* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Özü Sözü Bir  (Okunma sayısı 448 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 2153
Özü Sözü Bir
« : Aralık 14, 2018, 09:57:06 ÖÖ »
Özü Sözü Bir

"Yüce Allah¸ insanlara iyiliği emredip de kendisi bunu yapmayan¸ kötülüklerden sakındıran fakat kötülükten kaçınmayan kişileri ağır bir dille uyarmakta ve onları şöyle ikaz etmektedir: "(Ey bilginler!) Sizler Kitab'ı (Tevrat'ı) okuduğunuz (gerçekleri bildiğiniz) halde¸ insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz?  Aklınızı kullanmıyor musunuz?"

İslâm¸ topluma huzur ve barışı getirmeyi amaçlayan bir dindir. Toplumun huzuru için bireyler arası beşerî ilişkilerin düzgün olması gerekir. İslâm beşerî ilişkilerin düzgün olması için birtakım kurallar getirmiştir. İnsanlar arasındaki beşerî ilişkilerin sağlıklı devam etmesi¸ bu âdâb kurallarına riayet etmekle gerçekleşecektir.

Bireysel ve sosyal hayatın düzenini sağlayan¸ toplum içinde bireyi etkin bir kimliğe sahip kılan temel hususlardan biri de eylem söylem uygunluğudur.

Belirtmek istediğimiz husus¸ sözlerin ve fiillerin birbirine tezat teşkil etmemesi; niyet¸ söz ve davranışların birbirini desteklemesidir. Bir insanın söz ve davranışlarının uyumlu olması onun güvenilir ve sözü etkili bir şahıs olmasını sağlayacak ve bu tavır insanlar arasında güven ve dayanışma ortamını oluşturacaktır.

Yüce Allah¸ ayet-i kerimede bu inceliğe vurgu yapmakta; sözleriyle davranışları arasında uyum olmayan insanları "Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz¸ Allah katında büyük bir nefretle karşılanır."[1] diyerek uyarmaktadır.

Yine Yüce Allah¸ insanlara iyiliği emredip de kendisi bunu yapmayan¸ kötülüklerden sakındıran fakat kötülükten kaçınmayan kişileri ağır bir dille uyarmakta ve onları şöyle ikaz etmektedir: "(Ey bilginler!) Sizler Kitab'ı (Tevrat'ı) okuduğunuz (gerçekleri bildiğiniz) halde¸ insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?"[2]

Müslüman İslâm'ı güzel temsil etmeli¸ insanlara tavsiye ettiği şeyleri önce kendi uygulamalıdır. Müslüman'ın diğer insanlara anlatacağı şeyler¸ hep yaşadığı şeyler olmalıdır. Evet¸ o¸ başkalarının yaşaması gerekli olan şeyleri değil¸ kendi yaşadığı hayatı anlatmalı ve muhataplarını da böyle bir hayata davet etmelidir.

Nitekim Müslümanlar için en güzel örnek olan Hz. Peygamber (s.a.v.)¸ başkalarına dediklerini ilk önce kendi nefsinde yaşamış ve her zaman dediklerinin canlı bir misali olmuştur. Onun için de her sözü¸ kitlelere tesir etmiş¸ söyledikleri hep kabul görmüş ve tatbik edilmiştir. İnsanları Allah'a kulluğa çağırırken¸ en ufak noktada bile¸ hep en güzel kulluğu temsil etmiş ve bu hal üzere davetini yapmıştır:

Hz. Aişe validemiz anlatıyor: Bir gün Rasûlullah (s.a.v.) geldi ve bana: "Ey Aişe¸ müsaade eder misin? Bu gece Rabbimle beraber olayım." dedi ve arkasından da namaza durdu.

O gün sabaha kadar;

"Göklerin ve yerin yaratılışında¸ gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır."[3] ayetini okuyarak namaz kıldı… Gözyaşı döktü… Öyle ağladı ki¸ seccadesi sıkılsaydı¸ damla damla gözyaşı akardı.[4]

O¸ ayakları şişinceye kadar namaz kılardı. Bir gün kendisine¸ gelmiş ve geçmiş bütün günahlarının affedildiği hatırlatılıp "Kendini niçin bu kadar zahmete sokuyorsun?" denildiğinde¸ "Rabbime şükreden bir kul olmayayım mı?" cevabını vermiştir.[5]

Mahzum Kabilesinden olan bir kadın hırsızlık yapmıştı ve hırsızlık sebebiyle elinin kesilmesi hükmü verilmişti.

