* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Müslümân Egoist Olmaz  (Okunma sayısı 289 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Müslümân Egoist Olmaz
« : Aralık 19, 2020, 07:48:43 ÖÖ »
Müslümân Egoist Olmaz

Egoizm, Lâtince bir kelimedir ve her şeyi kendine mal etmek, yalnız kendi çıkarlarını, menfaatlerini gözetip düşünmek anlamındadır. Böyle olan kimseye, egoist, bencil denmektedir.

İnsanın kendini, yaptıklarını beğenmesi, bencil, egoist olması, nefsinden kaynaklanmaktadır. Çünkü nefis, kendini, yaptıklarını beğenmekte, ALLAHü teâlâyı inkâr ve Ona isyân etmektedir. Nefis, küfürden, inkâr bataklığından kurtulur, ALLAHü teâlânın kazâ ve kaderinden râzı olursa, ALLAHü teâlâ da, ondan râzı olur. Böylece nefis, kendini anlar, büyüklük, kendini beğenmek hastalığından, egoist, bencil olmaktan kurtulmuş olur.

Kişinin kendini ve yaptıklarını beğenmesine Ucub denir ki, kötü bir huydur. Ucub sâhibi, ilmi ve yaptığı ameli, ibâdeti ile mağrûr olur, kibirlerin, egoist, bencil olur. Hadîs-i şerîfte; (İnsanı felâkete sürükleyen şeyler üçtür: Hasîslik yani cimrilik, nefse uymak ve kendini beğenmek) buyuruldu.

Ucub, yaptığı ibâdetleri, iyilikleri beğenerek, bunlarla övünmektir. Yaptığı ibâdetlerin, iyiliklerin kıymetini bilerek, bunların elden gitmesini düşünerek korkmak, üzülmek ucub olmaz. Yâhut bunların ALLAHü teâlâdan gelen ni’metler olduğunu düşünerek, sevinmek de, ucub olmaz. Bunların ALLAHü teâlâdan gelen ni’metler olduğunu düşünmeyerek kendi yaptığını, kazandığını sanarak sevinmek, kendini beğenmek, ucub olur.

Ucub yani ibâdet yaptığı için kendini beğenmek, egoizmdir. Ucub, korkunç bir zehirdir, öldürücü bir hastalık olup, ateşin odunu yakması gibi ibâdetleri ve iyilikleri yok eder. Bu hastalığın ilâcı, kişinin yaptığı iyi işleri kusûrlu görmesi, bunlardaki gizli çirkinlikleri düşünmesi, böylece, kendinin ve ibâdetlerinin kusûrlu, bozuk olduğunu anlamasıdır. Hattâ, onları beğenilmeyecek, kovulacak bir hâlde bulmasıdır. Peygamber efendimiz; (Kur’ân-ı kerîm okuyan çok kimse vardır ki, Kur’ân-ı kerîm bunlara la’net eder) ve; (Oruç tutan çok kimse vardır ki, onların orucu, yalnız açlık ve susuzluk çekmek olur) buyurmuştur.

İmâm-ı Gazâlî hazretleri buyuruyor ki:

“ALLAHü teâlânın insana yardımına mâni olan perdelerin en kötüsü, ucubdur. Yani ayıplarını görmeyip, ibâdetlerini beğenmektir.”

Kişi, yaptığı ibâdetlerin, iyiliklerin çirkin tarafı olmadığını sanmamalıdır. Biraz incelenirse, bunlar görülebilir. İbâdetlerinde ve iyiliklerinde noksanlık gören bir kimsede, ucub, kendini beğenmek hastalığı kalmaz ve bu kimsenin nefsi, kendini beğenemez. Ameller, ibâdetler kusûrlu görülürse, bunların kıymeti artar, kabûl edilmeye lâyık olurlar. Bu sebeple her Müslümanın, yapıtığı ibâdetleri, iyilikleri böyle kusurlu görmeye ve ucub, egoizm hâsıl olmamasına çalışması lâzımdır. Aksi hâlde sonu çok kötü olur. Bu felâketten yalnız ALLAHü teâlânın diledikleri kurtulabilir. İbâdetlerini, iyiliklerini kusûrlu, bozuk görmeye kavuşan bir kimse, öyle bir hâle gelir ki, sağ omuzundaki iyilikleri yazan meleğin hiçbir şey yazmadığını sanır. Çünkü yazacağı bir iyilik yaptığını görememektedir. Sol omuzundaki kötülükleri yazan meleğin de durmadan yazdığını sanır. Çünkü yaptıklarının hepsinin çirkin ve kötü olduklarını görmektedir.

