Zamanı İyi Kullanmak
Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor. “İki nimet vardır ki, insanların pek çoğu bunların değerini bilmekte aldanmaktadır: Sağlık ve boş zaman.”[1]
Pek çok insandan zaman zaman duyarız: “vakit geçmiyor veya vakit geçiremiyorum, zaman geçmek bilmiyor…” derler.
Bazıları ise kendilerine meşguliyet olarak vakit geçirmeyi seçmişlerdir. Ne yaptıkları sorulduğunda “vakit geçiriyorum” derler.
Acaba zaman, geçmek-tükenmek bilmeyen uzun bir süreç midir? Vakit geçmeli mi? Bize verilen zaman, hızlıca geçmesini isteyeceğimiz kadar çok mu? İnsanın gayesi vakit geçirmek, ömrünü hiç faydalı ve güzel şeyler yapmadan tamamlamaktan mı ibarettir?
Onun için şair soruyor: “Nedir zaman, nedir? / Bir su mu, bir kuş mu? / Nedir zaman, nedir? / İniş mi, yokuş mu?”
İşte zaman! Bir su gibi akıp gidiyor. Kuş gibi uçup gidiyor ve bir türlü durdurulamıyor. Hâlbuki “Vakit nakittir”, “Vakitlerle yakutlar satın alınabiliyor ama yakutlarla vakitler satın alınamıyor”
Zira Hayat bir yol, insan bir yolcu, her gün, her saat, her dakika adım adım Allah’a giden bir yolcu. Bu yolculukta zaman, denizin engin sularında süzülüp giden bir gemi gibi akıyor ve bizleri sessizce ölüme taşıyor.
Zaman; hayatı, kâinatı ve insanı anlayarak, Yaratıcıyı tanıyarak geçirilen süreden ibaret olmalıdır. Bunun dışında bir hayat, sadece bir oyun ve oyalanmadan ibaret kalır. Necip Fazıl, hayatın gayesini anlamadığı ve anlamsız-hedefsiz yaşadığı günleri şu sözleriyle dile getirir:
“Tam otuz yıl, saatim işlemiş ben durmuşum,
Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.”
Bir hadiste Peygamber Efendimiz her yönüyle zamana bağlı olan nimetlere dikkatimizi çeker: “Beş şeyden önce beş şeyi ganimet biliniz:
1-İhtiyarlamadan önce gençliğinizin;
2-Hastalanmadan önce sıhhatinizin;
3- Fakirleşmeden önce zenginliğinizin;
4- Meşguliyet çoğalmadan önce boş vaktinizin
5- Ölmeden önce de hayatınızın kıymetini iyi bilin.”[2]
Eğer insan kendisine verilen zaman sermayesini doğru kullanamamış ve dünya hayatında ahireti için kârlı bir yatırım yapamamışsa yeniden dirilişle büyük bir hayal kırıklığına uğrayacak ve ömrünü değerlendiremediği için duyduğu pişmanlıkların hiç biri fayda vermeyecektir. Kur’an bu pişmanlıkları, bu keşkeleri şöyle haber veriyor.
“O gün zalim kimse ellerini ısıracak: ‘Eyvah!’ diyecek, ‘keşke Peygamber’in yanında bir yol tutsaydım! ‘Eyvah!’ diyecek, ‘keşke falancayı dost edinmeseydim. Çünkü zikir (Kur’an) bana gelmişken o, hakikaten beni ondan saptırdı.’
Şeytan insanı (uçuruma sürükleyip sonra) yapayalnız ve yardımcısız bırakmaktadır.” “Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: Keşke kitabım verilmeseydi de, hesabımın ne olduğunu bilmeseydim. Ne olurdu o ölüm, iş bitirici olsaydı.
Malım bana hiç fayda vermedi. Gücüm de benden yok olup gitti.” “O gün herkesin amel defteri ortaya konulmuştur. Ey Muhammed! Günahkârların, amel defterlerinden korkarak:
Eyvah bize! Bu nasıl kitaptır ki, büyük küçük hiçbir şey bırakmadan hepsini saymış dökmüş’ dediklerini görürsün. Onlar, bütün yaptıklarını hazır bulmuşlardır. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.”( 3]
Zamanın kıymetini bilelim ve zamanımızı boşa harcamayalım. Hutbemizi İmamı Şafii’nin bir öğüdü ve bir ayet meali ile bitirelim.
İmam Şafiî (r.a.) şöyle buyuruyor: “Ben nice kitaplar okudum, nice sohbetlere katıldım, nice hikmet ehlinden söz duydum, anladım ki bütün bunların özü üçtür.”
Zaman bir kılıçtır, sen onu kesmezsen o seni keser./Sen Hak ile meşgul olmazsan bâtıl seni meşgul eder./ Sakın kendinde bir varlık hissetme.
Ve Rabbimiz buyuruyor ki: “İnsanların hesâb(a çekilme zaman)ı yaklaştı. Hal böyle iken onlar, hâlâ gaflet içinde yüz çevirmektedirler…”[4]
----------------------------------------------------------------------------------
[11 Buhari, Rikak, 1; İbn Mâce, Zühd, 15
[2] Buharî, Rikak, 3; Tirmizi, Zühd, 25; Mışkat, 2/651
[i3] Furkan, 27–29) (Hakka, 25–29) (Kehf, 49)
[4] Enbiya;1