Bu cezayı kaldırabilmek için Üsame'yi şefaatçi yaparak kurtuluş yolu arayanlara Hz. Peygamber (s.a.v.): "Allah'a yemin ederim ki Muhammed'in kızı Fatıma bile hırsızlık yapmış olsaydı¸ mutlaka elini keserdim."[6] demiştir.

Rasûlullah (s.a.v.)'in Müslümanlar arasındaki bu üstün vasfı onun¸ her yönüyle sözü dinlenir bir peygamber olarak tanınmasına sebep olmuştur. Hayatı boyunca ona sarsılmaz bir imanla bağlananlar¸ her şeyden çok¸ sözünün işine uygun olması yönü ile ona bağlanmışlardır. Rasûlullah'a beslenen güvenin¸ itimadın aslı bu esasa dayanıyordu.[7]

Günümüz Müslümanlarının¸ Allah Rasûlü'nün bu tavır ve hareketlerinden alacakları çok dersler vardır. Evet¸ gönüllere girmenin¸ başkalarına tesir edip kalplere taht kurmanın tek şartı¸ Allah Rasûlü'nün yaptığı gibi

söylenen her şeyi önce söyleyenin kendisinin yaşamış olmasıdır.

Birisine¸ Allah korkusundan gözyaşı dökmenin lüzumunu mu anlatmak istiyorsunuz? Evvel⸠gece kalkıp kendi seccadenizi ıslatıncaya kadar ağlamalısınız.

İşte o zaman¸ o gecenin sabahında söylediğiniz sözler¸ sizi bile hayrete düşürecek şekilde tesirli olacaktır. Yoksa "Niçin yapmayacağınız şeyi söylüyorsunuz?"[8] ayetinin tokadını yer ve hiçbir zaman tesirli olamazsınız.

Rasûlullah (s.a.v.)'ın ashabına söylediği sözlerin pek çoğu bugün yazılı olarak mevcuttur. Ateşli vaizler tarafından bağırıla çağırıla camilerin kürsü ve minberlerinden halka anlatılmaktadır. Ancak bu sözler pek az sayıda Müslüman'a çok az tesir etmekte; geriye kalanlar ise defalarca aynı hadisleri işitmelerine rağmen yine bildikleri gibi yaşamaya devam etmektedirler. Bu acı durumun en büyük sebeplerinden biri ve belki de en önemlisi¸ sözün işe uyması prensibinin unutulması.

sonuç olarak cemaatte hatibe karşı güven ve itimadın temin edilememesidir.[9]

Netice olarak şunu diyebiliriz ki¸ eylem söylem uygunluğu İslâm'ın emrettiği güzel ahlâkî erdemlerden biridir. Günümüzde her türlü beşerî ilişkide azami ölçüde bu prensibe uymak gerekmektedir. Aksi takdirde dünyevî ve uhrevî anlamda başarıya ulaşmak ve insanlara faydalı olmak mümkün olmaz. Çünkü sözleriyle davranışları birbirine uymayan insanlara¸ toplum güven duymaz. O türlü insanlar toplum tarafından sevilmez ve sözlerine itibar edilmez.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------


[1] 61/Saf¸ 2-3

[2]2/Bakara¸ 44

[3]3/Al-i İmran¸ 190

[4]İbn Kesir¸ Tefsir¸ II¸ 164

[5]Buhârî¸ Teheccüd¸ 6; Müslim¸ Münafikîn¸ 81

[6]Buhârî¸ Enbiya¸ 54; Müslim¸ Hudud¸ 2

[7]Kazancı¸ Ahmet Lütfi¸ Peygamber Efendimizin Hitabeti¸ Marifet Yay.¸ İst.¸ 1980¸ s. 96

[8]61/Saf¸ 2

[9]Kazancı¸ age.¸ s. 97

 


* BENZER KONULAR

Dualarımız Neden Kabul Olmuyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:43 ÖÖ]


Birlikte Hizmet Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:59:59 ÖÖ]


Gizli Halleri Açık Hallerinden Daha Hayırlı Adamlara İhtiyacımız Var Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:31 ÖÖ]


Mücahitler Kazandığınızı Kaybetmeyiniz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:32 ÖÖ]


İnsanlardan Övgü Beklemek Ateşle Oynamak Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:24:29 ÖÖ]


Zamanın Kıymetini Bilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:13 ÖÖ]


Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 06:02:09 ÖS]