Netice olarak Müslüman, egoist, bencil olmaz. Çünkü egoizm, her dinde kötülenmiştir. İslâm dîninde, insan, insanın yapısı, ihtiyaçlarının temini, arzu ve isteklerin tatmini, insânî münâsebetlerin, cemiyet hayâtının organizasyonuna âit bildirilenler, dînin temel hükümlerinden olan emirler ve yasaklar, egoizme fırsat vermez. Bu bildirilenler ve hükümler, medenî bir hayat yaşamak için birbirlerine muhtaç olarak ve çeşitli ihtiyaçlar içinde yaratılmış olan insanı, kendi hakkına râzı ve diğer insanların haklarına saygılı olmaya sevk eder. Böylece her hususta âdil olmak ve adâletten ayrılmamak düstûruna sâhib olan bir insan ve cemiyette egoizm, bencillik kendiliğinden yok edilmiş olur. Peygamber efendimizin buyurduğu gibi:
(En kıymetli amel, elinden ve dilinden kimsenin incinmemesidir.)

Duâmızın kabûl olmasını istiyorsak

Duâ, ALLAHü teâlâya yalvararak murâdını, dileğini istemek demektir. ALLAHü teâlâ, duâ eden kulunu çok sever, duâ etmeyene de gadab eder. Duâ mü’minin silâhı, dînin temel direklerinden biridir ve yerleri, gökleri aydınlatan nûrdur. Duâ, gelmiş olan dertleri, belâları giderir, gelmemiş olanların da gelmelerine mâni olur. Âyet-i kerîmede meâlen; (Bana hâlis kalb ile duâ ediniz! Böyle duâları kabûl ederim) buyurulmaktadır.

ALLAHü teâlâ, her şeyi sebep ile yaratmakta, ni’metlerini sebeplerin arkasından göndermektedir. Zararları, dertleri gidermek için ve faydalı şeyleri vermek için de, duâ etmeyi sebep yapmıştır. Bütün Peygamberler, duâ ettikleri gibi ümmetlerine de duâ etmelerini emretmişlerdi.

Duânın kabûlü için önce, günâhlara pişmân olup, tövbe etmeli, istiğfâr okumalı, sadaka vermeli, îmânını Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uygun olarak düzeltmeli, kabûl olacağına inanmalı, güvenmeli, iki dizi üzerine kıbleye karşı oturup, önce hamd ve salevât okumalıdır. Böyle yapılan duâ, kabûl olmazsa da, sevâb hâsıl olur. Duânın kabûl olması için, helâl yemeli, helâlden giymelidir. Harâm lokma yiyenin duâsı kırk gün kabûl olmaz.

Duâ ederken, kalb uyanık olmalıdır. Söylediğinden haberi olmayan gâfilin duâsı kabûl olmaz. Duânın kabûlü için acele etmemeli, duâya devâm etmeli, usanmamalıdır. ALLAHü teâlâ, duâ etmeyi ve duâ edeni sever. Kabûl ettiği hâlde, istenileni vermeyi geciktirerek, duânın ve sevâbının çok olmasını ister. Duâyı, hiç olmazsa, yedi kerre tekrâr etmelidir. Râhat ve huzûr zamânlarında çok duâ edenin, dert ve belâ zamânlarındaki duâları çabuk kabûl olur.

