* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Gözleri Var Görmezler - Kulakları Var Duymazlar  (Okunma sayısı 327 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

anadolu

  • Ziyaretçi
Gözleri Var Görmezler - Kulakları Var Duymazlar
« : Mart 15, 2020, 08:51:31 ÖÖ »
Gözleri Var Görmezler - Kulakları Var Duymazlar

İnsanın doğumuyla başlayan dünya sürgünü onu yeryüzünün garibi yapar. Tekrar cennete rücu etmek özlemiyle çırpınan Âdemoğlunu bu dönüş yolunda çile ve meşakkat beklemektedir. Kaybetmiş olduğu hakikatin peşine düşen insanın en büyük dayanağı yine kendisidir.

Çünkü akıl ve vahiy aracılığıyla kendisine bahşedilmiş bütün imkânları bir merdiven olarak bizatihi kendisine yaslamak durumundadır. Bu açıdan insan hem yolcu hem de yolun kendisidir.

Hidayete erişip ve istikamet üzere kalma hususunda insana bahşedilen en önemli nimet akıldan sonra göz ve kulaktır. Kur’an-ı Kerim’de bu uzuvların ehemmiyetinin altını çizen pek çok ayet vardır. (En’am, 46; Hac, 18; Mülk, 10.) İnsan muhatap olduğu vahyi layıkıyla kavramak için göze ve kulağa muhtaçtır. Bu ayet-i kerimeler, imtihan sahasında en etkili yardımcılarımızın gözümüz ve kulağımız olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Rabbimiz tabiatı ve diğer varlıkları bir gösterge olarak önümüze koyar. Cennete giden yolda varlık âlemi bütünüyle yoldaki işaretlerle döşelidir.

Bu işaretleri ‘anlamak’ için de göz ve kulak fevkalade mühim bir görev ifa eder. Öte yandan yine Kur’an-ı Kerim bize gözün ve kulağın biyolojiden öte bir mana ihtiva ettiğini çarpıcı ifadelerle hatırlatır. “Gözleri olduğu hâlde görmezler, kulakları olduğu halde duymazlar.” (A’raf, 7/179.) ifadesi hakikat arayışında bu uzuvların diğer bütün nimetler gibi insana tabi olduğunu belirtir. Bütün nimetler gibi bu nimetler de insanı cennete götürebileceği gibi cehenneme de götürebilir. Böylece anlıyoruz ki, bu iki algı organı hayatımızda esaslı bir yer tutuyor. Onlar sayesinde ritimleri ve renkleri ya yakalıyor ya da kaybediyoruz. Gözünü ve kulağını layıkıyla kullanamayanların hayat yolculuğunda ‘engelli’ durumuna düşmesi kaçınılmaz oluyor.

Bu iki uzvun varlığı ve yokluğu üzerine en hararetli kurcalamaları yapan ve muadilleriyle arasını açan Hint yapımı Black filminde (2005), doğumundan birkaç ay sonra geçirmiş olduğu ateşli hastalık sonucu aynı anda kulaklarını ve gözlerini kaybeden genç bir kızın trajik hikâyesi ele alınır. Michelle sekiz yaşına geldiğinde dış dünyadan gelen anlaşılmaz tepkileri hâlâ kavrayamayan, zaman ve mekân duygusundan yoksun, yargılamadan yoksun, zihnini biçimlendirmekten yoksun bir haldedir. Çevresiyle uyumlu iyi bir insan olması mümkün değildir. Kendini güvende hissedememektedir. Çevresinde bulunan varlıkların işlevini ve adlarını bilmemektedir. Babası tarafından ruh ve sinir hastalıkları hastanesine gönderilmek üzeredir.

Ruhu bir karanlığın içinde tamamen savruluş içindedir. Ruh her daim mananın peşinde koşmaktadır. Bu noktada yazının merkezi yapmak istediğimiz bazı sorular ortaya çıkmaktadır. Acaba bu durumda bir insanın kendisine soru sorma kabiliyeti var mıdır? Acaba diğer insanların gözlerinden ve kulaklarından haberdar mıdır? Acaba konuşmak fiilinin ne demek olduğunu bilebilir mi? Acaba rüya görür mü? Zamanı ve mekânı, ritmi ve rengi kaybeden bir insan cennetin yolunu da kaybetmiş mi olur?

Gerçek bir hayattan esinlenerek kurgulanan filmde genç kız tutunduğu rehber eşliğinde başarıya ulaşır. Hayatı ve onda mündemiç anlamı algılamada bir rehberin göz ve kulak kadar önem arz ettiğine dair kurgu, dini diyalektiğe fevkalade önemli alan açar. Bu süreç bizi hakikatin göz ve kulağın fizyolojisini aşan niteliğine götürür.

