Dosta Mektup
Ah dostum!
Bak ne zamandır konuşuyoruz, ferkettin mi neler üstüne konuştuğumuzu? Dönüp dolanıp aynı yere gelişimizden belli değil mi?
Baksana , hepsi dünyalık geçici şeyler baki olamazlar ki bunlar. Hep para, para, para…
Bu mudur uğruna feda edilmedik bir şey bırakmayan. Ne paraymış be dostum. İnsana fıtratına bile savaş açmayı göze aldıracak kadar mühimmiş baksana. Fıtratı yaratan kim di peki?
Öyle ya dostum elbette herşeyi yaratan Yüce Allah’tı. Yine nankörlüğü tutan insan para uğruna biricik Rabbiyle savaşıyordu, belki farkında olmadan belki de bilerek işte bu ihtimal daha da kötüydü.
Bu nasıl bir savaş mıydı dostum?
Öyle bir durumdu ki hal diliyle , yaşantısıyla, sosyal hayatıyla hayatının merkezine koyması gerekirken kıyıya köşeye ittiği, diğer meşgalelerinden fıtsat bulunca ya da dara düşünce hatırladığı biricik ve en güzel ölçümüz olan Kur’an ‘ı ve sünneti hayatına bir türlü geçiremeyişinin savaşıydı.
Peki ya dost ! biz neden yaratılmıştık?
Hatırladın değil mi ? Zariyat suresinde buyurmuştu Rabbimiz “Ben insanları ve cinleri yalnız bana kulluk etsinler diye yarattım.”
İşte bu ayet, ne kadar da güzel açıklamış Rabbimiz.
Peki ya nedir bizim bu dünyaya odaklı yaşantımız ? Halbuki Rabbimizin koyduğu ölçüler hiç şüphesiz en güzeliydi.
Sence ne zaman hatırlayacağız dostum Rabbimiz’in öçlülerini , ne zaman döneriz dersin o çok özlediğimiz fıtratımıza?
Ne zaman ki çocuğunu islam terbiyesi ile yetiştiren ana gibi analar gelir, evine hep temiz helal lokma getiren krediyle dahi haram sokmayan babalar gelirse o evler Rahman’ın rahmet nazarıyla baktığı , sünnetin yaşandığı, Kur’anımızın sadece raflarda değil sinelerimize sirayet ettiği evler haline gelirse orada yetişen nesiller de Allah’ın izniyle fıtratını koruyarak yetişecektir.
Öyle ya dostum aile tabiki de. Anne baba deyip geçme , her kişi ailesinin izlerini taşımıyor mu ? Her şey enin de sonunda aslına rücu etmiyor mu ?
Ah bir başımı kaldırıp baksam ya da hiç bakmasam dostum zira etraf kaynıyor evladını farkında olamadan zehirleyen anne babalarla.
Bakmasam ne değişek ki söyle dostum. Bu defa sesler geliyor kulağıma içimi acıtan sesler.. Evlendiğinde eşine minnet etmemek için oku çalış yavrum , elinde bir güvence olmadan sakın sakın…
Başka bir ses; maaşlı kızla evlen yavrum zira zaman zor geçim hiç kolay değil iki maaş iyidir, iyidir…
Dostum Rasulullah Aleyhisselam olsa ne derdi sence ? Tamam tamam bunu sen de çok iyi biliyorsun o yüzden söylemeyeceğim.
Elbette kızlarımız okumalıydı , çalışabilirdi de lakin güzel dinimiz islam gereği bunun da belli şartları vardı. Tesettüre riayet ediliyorsa, iş için namazlarını aksatmıyorsa ve karşı cinsle hemhal olunmuyorsa neden çalışmasındı değil mi?
Helalinden rızkını aramak onun da hakkıydı elbette. Hz hadice annemizin çalıştığını söyleriz hep evet ticaretle meşgüldü Hz. Hadice annemiz ama her şey olması gerektiği gibiydi. ve Medine ‘de Hadice annemizin vakarından , ahlakından, edebinden herkes emindi . Çok kişi onunla evlenmek istemişti ama imanı güzel yüreği güzel fedakarlığın timsali olarak yüreklerimize nakşolan Hadice annemize Allahu Teala Peygamber Aleyhisselam’ın eşi olmayı nasip etti. Rabbim Hadice annemizden razı olsun biz ümmetin kızlarına da Hadice annemize benzemeyi nasip etsin. Radiyallahuanh.
Evet dostum Hz. Hadice timsali vakarıyla helal rızık için çalışmak başkaydı, sırf evlenince eşine minnet etmemek kendini ezdirmemek için çalışan başkaydı.
Söylesene doğru sözlü dostum;
Hangisini tercih etmeliydi?
Hangisi fıtrata yakışandı?
Sence hangi yolu seçerek Rabbimiz’i razı edebilirdik.
Vicdanın doğruyu çoktan kalbine fısıldamıştır bile.
Allah en güzel ölçünün sahibidir , ölçümüz Kuran ve sünnettir demiştik. Ölçümüze göre evin geçim yükü erkeğin sorumluluğundadır ama öyle basit bir sorumluluk değil . Helalinden maişetini kazanma yolunda olacak değil mi? Rızkını kazanırken de Rabbi onu huzuruna çağırdığında gitmemezlik etmeyecek merkezinde olacak namaz hayatının zira eşinin ve çocuklarının dini sorumluluklarını onlara anlatmak, öğretmek, yaşayarak örnek temsil etmek hatırlatmak da onun mühim görevlerindendi hatırlandın değil mi dostum?
Evet erkeğin yükü daha da ağırdı ama fıtraten daha güçlüydü kadından bedenen ve ruhen. Dışarıdaki hayatın kargaşasına, sabır sınayan insanlarına, türlü belalarına her türlü zorluklara daha çok dayanabliecek güçte yaratılmıştı.
Erkek de görevini hakkıyla yapmalıydı tıpkı kadınlar da olduğu gibi.
Şimdi sen söyle dost!
Evlenirken para hesabı yapıp daha rahat edelim diyerek maşlı kız isteyen delikanlı eve her gelişinde yorgun olan eşi , ilgi bekleyen evlatları, hizmet isteyen eş dost akraba , yapılması gereken işler ve birbiriyleriye sadece belli saat aralıklarıyla görüşebilen aile bireyleri…
Ama sen biliyordun sevgili dostum kadının fıtraten zayıf olduğunu, naif olduğunu bütün bu hengameyi kaldırmasının zor olacağını adın gibi biliyordun belki de..
Peki ya o zaman neden böyle?
Dostum ;
Bu günlük söyleyeceklerim bu kadar.
Bak kaç zaman olmuş konuşalı farkettin mi sonsuza odaklı şeylerden de bahsetmişiz. Yaradan’ın izniyle O’nun güzel ismini anmışız, Efendimiz Aleyhisselam’ı hatırlamışız.
İşte böyle dostum
Eğer biz dostsak neden birbirimizi hayra teşvik etmeyelim ? neden birbirimize dua etmeyelim? İnsan hiç sevdiklerini duasında anmayı unutur muydu ?
Unutmazdı çünkü o vefalı bir dosttu, ahiretlikti.
Dua dedik ya dostum en güzel zırhımız ‘dua’… O halde neden duayla bitir meyelim?
Rabbim bizleri fıtratını koruyan kullarından eylesin, Kuran’a ve sünnete uygun bir hayat yaşatsın. Fıtratını koruyan nesilleri yetiştirmek bizlere nasip olsun inşallah.
Allah dilerse olur.