BİZ BİZE EMANETİZ
Öyle ya da böyle bitiyor ömür. Zengin ya da fakir, iyi yada kötü, üst ya da alt rütbe fark etmiyor ki. İster inanan ol, ister inanma, bir şekilde bitecek ömür. Öyle ya da böyle bitecek de nasıl bitmesini isterseniz.
Bir sabah kalktınız, gözlerinizi açtınız ve size dendi ki yeni bir hayat başlıyor; sil baştan yepyeni bir hayat… Nasıl bir hayat isterdik? Eğer Allah koruyup gözetmemiz için bize bir yetim emanet etse, ona özen gösterir ve o kadar kıymetli bir emanete ziyan gelmesin diye elimizden geleni yapardık değilmi. Oysa koruyup gözetmen için seni sana emanet ettik. Ve dedik ki seni daha sadık, daha şefkatli bir velinin eline teslim edemezdik. Bu çocuğu fıtratı icabı ne ise öylece koru ve gözet. Onu tüm saflığıyla, vefasıyla, asaletiyle yetiştir. Her türlü ihtiras ve karmaşadan uzak tutarak yetiştir. Oysa sen kendini ihmal ediyorsun. Bu ne vefasızlık, bu ne cinayet?
Bizi bize emanet ediyor. Hani Allah resulü; “Her çocuk İslamın fıtratı üzerine doğar” diyor ya. Fıtrat eşittir İslam… O zaman o fıtrat tertemiz. O fıtratta şefkat, merhamet, sadık olmak, doğru olmak, vefa, asalet varken ve her türlü ihtirastan, hırstan, karmaşadan, ahlaksızlıktan ve rezillikten korumamız gerekirken, onlardan koruyarak kendimizi büyütmemiz gerekirken , kendimizi ihmal ediyoruz.
Elektrik, su faturalarını ihmal etmiyoruz. Edersek elektrik kesiliyor. Edersek cezasını ödüyoruz. Yememizden, içmemizden, temel ihtiyaçlarımızı asla ihmal etmiyoruz. Televizyon izlemeyi ihmal etmiyoruz, vazgeçmiyoruz ama herhalde insanın en çok ihmal ettiği şey kendisi olsa gerek. Nasıl ki kaptanın en ufak bir dalgınlığı geminin mahvolmasına sebep olursa bizim yapacağımız en küçük ihmal de hikmet tahsilinde kaydettiğimiz terakkiyi mahvedebilir. Öyleyse uyanık olalım. Bizim muhafaza etmemiz gereken şey altın yüklü bir gemiden daha değerli. O şey; saffet, vefa, sebat, Allah’a itaat yani gerçek hürriyet…
Nasıl ki yükü altın ve elmas olan, yükü kıymetli olan kaptanın gemiyi dikkatli sürmesi var ya, bir an bile yanılgıya düşmemesi gibi, biz o gemi dolu altından, mücevherattan daha kıymetli şeylere sahibiz.
Saffet, vefa, sebat, Allah’a itaat, merhamet, yardımlaşma, bunların hangisi kaldı?
BİR İNSAN ÖLSE PARASINI, MÜLKÜNÜ YA DA TÜM VARLIĞINI YANİ İNSANIN SAHİP OLABİLECEĞİ NE VAR NE YOK BİTİRSE, KAYBETSE ÜZÜLMEM. AMA İNSAN SAHİP OLDUĞU EN BÜYÜK ŞEYİ İNSANLIK ONURUNU YİTİRİRSE, İŞTE ONUN İÇİN YAS TUTARIM.
İnsanlar bugün kaybettikleri paralar için, mallar için, servetler için bunu yaparken bizim onurumuz için, değerlerimiz, ilkelerimiz için yas tutmamız gerek. Bunları kaybetmek üzere isek, kaybetmemiz için çaba sarfetmek gerekiyor.
O zaman içinde bulunduğumuz anın kıymetiniz bilelim. İçinde bulunduğumuz güzelliklerin kıymetini bilelim. Sahip olduğumuz değerlerin farkına varalım, hayatın gerçek anlamını fark etmeye çalışalım. Eşimiz ve çocuklarımızla beraber Rabbin rızasını kazanacak işler yapmanın peşinde olalım. Sade, basit, anlaşılabilir bir hayat yaşamaya elimizden geldiğince gayret etmeye çalışalım. Bunun çabası içerisinde olalım.