Dinimizde haksız yere cana kıymak bize helâl değildir
Uhud Savaşından kısa bir süre sonra, Adal ve Kâre kabilelerine mensup kişiler, Medine’ye gelip, Müslüman olduklarını belirterek Kur’ân’ı ve İslâm’ı öğretmek üzere kendilerine öğretmen gönderilmesini istediler.
Bu istek üzerine yola çıkan ve her biri hem Kur’ân bilgisi, hem de takvâsıyla meşhur ona yakın sahabi, Mekke ile Usfan arasında, yine bu kabilelere mensup kişiler tarafından pusuya düşürüldü ve ikisi hariç hepsi şehit edildi. Esir edilen iki sahabi ise, mü’minlere karşı intikam için kana susamış Mekkelilere satıldı.
Hubeyb b. Adiyy, bu iki sahabiden biriydi. Hubeyb’i, Mekke müşriklerinden Huceyr b. Ebi İhab satın aldı. Niyeti, Bedir’de ölen babasının intikamını almak üzere öldürmekti. Huceyr, Hubeyb b. Adiyy’i satn aldığında Haram ayların içinde olunduğu için de, onu bir müddet hapsedip, bu aylar bittiğinde öldürmeyi planlamıştı.
Bu zaman zarfında, Hubeyb, Huceyr b. Ebi İhab’ın kölesi Mâviye’nin evinde bir odaya hapsedildi.
Hubeyb, esir olduğu bu odada Kur’ân okur, namaz kılar; namaz esnasında ve namaz dışında okuduğu Kur’ân dinleyen kadınları rikkate getirir, ağlatırdı.
Mâviye de rikkate gelen kadınlar arasındaydı. Bir gün, Hubeyb’e:
“Ey Hubeyb! Senin herhangi bir ihtiyacın var mı?” diye sordu.
Hubeyb:
“Bana tatlı su içirmenden, putlar adına kesilen hayvanların etlerini tattırmamandan, bir de öldürülmek istenildiğim zamanı bana haber vermenden başka birşeye ihtiyacım yok!” diye cevap verdi.
Bununla birlikte, Hubeyb, Haram aylar çıktığında öldürüleceğini zaten tahmin ediyordu.
Öldürüleceği gün gelip çatınca, Hubeyb, Mâviye’ye:
‘Bana bir ustura gönder” dedi.
Hubeyb, öldürülmeden önce son bir etek temizliği yapma niyetindeydi.
Bunun üzerine, Mâviye, üvey oğlu Ebu Hüseyn’e bir ustura verdi ve Hubeyb’in yanında gönderdi.
Sonra da, kendi kendine:
“Ben ne yaptım? Adam bu çocuğu öldürmekle öcünü alır” diye endişeye ve telaşa düşerek, çocuğun peşinden Hubeyb’in hapsedildiği odaya koştu.
Hubuyb, kadının korktuğunu anlayınca:
“Çocuğu öldürürüm diye mi korkuyorsun?” dedi ve ekledi:
“Korkma! Haksız yere cana kıymak bizim hal ve şanımızdan değildir!”
Bunun üzerine, Mâviye:
‘Ey Hubeyb! Sana verdiğim usturayı senin İlâhının hatırına verdim” dedi. “Yoksa, oğlumu öldüresin diye vermedim!’ dedim.
Hubeyb, az önce söylediklerini tekrarladı:
“Ben senin oğlunu öldürecek bir kimse değilim! Dinimizde haksız yere cana kıymak bize helâl değildir!”
Hubeyb’in hapsedildiği zaman zarfında sergilediği ahlâk, Mâviye’nin İslâm’ı tanıması, sonra da İslâm’a girmesine vesile olacaktı.
Öyle bir sahabiydi ki Hubeyb, kendisi bu dünyaya veda ederken dahi bir hayat kurtarmıştı…
İsmail Örgen.