Neye Niyet Ediyorsanız Onu Yaşarsınız
GÜZEL İŞLER GÜZEL KALMALI
Yaptığımız bir amelin salih olması ve sevap yazılması için iki önemli şart vardır: Birincisi rızası için yapmak ikincisi de dinin emrettiği şekilde ilme ve edebe uygun tamamlamak. İçin yapılmayan bir ibadet ya şirktir ya da gösteriştir tevbe edilmezse ikisinin de sonu ateştir.
rızası için yapılan bütün hayır çeşitleri salih amel kapsamına girer. Farz vacip sünnet müstehap mendup gibi dinin emir teşvik ve tavsiye ettiği bütün işler salih amel olarak tanımlanır. Salih amele hayırlı iş de denir. Salih ameller kalp beden ve mal ile yapılabilir. İman için sevmek ihlas tevekkül gibi ameller kalple yapılan salih amellerden bir kaçıdır. Namaz zikir oruç hac yolunda hizmet anne-babaya hürmet fakirleri sevindirme güzel davranışlar helalinden rızık kazanma gibi işler bedenle ve mal ile yapılan salih amellere örnektir. Haramlardan sakınmak da salih ameldir.
Kitab ve Sünnet’e uymayan bir amel salih değildir. Güzel ameli yapmak kadar korumak da önemlidir. Bir amelin ahirette fayda vermesi için ahirete kadar götürülmesi ve korunması gerekir.
İyi İşler Övünme Değil Şükür Gerektirir
Salih amellerin yapılmasında ve korunmasında bazı engeller vardır. Her şeyden önce şeytan kulun niyetlendiği hayır amele mani olmaya çılışır. Bunun için önüne bir sürü engel çıkarır. Bunu başaramaz ise amelin içine riya gaflet cehalet katarak amelin sevabını azaltmaya veya hepten yok etmeye gayret eder. Onda da başarılı olamaz ise ölene kadar kulun amelini çalmaktan ve zayi ettirmekten ümidini kesmez. Önce insanı ameline güvendirir; yaptığı hayırlar ile övündürür kendini beğendirir ’ın yardım ve rahmetini unutturur. Bazı hayırları başa kaktırır hayır yaptığı kimseyi hor gördürür; böylece hayır ameli ahiretten önce yok etmeye uğraşır.
Şeytanın bunca engelinden geçirilip ahirete götürüldüğü halde hesap anında elden çıkan hayırlar da mecuttur. Dünyada tevbe edilip helallik alınmayan kul hakları gıybet zulüm hakaret alay gibi günahların hesabı ahirete kalır. Bu günahları işleyen kimsenin hayır amelleri alınıp hakkını yediği malını çaldığı gıybetini ettiği alaya aldığı bir şekilde zulüm yaptığı kimselere verilir. Öyle olur ki dağlar gibi hayırla namaz oruç hac zikir ve hizmet sevabıyla ’ın huzuruna gelen kulun elinde hiçbir hayrı kalmaz. Alacaklılar daha bitmediği için onların günahları buna yüklenir ve cezasını çekmek için cehenneme sürüklenir. Bu kimseye ahiret müflisi denir.
Salih ameller övünme değil şükür gerektirir. Yapılan iyiliklerle övünmek nefsini beğenmek ve insanları küçük görmek amelin sevabını yok eder.
Güzel bir amel yaptıktan sonra “ben bunun karşılığında muhakkak sevap alırım; bu sevaplarla cennetin kapısını açarım yüksek makamlarda uçarım” demek doğru değildir. Yapılan bir salih amele sevap vermek u Tealâ üzerine vacip değildir. Ancak O mümin kulların yaptığı bir hayra karşılık en az on sevap vereceğini vaad etmiştir. (Enam/160).
