Kendini Tanıyan İnsan Nasıl olur - Kendini Tanıyan İnsanların Özellikleri
Kendini tanıyanlar, devamlı şükür ve secde hâlinde yaşarlar. Kendini tanıyanlar, ebedî saâdete hazırlanırlar. Kendini tanıyanlar, yüce Allâh’a, Rasûlullâh’a ve ehl-i îmâna dost olarak hayatlarını devam ettirir, sonsuzluk kervânına dâhil olurlar.
Kendi yaratılış hikmetinden habersiz olanlar ise, bütün bu güzelliklerden mahrûmdur. Şeyh Sâdî’nin dediği gibi:
“Fıstık misâli kendisinde bir iç var zanneden kimse, soğan gibi hep kabuk çıkar...”
EY GAFİL İNSAN!
Böylelerini Hazret-i Mevlânâ -kuddise sirruh- şöyle îkâz buyurur:
“Ey gâfil insan! Madem ki peygamber değilsin, ötelerden haber alamıyorsun, sana uyanlar da yok; bu yolda haddini bil, kendi safında kal; ileri gitme! Yürüdüğün hakîkat yolunda da büyük bir velînin arkasından yürü ki, bir gün nefsaniyet kuyusundan çıkıp Hazret-i Yûsuf gibi bir mânâ padişahı olasın.”
“Madem ki Hakk’ta fânî olup Hakk’ın lisânı olamadın; bâri kulak kesil! Bir şey söyleyeceksen bile suâl tarzında söyle de, sözün bir şeyler öğrenmeye yarasın! Padişahlar padişahıyla, hiçbir şeyi olmayan fakir ve muhtaçlar gibi konuş!”
“Kibrin ve kinin başlangıcı, her türlü nefsânî arzulardan, bilhassa Kârûn gibi bir zenginliğe ve dünyevî isteklere karşı duyulan aşırı sevgidendir. Bu aşırı arzuların gönüle yerleşip kalması, kök salması da âdet ve alışkanlıktandır.”
“Kötü huy alışkanlıkla kuvvetlenince, seni ondan vazgeçirmek isteyene kızarsın, kin bağlarsın. Puta tapanlar bile alışkanlıkla puta tapmayı huy edindiklerinden, putun etrafında toplanırlar; onları yollarından alıkoyanlara düşman kesilirler...”
Bu kibir hâli ise, nefret edilecek olmasının yanı sıra, bir o kadar da acınacak bir perişanlıktır. Nitekim, merhametin pek çok şûbesi vardır.
Bunlardan biri de, zayıfa, fakire ve garîbe acımaktan ziyâde; gururlu ve kibirliye acımaktır. Çünkü bir bakıma mağrur; sefih vicdânına uymak, nefsinin esîri olmak ve gönlünü perişan etmekle kulluk haysiyetini ziyân eylemiş ve iblisin arkadaşı olmuş bir zavallıdır.