Mukaddes Kitabımızda, “Gözü olup görmemek, kulağı olup dinlememek” ifadesi uzuvların maddi işlevselliğine değil manevi imkânlarına gönderme yapar. Halk irfanında bu durum “bakar kör olmak” diye hülasa edilir. Asıl olan bakmak değil hakikati görmektir. Basiret sahibi olmak için gözden fazlasına ihtiyaç vardır. Bakmak ve duymak insana mahsus değildir, dünyadaki bütün canlılara özgü davranışlardır. Görmek ve dinlemek insana hastır. Duymak, dışarıdan gelen titreşimlere organizmanın tepki vermesidir. Dinlemek ise duyulan şeyin iç dünyada anlamlara tekabül etmesidir. Aslında insan, gören ve dinleyen canlıdır, dersek abartmış olmayız. “Gözü olup görmeyenlerin, kulağı olup duymayanların” A’raf suresinde “hayvandan daha aşağı” olarak nitelendirilmesi de bu gerçeği ortaya koyar.

Gerçek bir hayat hikâyesinden uyarlama olan filmde genç kız üniversiteyi kazanır. Derste, “Gördüğün şey düşlediğindir.” diyen hocasına itiraz ederek, kendisinin görmediğini, duymadığını ama buna karşılık düşlerinin olduğunu anlatır. Görmediği hâlde mezun olma düşü görebilen genç kız, düş görmenin gözlerle değil akıl ve inançla ilgili olduğunun altını çizer.

Kişinin dünyayla kurduğu ilişkinin en önemli yapılarından biri bilimdir. Ahlak felsefesi, davranışları incelerken; estetik güzel olan yargılarımızın kaynağını bulmaya çalışır. Dil felsefesi ise dil sayesinde düşünceyle, düşünce sayesinde de dünyayla kurulan ilişkiyi merkeze alır. Engelli Michelle öğrenme sürecine taklitle başlar. Çocukluğunda evin içinde kaybolduğunda bulunabilmesi için ailesi tarafından yakasına zil takılırdı. Öğretmeniyse bu davranışa şiddetle karşı çıkmıştır. Çünkü insanı eğitmek için insani araçlar kullanmak gerekir. Babası öğretmenine, “Onu insan yapmak sizin işiniz” derken de insan olmanın şartı bilmeye, bilmenin farkındalığına bağlanmış olur. Öğrendiğinin farkında olan tek canlı insandır. Yine üniversite mülakatında kendisine yöneltilen, “Senin için bilgi ne ifade eder?” sorusuna Michelle, “Bilgi her şeydir. Bilgi ruh, bilgelik, cesaret, ışık ve sestir.” diye cevap verir.

Dil Denen Mucize’nin müellifi Walter Porzig, dil bilimiyle ruh biliminin ikili bir ilişki içinde olduğunu savunur. Filmde engelli kahramanın çıkış yolu bu merkezden hareketle belirlenir. Evvela rehberi vasıtasıyla çevresindeki bütün nesnelerin bir adı olduğunu öğrenir. Bilmek, karanlıktan çıkışı temsil eder. Kör ve sağır bir insan için eşyayı anlamlandırma süreci gerçekten güçtür. Lakin bunun yanında dil ediniminin kişinin hayatında hayati bir rol oynadığı da ortadadır.

Nesnelere isim vermek, onları imlemek ya da sembolize etmek Allah’ın bir mucizesidir. Göz ve kulak bu mucizenin ontik kapısıdır. Nitekim filmde nesnelerin isminin öğrenilmesi doğaüstü bir gelişme olarak gerçekleşmiştir. Bu da bize Bakara suresinin 31. ayetindeki çarpıcı ifadeyi hatırlatır: “Allah, Âdem’e bütün isimleri öğretti.”

 


* BENZER KONULAR

Rahîm Ve Rahmân Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:28:55 ÖÖ]


Davranışlarımız Kaydediliyor Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:22:46 ÖÖ]


Biliniz Cesedin Öyle Bir Et Parcası Vardır Ki Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:18:08 ÖÖ]


Melek Girmeyen Evler Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:04:30 ÖÖ]


Doğru Çalışma Methodu Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:59:59 ÖÖ]


Başınızı Çevirip Gitmeyin Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:39:23 ÖÖ]


Ozan Birgül 320 kbps - 2 kısım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:15:33 ÖÖ]


Ozan Birgül - İlahiler 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:04:09 ÖÖ]


Dualarımız Neden Kabul Olmuyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:43 ÖÖ]


Birlikte Hizmet Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:59:59 ÖÖ]


Gizli Halleri Açık Hallerinden Daha Hayırlı Adamlara İhtiyacımız Var Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:31 ÖÖ]


Mücahitler Kazandığınızı Kaybetmeyiniz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:32 ÖÖ]


İnsanlardan Övgü Beklemek Ateşle Oynamak Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:24:29 ÖÖ]


Zamanın Kıymetini Bilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:13 ÖÖ]


Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]