Vaktiyle Mısır’da kıtlık olmuş, yağmurlar da yağmamış. Herkes yağmur yağması için çare aramış, duâ etmiş ama bir türlü yağmur yağmıyormuş. Mübârek bir zât, bir gün camide cemâatin arasında;

- Ben bunun çaresini, yağmur nasıl yağdırılacağını biliyorum. Herkes sadaka versin, sonra duâ kabul olur demiş ve benim bu cübbemden başka bir şeyim yok, ben cübbemi veriyorum deyip cübbesini çıkarmış koymuş.

Bunun üzerine herkes nesi varsa vermişler ve bunları fakirlere dağıtmışlar. Sonra da duâ için ellerini açmışlar ve; “Yâ Rabbî senin kullarını sevindirdikten sonra yapılan duâyı kabûl edeceğini buyuruyorsun, biz senin fakir kullarını sevindirdik yâ Rabbî” derken masmavi gökyüzü simsiyah bulutlarla dolmuş ve hemen yağmur başlamış.

Sebeplere yapışmadan yapılan duâya, faydasız temennî denir. Ümîd edilmeyen şeyi istemeye temennî denir. Ümîd edilen şeyi istemeye recâ denir. İstenilen şeyin sebeplerine kavuşturmasını dilemelidir. Hadîs-i şerîfte; (Çalışmadan duâ eden, silâhsız harbe giden gibidir) buyuruldu.

İlâç almak, âyet-i kerîme okumak, duâ etmek, insanın ömrünü uzatmaz, ölüme mâni olmaz, eceli geciktirmez. Ancak ömrü olanın dertlerini, ağrılarını giderip, sıhhatli, râhat ve neşeli yaşamasına sebep olurlar. Kalb nakli gibi ameliyâtlar, aşılar, serûmlar, ölüme mâni olmaz, ömrü olanlara faydalı olur. Eceli gelen çok kimsenin ameliyât esnâsında öldüklerini bilmeyen yoktur.

Duânın kabûl olması için, istenilen şeyin sebebine yapışmak lâzımdır. ALLAHü teâlâ, her şeyi sebep ile yaratmıştır. Tedbîr almak, sebebi aramak lâzımdır. Duâ edince, ALLAHü teâlâ sebebe kavuşturur ve sebepte te’sîr, kuvvet yaratır. Namâzlardan sonra, Peygamber efendimizin ve evliyânın kabirleri yanında, onları vesîle ederek yapılan duâlar çabuk kabûl olunur.

Netice olarak, eğer duâlarımızın kabul olmasını istiyorsak, şartlarına uymamız, birinin duâsını almamız, birini sevindirmemiz lâzımdır. Bir mübârek zâta gelip;

- Efendim çocuğumuz çok hasta, şifâ bulması için duâ eder misiniz demişler. O zât da;

- Şurada fakir biri var, evvela onu sevindirin, sonra gelin buyurmuş. Fakir sevindirildikten sonra yapılan duâ ile çocuk sıhhatine kavuşmuş. ALLAHü teâlânın duâmızı kabûl etmesi, bizi sevmesi için, duânın şartlarına uymamız ve Onun kullarını sevindirmemiz lâzımdır.

Evlilikte  Kıyaslama  hataları.

Eşini annesiyle kıyaslamak Bir erkek, evlenme çağına gelinceye kadar, en çok gördüğü, konuştuğu ve anlaştığı hanım, annesidir. Bu birçok açıdan iyi gözükse bile, birçok açıdan bazı sorunları doğurur. İnsan psikolojisi ilk gördüğünü merkez almaya ve onu kabul etmeye temayüllüdür. Daha sonra karşılaştığını, ilk gördüğüyle kıyaslamaya kalkar. Bu da çoğu kez kişiyi karşılaştırma hatalarına götürür ve karşı tarafı yaralar, çünkü bu durum zamanla onun şahsiyetine değer vermemek anlamına gelir.

