* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Nedir Eksik Kalan  (Okunma sayısı 564 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 2159
Nedir Eksik Kalan
« : Şubat 20, 2020, 07:13:56 ÖÖ »
Nedir Eksik Kalan

İnsan, kulluğun derin ve dinamik ritmine dünya yolculuğu başladığı anda dâhil oluyor, göbek bağı kesildiği anda yaşamla birlikte ölümü de sırtlayarak kişisel hikâyesini harf harf, kelime kelime yazmaya başlıyor âdeta.

Genel anlamda kişinin, Yaratan’la kurduğu ve varoluşsal bir aidiyete bağlı kalarak devam ettirdiği bir şuur hâli olarak din, başlangıçla bitiş arasındaki bu hikâyeyi anlamlı ve amaçlı bir noktaya taşıyabilmenin niteliksel kodlarını inşa eden tüm mekanizmaların en saf kaynağı konumunda. İnsan için bu kaynak, sadece ihtiyaç anında başvurduğu bir reçete olmadığı gibi tek batında doyup geri çekilebileceği bir yer sofrası hükmünde de değil elbette. Bu yüzden dinin bir kaynaktan akarak farklı mecralara dolan ve oradan hayatın içine karışan tüm bileşenlerinin temel bir kimyaya dayandığı ve bunu bir tavır, hâl ve duygu olarak insan bünyesine dâhil etmenin de yaşama ilişkin oldukça geniş bir çerçeveyi tanımladığı önemli bir gerçek.

İlahî dinlerde ibadet olgusu, inancın tanımladığı bu çerçevenin dışa aktarımında en önemli göstergelerden biri. Başka bir deyişle dinin yaşama aktarılması, somutlaşması, inancın insan üzerinden onun dâhil olduğu tüm karar süreçlerinde ve davranış alanlarında dolaşıma girebilme canlılığını kazanabilmesi, ibadetlerin zinde tuttuğu sorumlulukla her gün her saniye kendine alan açma imkânına sahip. Nitekim İslam’da, Allah’a (c.c.) kulluğun göstergelerinden ve O’na yakınlaşmanın vasıtalarından olan ibadetler namaz, oruç, hac, zekât ve benzeri temel yükümlülüklerle birlikte, “amel-i salih” kavramı ile daha geniş bir yelpazeyle hayata dokunmakta, bu durum Allah rızasını gündelik hayatın dinamik işleyişine bir niyet beyanı olarak dâhil etmektedir. Söz konusu bütüncül yaklaşım, ibadetlerin kişi üzerinde meydana getirebileceği tüm müspet durumlarla hayatın olağan akışı arasındaki iyileşme beklentilerini buluşturmakta, dolayısıyla ideal perspektiften bakıldığında; ibadetin gerçekleştiği yerde insanın derin ve kuşatıcı bir sorumlulukla biçimlendiği umulmaktadır. Diğer taraftan, kendisini dindar olarak tanımlayan biri için çevresi tarafından bu tanımın somut ve hissedilebilir ölçüsü olarak ideal bir örnek teşkil etmesiyle, dindar kimliğin rutin bir davranış biçimine dönüşerek genel bir hâle evrilmesinin de ibadetlerin hakikatleri ile kesişen bir yönü var. Kuşkusuz bunun mümkünatı; tek tek her ibadetin sahip olduğu hakikatin, insan ruhundaki fırtınaları teskin ettiği kadar davranışları şekillendiren bir değere dönüşebilmesi, kaçınılmaz bir şuur hâli olarak gündelik hayata yansımasından geçiyor.

İnsanı etten ve kemikten toplanmış bir yığın olmaktan ayırarak yücelten, onu güzel ve aziz olan her şeyin kendisinde yer bulabileceği bir değerde sabitleyen ruh ve beden bütünlüğüne benzer biçimde; tüm ibadetlerin de görünür niteliklerinin altında gizli olan ve sadece farkında olmak isteyene kendisini açan derin katmanları var. Ruhun bedende içkin olması, meyvenin kabukta hacim bulması gibi yol yol keşfedilebilmeyi bekleyen müstakil bir varlık ibadetin özü. Namazda kendi üzerine kıvrılan ruhun içeriden dışarıya doğru bir pencere açabilmesi; orucun, bozulmamış fıtrattan ilhamını alan samimi şuurla derin bir otokritiğe dönüşebilmesi, haccın bir bilinç seferi olup mikat sınırlarını aşması bu özün katmanları arasında. Zekâtla, verebilmenin erdemine, kurbanla vazgeçmenin şükrüne ulaşmanın, merhamet ve maneviyatla mayalanmış her işte insanlığını çoğaltmanın bu öze değen daha doğrusu bu özden doğan bir değere yaslandığı aşikâr. Bu yüzden kulluğun bir gereği olarak yerine getirilen her ibadet, insanın doğumla başlayan yolculuğunda hikâyesini daha anlamlı bir yere taşıyabilmenin imkânını sunuyor. Ancak, hayatın rutin etapları içerisinde özünden koparılmış her şeyin bir anlam anarşisine kurban olup gittiği göz önünde bulundurulduğunda, ibadetlerin sağladığı bu imkânın üzerine titreme gerekliliği bir mecburiyet olarak beliriyor. Zira özün kaybolduğu yerde geriye kalan sadece kabuktan ibaret…

