Gönderen Konu: Lazımımız (Okunma sayısı 72 defa)

KOYLU · « : **Dün**, 05:09:30 ÖS »

Lazımımız

Değerli dostlar bugün ihtiyacımız olan şey iman, emel ve gayretli Müslüman bugün ki dil ile misyon vizyon ve aksiyon erleridir. Çağımızın zayıf düşen Müslümanlarının Kur'an ve Sünnet ile bilgilenmeye yani bilinçlenmeye ve bilenmeye toplamaya, toparlanmaya ihtiyacı var.

Yaşadığımız çağdaki olayların akışı fitnelerin oluşturduğu olumsuzluklar maalesef kimliklerimizin, kişiliklerimizin erimesine, çürümesine, çözülmesine sebep oldu. Buda sefaleti, sönüklüğü ve sapkınlıkları getirdi. Bugün en güzel olandan kopan , Samet olan rablerinde ara kılması gereken bizler bunu göz ardı edince emval, emlak ve evlatlarla övünür olduk. Akabinde zulme, zalime, şer güçlere şehvani arzulara hedonist tutkulara karşı bir duruş varoluş maalesef sergileyemedik.

Efendimiz as “Ümmetin başını ne doğrulttu ise sonunu da o doğrultur.” hadisi şerifleri bizlere bugün ki duruşumuzdan halimizden çıkış çaresini yolunu göstermektedir. Yürekleri çorak toprağa dönmüş ümmete hayat suyu olacak, kardelen çiçekleri mesabesinde umut ve ümit saçan kurucu nesil sahabenin duruşuna var oluşuna bizleri sevk etmekte. Sahabe efendilerimizin yeşerdiği topluma şöyle bir bakarsak onlar cehaletin, asabiyetin ve bu ikisinden mütevellid sahte kutsalların dorukta olduğu bir toplumu karşımızda görüyoruz. Yani kırılmaz yıkılmaz tabuların olduğu bir toplum. Efendimiz as bu toplumda bir devrim başlattı. Bunun için öncelikle Mekke'de Darül Erkam medresesini fakültesini kurdu. Medine ye varınca da Suffa mektebini önceledi. Bir medrese veya fakültedeki makam mevki vaadi yok diploma taahhüdü yok. Menfaat diye bir şey yoktu. Kutlu nebinin bu devrimi bir kadınla Hz. Hatice annemizle başlamıştı. Bir kadın ama inandığı uğruna kaybedecek bir şeyi olmayan dünya kadınlarına model bir hanımefendi. Onu bir delikanlı takip etti ahlakta erdemde sadakatte emsalsiz bir asil Ebu Bekr-i Sıddık. Peşine bir çocuk öyle bir çocuk ki bir sefer hak adına havaya kalkan elleri bir daha ölene dek inmeyen bir Ali'yi Mürteza. Bu eğitim kurumundan dünyada hiçbir sosyal bilimler fakültesinin emsalini yetiştiremediği Ömer-ul Farukları yetiştirdi.

Ekonomi dehası Osmanları yetiştirdi. Edebiyatta otorite Musab bin Umeyr yetiştirdi. Peki neydi ve nasıl oldu bu. Öncelikle bu neslin bir fikir dünyasına fikir dünyasının temellerine bakmak lazım. Bu medresenin fakültenin ana fikriyatı Allah c.c. kulluktu. Hayat pergellerinin sabit ayağı buraya oturmuştu. Yani hayatı iman ve cihad olarak telakki etmişlerdi. Ama bu ibadet ve cihad algıları klasik anlaşıldığı gibi değildi. İbadet Allah c.c. razı olduğunu bildirdiği şeyleri razı olduğu şekilde icra etmek anlamında anlıyorlardı. Cihad ise hakkı yani Mevla'mızın kelamı kadiminde belirttiği hayat tarzını yeryüzüne hakim kılmak için elinde olan bütün olanak ve şeylerle mücadele anlamını anlıyorlardı.

Bakış bu olunca dilini iyi kullanan dili ile malı olan malı ile vakti olan vakti ile yeteneği olan yeteneği ile bu hedefe kitlenmiş ve hizmet ediyorlardı.

Yemeği bu düşünceyle yiyor, uykuyu bu düşünceyle uyuyor malı bu düşünceyle kazanıp bu düşünce doğrultusunda harcıyor. Makamını mevkisini siyasi gücünü bu yolda değerlendiriyorlardı. Dolayısı ile de evinde iş yapan hanımefendi ibadet niyetiyle yapıyor siyasetçisinden esnafına, kariyer sahibinden, amelesine her kes hayatını bu duygu ve düşünce ekseninde icra ediyorlardı. Buda onları Allah c.c. gücü ile güçlenmeye götürmüş dolayısıyla akıl üstü sonuçları doğurmuştu. Onlar bu ufka sahip oldukları için karşılarında kimsecikler duramamaktaydılar.

Şöyle bir tarihe dönüp baktığımızda tarihte bu ölçülerle ölçülenen kuşakların tümünün muvaffak olduğunu görürüz. İşte "Endülüs' de Tarık bin Ziyad" "Rumlar'da Selahattin Eyyübi" "Söğüt ovalarında Ertuğrul gazileri", "Konstantiniyye'nin karşısında Fatihleri muvaffak kılan bu hal idi."

Zaman geçti devir değişti adamlar bu ufkun ve düşüncenin karşısında bir varlık gösteremeyeceğini analdılar. Bunun içinde işin adını değiştirdiler. Dün haçlı seferleri dediklerine bugün demokrasi insan hakları özgürlük dediler kıtaları aştılar yakıp yıktılar ama işin adını değiştirdikleri için bizler bunların karşısına bu ruhu bakışı duruşu koyamadık. Zira bizleri öğütmüşlerdi, kavramlarla aldatmışlardı. Adına Türk dizisi, filmi demiş eroinmanları ahlaksızları karşımıza çıkarmışlardı. Ama adına Türk filmi, sineması, tiyatrosu dedikleri için bizler ses çıkarmadık.

Bununla da kalmadık oğlumuzla, kızımızla, eşimizle karşılarına oturduk seyrektik birde baktık ki oğlumuz onlar gibi kızımız onlar gibi eşimiz onlar gibi olmaya özendi ve oldu. Bizlerinde bakışımız değişti. Adamlar kıtaların ötesinden gelip Müslümanların vatanlarını, milletlerini tarumar ettiler iffetlerini çiğnediler ama adına demokrasi dedikleri için bizler ses çıkarmadık ya destekledik veya sessiz kaldık. Evet, hal böyle oldu.

Değerli dostlar zulüm baki değildir. Elbette Mevla'mız nurunu tamamlayacak ama bizim ellerimizle neden olmasın? Bunun içinde mutlaka kendimizi bir muhasebeye çekmeli efendimizin gösterdiği hedef olan sahabe neslinin ufkuna fikrine sahip olmalıyız. Ancak o zaman çağımızı kurabiliriz.

İNTERNET RADYOMUZ 24 SAAT YAYINDADIR.
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

FANİ DUNYA FORUM HABERLER

Gönderen Konu: Lazımımız (Okunma sayısı 72 defa)

KOYLU

Lazımımız

BENZER KONULAR