.Bu O’nun rahmetidir. Bizler yaptığımız amele değil ’ın bu vaadine ve geniş rahmetine güvenmeliyiz. Hz. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz bu konuda buyurur ki:
“Salih amellerle ’a yaklaşmaya çalışın. Amelde istikamet ve orta yol üzere bulunun ve bununla birlikte hiç kimsenin ameli ile kurtulamayacağını da bilin.” Yanındakiler:
“Siz de mi ya Rasul ?” diye sorduklarında Efendimiz:
“Evet ben de sırf amelimle kurtulamam. Ancak u Tealâ lütuf ve rahmetiyle beni saracak ve cennetine koyacaktır.” buyurdu. (Buharî Müslim İbnu Mace)
Önemli Olan Son Nefestir
İtibar sonadır. Her mü’min ömrünün sonunu hayır üzere kapamak için çare aramalıdır. İman cevheri ve salih ameller ölene kadar korunmalıdır. Ölüm halinde akla ve amele değil ’ın sonsuz rahmetine güvenmelidir. İman selameti için için inlemeli gönülden yalvarmalıdır.
Hadis-i şerifte belirtildiği gibi bazı insanlar uzun bir zaman hayır üzere hayat sürerler. İnsanlar onlara cennetlik gözüyle bakar hallerine imrenirler. Ancak bazı kulların başına büyük bir imtihan gelir kaderdeki hüküm öne geçer. Kul bir sözü ile küfre girer elindeki iman ve hayırları kaybeder. Öyle ki cennete iyice yaklaşmışken cehenneme girer.
Aynı şekilde ömrünün çoğunu inkâr isyan ve gafletle geçirmiş bazı insanlar da ’ın yardımı ile son günlerinde tevbe eder halini güzelleştirir; kader çizgisi hayırla biter taat içinde ilahî huzura çıkar. Cehenneme iyice yaklaşmışken yolu cennete çevrilir. (Buharî Müslim Tirmizî)
Bu hal ilahî bir takdirdir ve büyük bir imtihandır. Ancak genelde herkes yaşadığı gibi ölür öldüğü hal üzere dirilir ve o şekilde mahşere gelir. u Tealâ hiç kimseye zulmetmez amelini zayi etmez.
Hiç kimse sonundan emin olmamalıdır. Hiçbir mümin salih amellerinin kendi elinde olduğunu onları sadece kendi aklıyla yaptığını ve koruyacağını söyleyemez. Ömrün nasıl biteceğini ancak u Tealâ bilir. Onun için kimse ameline bakıp kendisini kurtulmuş başkalarını helâk olmuş görmemelidir.
Şimdiki hali kötü olan bir kimse de bütünüyle güzel amel ve akıbetten ümidini kesmemelidir. u Tealâ’nın yardımı ile kâfir imana fasık itaata gelebilir ve ’ın düşmanı olan bir kimse O’nun dostluğuna adım atabilir.
Rasulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki: “ u Tealâ bir kula hayır murad ettiği zaman onu bu yolda kullanır.” Bir sahabi: “Bu nasıl olur ya Rasul ?” diye sordu. Efendimiz:
“Ölmeden önce onu güzel ameller işlemeye muvaffak kılar.” buyurdu. (Tirmizî Ahmed)
Hz. Enes (rahmetullahi aleyh) anlatıyor: Hz. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz sık sık şöyle dua ederdi:
“Ey kalpleri istediği tarafa çeviren ’ım! Kalbimi dinin üzere sabit tut.” Ben kendisine:
“Ey ’ın Rasulü! Biz sana ve senin getirdiklerine iman ettik. Bundan sonra bizim için korkuyor musun?” diye sordum; buyurdu ki:
“Evet. Hiç şüphesiz kalpler u Tealâ’nın iki parmağı arasındadır; onları istediği gibi çevirir. doğruluk üzere tutmak istediği kalbi istikamette tutar eğrilmek istediğini eğriltir. Mizan rahman olan ’ın elindedir; kıyamete kadar dilediği kavmi yükseltir; istediğini alçaltır
Nurullah Toprak.