İslam’ın temel umdelerini pratiksel boyutlarda yaşanan hayatın içine dâhil eden ibadetlerin sadece birtakım formlardan ibaret kalması hususu, gündelik yaşamdan sürgün edilmiş bir din anlayışının işaretlerini taşıması bakımından oldukça düşündürücü. Sevap depolama histerisine dönüşmüş ibadet anlayışının ruhsuz tekrarlara dönüşmesi kadar, ibadetlerin bir gösteriş aracı hâline getirilerek sahip olduğu anlamların gasp edilmesi de aynı oranda endişe verici. Örneğin; kalpte bir merhamet pırıltısına dönüşemeyen secdelerin gölgesi cami eşiklerinden öteye geçemediğinde; başka bir deyişle namazın ruhu sevgi, hoşgörü, adalet, diğerkâmlık ve daha pek çok güzelliğe bürünüp hayata akmadığında bir yönü eksik kalıyor mabetlerin. Ramazanların sıcaklığı, orucun sükûnetiyle buluşamıyorsa, açlık “oruç asabiyetinin” mekanik zırhını aşamadan mükellef sofralarda tükeniyorsa bir yanı eksik kalıyor sevinçli sabırların. Zekât bir yüksünmenin kurbanı oluyorsa; kurban, vazgeçerek tamamlanmanın huzurunu paylaşmadan bir yeme şölenine dönüşüyorsa bir yanı eksik kalıyor bayramların. Hac; ağız dolusu hatıraların, valiz dolusu yüklerin beraberinde bir fikir enginliği, yürek genişliği olarak dönmüyorsa memleket sathına bir yanı eksik kalıyor berrak yüzlerin.
Kısacası bütün bunlar gibi akla gelebilecek her ibadet, bir an sonrası için anlamlı bir huy ve davranış biçimine, gündelik hayatta iyi ve güzel olana doğru gözle görünür bir onarıma dönüşmediği müddetçe bir yanıyla eksik kalmakta dolayısıyla tutarlı ve esaslı bir manevi hayatın imkânlılığı da zorlaşabilmektedir. Kişisel bir yönelişi ifade etmesi bakımından değeri kendi içinde biricik olan her ibadet, zamanın hızlı ve nobran akışının meydana getirdiği güçlüklerle çeşitli eksikliklerin veya aşırılıkların bariyerlerine takılabilmekte ve rahmani tabiatından uzaklaşabilmektedir. Sosyolojik koşulların, psikolojik eşiklerin ortaya koyduğu çeteleler dindarlıkların da değişen bir tabiatı olduğunu gösteriyor. Bu yeni durumlar içerisinde insanı varoluşun dayanaklarına dair iddialarında anlamlı bir yerde tutmanın yolu ibadetlerin ruhuna dokunmaktan geçiyor şüphesiz, öyle ki özü tüketilmemiş her ibadet insan ruhunun üzerinden kalın çizgilerle geçecek ve orada mutlaka bir iz bırakacaktır.

Dr. Fatma Çakmak

 


* BENZER KONULAR

Rahîm Ve Rahmân Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:28:55 ÖÖ]


Davranışlarımız Kaydediliyor Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:22:46 ÖÖ]


Biliniz Cesedin Öyle Bir Et Parcası Vardır Ki Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:18:08 ÖÖ]


Melek Girmeyen Evler Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:04:30 ÖÖ]


Doğru Çalışma Methodu Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:59:59 ÖÖ]


Başınızı Çevirip Gitmeyin Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:39:23 ÖÖ]


Ozan Birgül 320 kbps - 2 kısım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:15:33 ÖÖ]


Ozan Birgül - İlahiler 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:04:09 ÖÖ]


Dualarımız Neden Kabul Olmuyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:43 ÖÖ]


Birlikte Hizmet Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:59:59 ÖÖ]


Gizli Halleri Açık Hallerinden Daha Hayırlı Adamlara İhtiyacımız Var Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:31 ÖÖ]


Mücahitler Kazandığınızı Kaybetmeyiniz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:32 ÖÖ]


İnsanlardan Övgü Beklemek Ateşle Oynamak Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:24:29 ÖÖ]


Zamanın Kıymetini Bilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:13 ÖÖ]


Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]