Enerji
Herşeyin var oluşu bir enerjiyledir. Kün/ol emriyledir kâinâtın oluşumu. Kanın deverânından suyun akışına, yağmurun yağmasından meyvenin ürününe, güneşin şu’lesinden ayın doğmasına kadar zuhûr eden ne varsa hepsi “ol” emr-i İlâhîsiyledir.
Âdem (as)’dan Muhammed Mustafâ (sav)’e peygamberlerin, vâris-i Enbiyâ olan ulemâ ve sulehânın kemâli risâlet, nübüvvet, velâyet enerjisidir. Kâlbi, paslı yürek olmaktan çıkaran, beyni aydınlatan, âzâları yaratılış amacına uygun hâle getiren, hayâta yön veren îman, İslâm ve güzel huy enerjisidir.
Bunca nimete mukâbil cemiyetin huzursuz, tatsız ve tuzsuz oluşunun sebebi enerji kaynağının tükenmesidir. Ağacı besleyen köklerin kurumasıdır. Bize hayat veren Kur’ân ve Sünnet nimetinden mahrum kalmaktan başka bir şey değildir kuraklık.
Gücünü Kur’ân’dan alan ecdâdımızın medeniyet ömrü bin yıldır. Kökü vahye dayanmayan milletlerin ömrü yetmiş iki yıldan öteye geçmemiştir. Nûh kavmi suya ğark olmuş, Âd kavmi rüzgârla, Semûd kavmi korkunç bir sesle, Lût kavmi semâdan yağan taşla helâk oldu.
Yeni bir medeniyetin temeli Cibrîl hadîsindeki hakîkatle atılır. İslâm güneşiyle âlem aydınlanır. İnsanın beyin damarlarına tefekkür suyu, kâlbin derinliklerine takvâ azığı, göze ibret, kulağa nasihat, dile hikmet, ele sehâvet, ayağa cihad, aşk ve muhabbet nimetiyle enerji, güç ve kuvvet gelir.
Nasıl rüzgâr ve suyla enerji hâsıl oluyorsa, gönülde ilham esintisi ve füyuzat ırmağıyla enerji meydana gelir. Hayattan bıkan toplum; kulluk, ibâdet, tâatle vücud bulur. Şaşıran gençlik, İslâm ile kimliğine kavuşur.
İnsan acziyyetini itirafla, Rabbinin azametini tefekkürle, dünyânın imtihan yeri, âhiretin ebedî olduğunun bilinciyle, tefekkür güç ve kuvvetiyle çözer problemleri.
Her gün gıdâ takviyesi alır bir kısım insanlar. Vücud fânîdir. Bedenimiz için aldığımız enerji, bozulan ve biten gıdâlardır. Şu sıcak havada buzdolabına girmeseler bozulurlar. Ama ruh bozulmaz ve bitmez. Gıdâsı da rûhun, ebedîdir. Namaz, cihad, zikir, râbıta ve murâkabe tâatleri bâkîdir, sevap ve emelce de daha hayırlıdır.
Her zaman olmakla birlikte Ramazân-ı Şerif’de evrad ezkâra, Kur’ân-ı Kerîm kıraatine, infak ve ilmihâl bilgilerine ehemmiyet verelim. Günlük programımızı aksatmayalım.
Rûhânî gücümüzü, sıhhat ve âfiyetimizi takvâ, Allah Teâlâ korkusu ve ibâdetteki gayretimize göre tesbit edelim.
Rabbimizi tanıma enerjimiz, nefsimizi tanımakladır. Kâinât kitâbını ve başta Kur’ân-ı Azîmüşşân’ı mütâlaa etmektir. İçimizi Kitâb-ı Kerîm’in bâtınıyla, dışımızı da zâhiriyle tezyîn edelim. Gerçek enerji budur.