KİBİR
Allah'ın sevmediği sosyal hastalıklarımızdan biri de kibirdir, büyüklenmedir.
Yüce Allah Kutsal Kitabımız Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyur-maktadır:
"Allah büyüklük taslayan her zorbanın kalbini mühür-ler." (40 Mü'min, 35)
"O, büyüklük taslayanları sevmez." (16 Nahl, 23)
"Bana kulluk etmeyi bü-yüklüklerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gi-receklerdir." (40 Mü'min, 60)
Allah'ın Rasülü, Son Peygam-ber, bütün insanlığın önderi Hz. Muhammed (s.a.v.) de kibirle, bü-yüklenme ile ilgili olarak çok veciz ve özlü hadislerini bizlere birer ikaz ışığı şeklinde miras bırak-mışlardır. O şöyle buyurur:
"Kalbinde hardal danesi kadar kibir bulunan cennete giremez. Kalbinde hardal danesi kadar ima-nı olan cehenneme giremez." (Müslim)
Peygamberimize "Falan adam ne de mütekebbirdir, kendini be-ğenmiş büyüktük taslayandır." de-nildi. O ise şöyle buyurdu: "Önün-de ölüm yok mudur?" (Tirmizi)
O bir başka mübarek sözle-rinde şu açıklamayı yapmıştır:
"Üç şeyden uzak olduğu halde ölen cennete girer. Bunlar: Kibir, borç ve azgınlıktır." (Tirmizi, Ne-seî)
Kibir konusunda Hz. Ebu Be-kir'in altın değerinde bir sözünü nakletmek istiyorum:
"Müslümanlardan hiç kimse hiç kimseyi tahkir etmesin, haka-ret etmesin. Zira hakir görülen insanlar, Allah katında büyük olurlar."
Sahabeden Vehb şöyle diyor: Allah, Adn Cennetini yarattığı va-kit ona baktı ve: "Sen mütekebbir-lere, büyüklenenlere haramsın, onlar sana giremezler." buyurdu.
Sosyal hayatımızda örnekle-rine her gün rastladığımız, bazen ta'zim de bilmeyerek iştirak etti-ğimiz kibir denilen kötü huyluluk özellikle giyinişte, yürüyüşte, iş yerimizdeki yakın mesai arkadaş-larımızla olan münasebetlerimiz-de mevki ve makam sahiplerinin davranışlarında kendini göste-riyor.
Allah, bütün dertlerimizin de-vasının bulunduğu Kitabı Kur'an' da şöyle buyurmaktadır:
"İnsanları küçümseyip yüz çevirme, yeryüzünde böbür-lenerek yürüme, Allah, kendi-ni beğenip övünen hiç kimseyi şüphesiz ki sevmez." (31 Lok-man, 18)
Kibir, tedavi edilmesi gere-ken ferdî ve içtimaî yapıyı yıkıcı, yıpratıcı, gelişmeyi önleyici bir ah-lâkî hastalıktır.
Kibrin en kötüsü Allah'a karşı yapılandır. İnanmayı ve ibadet et-meyi reddedenler kibir hastalığı-na düçar olmuşlardır.
Bir kısım insanlar Peygam-ber'e karşı kibir gösterirler. Bun-lar kendileri gibi bir insana uymayı reddederler. Sünnetleri hafife alırlar. Halbuki onların mutlaka taptıkları, uydukları, peşinden git-tikleri bir insan vardır. Yoksa bile kendilerini ilâh yerine koyup yü-celtirler.
Allah'a ve Rasûlüne karşı kibir-lenmenin ilacı Allah'a ve Rasûlüne iman ve onların buyruklarını be-nimseyip kabullenmek, imkân nis-betinde uygulamaya koymaktır.
Bir de çevremizdeki insan-lara karşı büyüklenme vardır. Bu-nun sebebi insanın kendinde gör-düğü hasletleri diğerlerinde gör-memesidir. Tespit edebildiğimiz kadarıyla büyüklenenler daha zi-yade ilim sahipleri, asalet, güzel-lik, kuvvet ve servet sahipleri ile kendilerine imza yetkisi verilen kimselerdir. Yani mevki ve ma-kam sahipleridir.
Her hastalığın bir çaresi, her derdin bir devası vardır. Kibrin, büyüklenmenin çaresi kâmil bir iman, samimi, içten ibadet, bütün insanlara karşı engin müsamaha, tevazu ve özellikle tek büyüğün her zaman ve her yerde Allah ol-duğu düşüncesidir.
Sizlere kibirden uzak, Allah'ın rızasını kazanmış güzel ve makbul amellerin sahibi günler diliyorum.
Şerafettin Gölcük.