’in istediği dindarlık bu değil: “Onlar içleri çektiği halde, yiyeceği yoksula, öksüze ve esire yedirirler.” (İnsan, 8)

Belli konfor ve rahatlık sunan apartman ve site hayatı dinî değerleri aşındırmakta, insanî bağları koparmaktadır. Bundan şikayetçi olabiliriz ancak sonuçta sorumluluk bizdedir. Bahane üretmek çözüm değildir.

Soğuk kış günlerini geçirdiğimiz şu günlerde, çoluk çocuğuyla başını soktuğu barakamsı evini ayazdan korumak için delik yerleri naylonla örten, belediyenin getirdiği kömürle kışı çıkarmaya çalışan, aynı zamanda da yatalak hastasına bakmak durumunda olan nice insan vardır, bilmediğimiz veya umursamadığımız. Aynı şekilde daha ağır şartlarda hayat sürenler… Sokakta yürürken etrafımızdan geçip giden insanların ayakkabılarına ve üstlerine geçirdikleri elbiselere bir göz atsak… İhtiyaç sahibi ne çok insan bulunduğunu hatırlarız, kim bilir belki yüreğimiz de yumuşar.

Kalbin katı olmasın

Belki çoğumuz çok zor şartlardan gelerek belli nimetlere eriştik. Fakat her zaman bu nimetlerin içindeymişiz gibi geride kalan günlerimizi çok çabuk unuttuk. Ve sanki her zaman nimetlerin içinde yüzeceğimizi sanıyoruz. Elimizde olanlar hiç ummadığımız bir şekilde elimizden hiç gitmeyecek, bir gün başkalarına muhtaç hale gelmeyecekmişiz gibi bir tavır içindeyiz. Şükrü unuttuğumuz için sahip olduklarımız ebediyen bizde kalacakmış vehmine kapılıp gururlanıyoruz. Ya da rızkı genişletenin Allah olduğunu unutup, “Onlar da çalışsın, fırsatları değerlendirsin, kurtulsun!” diyoruz. Ölüm mü? Kendimize en uzak tuttuğumuz şeydir ölüm. Bu nedenle de başkaları umurumuzda olmuyor.

Hal böyle olunca, bizlere görevlerimizi hatırlatacak fırsatları değerlendirmiyoruz. Bir cenazeye katılmak, hastaları ziyaret ederek halimize şükretmek, huzurevleri ile yetiştirme yurtlarında kalanlara şefkat elimizi uzatmak ve ibret almak bizlere çok uzak şeyler. Biz yapmayınca güzellikler çocuklarımıza da intikal etmiyor.

Yapılabilecek basit bir iş mi istiyorsunuz. İşte size örnek: Kendiniz için alışveriş yaparken bir poşeti de bildiğiniz bir yoksul için doldurun. Yanınıza çocuğunuzu alıp nezaketle götürüp verin. Ayaküstü de olsa hal hatır sorun. Acil bir ihtiyaç varsa ya bir hayır kurumunun ilgilenmesine vesile olun ya da küçük bir şeyse karşılayıverin.

Evinizde biriken bayat ekmekleri çöpe atmamanız gerekir. Lakin soğuk kış günleri geçiriyoruz, başka canlıları da düşünmek adına çocuklarınızla birlikte güzel bir iş yapın: Her tarafın karla kaplandığı bir gün kurumuş ekmekleri alarak bir ağacın yanına gidin. Elinizdekileri çocuklarla birlikte ağacın dallarına bırakın. Sonra uzaklaşıp bekleyin. Serçelerin, kargaların, aç kalmış diğer kuşların ağaca üşüştüğünü göreceksiniz. Bu manzaranın verdiği huzur ve yaşama sevinci bir yana, çocuklarımıza hayvan sevgisini aşılamış oluruz. Değil mi ki, merhameti hem insanlara hem de her türlü canlıya göstermemiz gerekiyor. Korkmayalım, Efendimiz s.a.v.’in buyurduğu üzere sadaka malı eksiltmez. (Müslim, 4689)

Unutmayalım ki, Rabbimiz kendisini Rahman ve Rahîm sıfatlarıyla tanımlamaktadır. Bizlerde de bu sıfatların tecellisini görmek istemektedir.

Allah ve Rasulü’nün buyrukları

Rabbimiz ve O’nun Kutlu Elçisi şöyle buyuruyorlar:

“Allah şüphesiz zerre kadar haksızlık yapmaz, zerre kadar iyilik olsa onu kat kat artırır ve yapana büyük ecir verir.” (Nisa, 40)

“Rahmetim her şeyi kuşatmıştır Onu (özellikle) müttakîlere, zekât verenlere ve ayetlerimize inananlara mahsus kılacağım” (A’râf, 156)

“İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez “ (Hadis-i Şerif; Tirmizî, 1845)

“Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsin” (Hadis-i Şerif; Ebu Davud, 4290)

“Rabbiniz gerçekten çok merhametlidir. Kim içinden bir iyilik yapmayı geçirir de onu yapmazsa, ona bir iyilik sevabı yazılır. Eğer onu yaparsa, on katından yedi yüz katına, hatta kat kat fazlasına kadar iyilik sevabı yazılır. Kim de içinden bir kötülük yapmayı geçirir de onu yapmazsa, ona bir iyilik sevabı yazılır. Eğer onu yaparsa, bir kötülük günahı yazılır veya Allah onu siler.” (Hadis-i Şerif; Dârimî, 2786)

Rabbimizden dileğimiz bencillikten kurtulmamızdır. Bize bu yönde güç vermesidir. “Müminler kardeştir” (Hucurat, 10) ayetinin manevi lezzetini tadamadan hayatı sonlandırmak çok acıdır. Böyle bir yaşantı Allah’ın ayetini tatbik etmemek olduğundan, manevi sorumluluğu da ağırdır. Korkulur ki bildiğimiz günahlarımızın yanında düşünmediğimiz, vurdumduymaz davrandığımız için bildiklerimizden kat kat fazla günah ahirette karşımıza çıkıverir. Orada insanlar haklarından feragat etmeyecekleri için bizleri nasıl bir akıbetin beklediğini düşünerek korkmamız gerekir.

Kimbilir, belki de kurtuluşumuz elimizi uzattığımız bir ihtiyaç sahibinin gönülden ettiği duada saklıdır. Bu yüzden hayrın küçüğünü büyüğünü düşünmeden insanlara yardımcı olmaya çalışalım, ihtiyaçlarını gidermek için koşturalım. Hayır dua almaya gayret edelim. Faydasını hem bu dünyada hem de ukbada göreceğimizden emin olalım. Çünkü ne Rabbimiz ne de Son Elçisi asla yalan konuşmazlar.

Sözümüzü Allah Rasulü s.a.v.’in öğrettiği duayla sonlandıralım:

“Allahım! Ben kendime çok zulmettim, günahları ancak sen bağışlarsın. Mağfiretinle beni bağışla ve bana merhamet et. Şüphesiz sen çok bağışlayan ve çok merhamet edensin.” (Tirmizî, 3454)

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Aralık 21, 2024, 04:50:26 ÖS]