NİYETİN ÖNEMİ
Niyet bütün amellerin adeta ruhudur. Bu yüzden yüce İslam dininde, insanın yaptığı işlerden kazanacağı sevap tamamıyla niyete bağlıdır. Allah katında kulun yaptığı bütün ameller niyete göre değer kazanır.
İnsanın yaptığı amellerde Allah'ın önemsediği, değer verdiği, baktığı nokta niyettir. Bundan dolayı peygamber efendimiz;
“Allahu Teâlâ sizin yüzlerinize ve mallarınıza bakmaz, ancak kalplerinize bakar.” buyurmuştur. Allah'u Teâlâ'nın kalbe bakmasının sebebi, kalbin niyetin yeri olmasından dolayıdır. Böylece hadisin manası Allah kalplerinizdeki niyetin ne olduğuna bakar olur. İnsanlar günlük yaşamlarında birçok ameller yaparlar.
Bunlardan bazıları zahiren iyi ve makbul iken bazıları da kötüdür. Ancak bu amellerin hakikatte iyi veya kötü olması insanın bu amelleri yaparken taşıdığı niyete bağlıdır.
Örneğin hicret İslam'da iyi ve makbul bir ameldir. Allah rızası niyetiyle yapılmış bir hicret, ahirette insana birçok hayırlar kazandırır. Ancak aynı ameli işleyen bir insanın bu hicretten maksadı, bir dünya malına kavuşmak, zengin olmak, bir makam veya kadına kavuşmak ise, bu insanın hicretinden dolayı Allah'ın yanında kazanacağı herhangi bir mükâfat yoktur. Çünkü bu hicreti Allah için yapmamıştır ki, mükâfatını Allah versin. Bu hakikati bildirmek için peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Amellerin değeri niyete göredir. Ahirette her insana niyetine göre sevap verilir. (kimin niyeti ne ise ahirette de eline geçecek olan da odur.) örneğin, Allah ve peygamberin rızasını ve yakınlığını kazanmak için bu niyetle hicret edenin mükâfatı Allah ve resulünün rızası ve yakınlığıdır. Bir dünya malına, makamına kavuşmak veya bir kadınla evlenmek niyetiyle hicret edenin mükâfatı da, ancak niyetlendiği bu dünyalık şeylerdir.” Yani buna ahirette herhangi bir mükâfat yoktur.
Bu hadisin “SebebülVurudunu” yani Resulullah efendimizin bu hadisi söylemesinin sebebini bilirsek olay daha net anlaşılır. Peygamberimiz zamanında Müslümanlar Allah rızası için Mekke'den Medine'ye hicret ediyorlardı. Genelde Allah rızası için yapılan bu hicrette, müminlerin amaç ve niyeti, Allah ve Peygamberin dinine destek olmak, müminlerin safında yer almaktı. Böyle bir hicret sahiplerine büyük sevaplar kazandıran bir ibadet olarak kabul ediliyordu. Ancak bütün hicret edenlerin bu niyetle hicret ettiğini söylemek mümkün değildi. O günlerde Mekke'den Medine'ye hicret eden erkeklerden birisi Medine de bulunan ÜmmüKays adındaki, Müslüman bir kadın ile evlenmek niyetiyle Mekke'yi terk edip Medine'ye hicret etmişti. Resulullah efendimiz bu olayı haber alınca sahabelerini uyarmak için yukarıdaki hadisi zikretmiştir.
Evet, şüphesiz o adam da bir muhacirdi, ama Allah ve Peygamberin değil, ÜmmüKays'ın muhaciriydi. Samimi Müslümanların Allah ve Peygamber için katlandığı hicretin zorluklarına, birçok zahmet ve meşakkatlere, O, Allah ve Peygamber için değil ÜmmüKays için katlanmıştı. Öyleyse bunun mükâfatı da Allah ve Peygamber yakınlığı değil, ÜmmüKays olmalıydı.