Birçok evli erkek eşinin, annesi gibi olmasını ister. Yemek yapmasından ev düzenine, çocuk bakımından misafir ağırlamasına varıncaya dek her şey yıllarca içinde yaşadığı ailesi gibi olsun ister. Ancak bu bir hatadır. Çünkü eşi, annesi değildir. Annesi önceki evinde kalmıştır. Şimdi ise kendisi, uzun yıllar kendisinden farklı bir yaşantı sürmüş bir kişiyle evlenmiştir. Yani artık bambaşka ve yepyeni bir aile kurulmuştur. Bu yeni ailenin gidişatı iki kişinin belirlemesiyle ve ortak çabasıyla oluşacaktır.

Her iki tarafta durduğu yerden inip, ortak bir alanda birleşeceklerdir. İşte doğru olan budur. Bunu başaranlar ideal aileyi kuracaklardır.

Eşini babasıyla kıyaslamak

Yine hanım kardeşlerimiz, evleneceği çağa gelinceye kadar, büyük ölçüde bir erkek olarak babasını tanımış ve birçoğu, eşinin babası gibi olmasını arzu ederek hayaller kurmuştur. Eğer evlendiği eşi babasına hiç benzemeyen birisi çıkarsa tamamen yanlış tercih yaptığı zannına kapılacaktır. Tabii babasından hiç hoşlanılmayıp eşinin ona benzememesini isteyen hanımlarda yok değildir.

Hanım kızlarımızın da unutmamaları gereken şey, eşleri babaları değildir. Kocalarını kendi içinde değerlendirmeleri gerekir. Babalarından zamanında çok baskı görmüş ve çok çekmiş insanlar eşlerinden de aynı şeyleri göreceğini zannederler. Bu anlamsız kaygılar ve yanlış düşünceler atılmadığı sürece ideal ve mutlu bir evlilik kurulamaz. Evlilikteki birçok sorun, bu tür kıyaslama hatalarından dolayı oluşmaktadır.

Ortak noktaları güçlendirmek

Kur'ani ailenin kurulabilmesi için, ortak noktaların oluşturulması gerekir. Ortak noktalar ancak oturup konuşmakla, anlaşıp uzlaşmakla belirlenir. Ortak noktaların belirlenmesi, ileride çıkabilecek muhtemel sorunlarda önceden kestirilip engellenmesini de doğurur. Ortak noktaların özellikle, maneviyatla ve mizaçla uyumlu olması gerekir.

Ortak hedefler belirlemek

Ortak noktalar belirlemenin ikinci aşamasında ortak hedefler belirlemektir. Hedefler belirlenirken İlahi vahiy dikkate alınmalıdır. Yüce kitabımız Kur'an, kuracağımız aileler içinde çok önemli bir rehberdir. İdeal bir ailede en önemli hedefler; ALLAH'ın dinine hizmet, terbiyeli, muttaki gençler yetiştirmektir. Bunun ön aşaması, helal rızık edinmek ve çocukların ALLAH'a(cc) adanması ile mümkündür.

ALLAH'(cc)a adanmış çocuklar, geleceğimizi inşa eden ve toplumun tıkanmış damarlarını açan insanlar olacaktır inşALLAH. ALLAH'a adanmış çocuklar, manevi anlamda özel ilgi ister. Adeta bir kumaş gibi dokumayı gerektirir. ALLAH'a adanmış çocuklar, aynı zamanda ebeveynlerine her açıdan hayır olarak dönecektir ve ALLAH'ın izniyle amel defterlerinin kapanmamasına vesile olacaktır.

Ortak hedeflerin ikinci en önemlisi olan ise, örnek aileyi oluşturmaktır. Toplumun hararetle görmek istediği ve birbirine nefsi değil, kalbi gözle bakan, el ele tutuşup ALLAH'a yürüyen, her işini ALLAH(cc) için yapan örnek aile.

Nefisler geri çekildikçe kalpler öne çıkacaktır.

Kalpler nefislere galebe çaldıkça, sorunlar en aza inecektir. Aslında bizim buradaki yazılarımızın bir önemli sebebi de, kalbi pencereden bakabilmeyi başarmış, nefsinin ve toplumun ıslahını önceleyen, örnek ailenin oluşumuna katkı sağlayabilmek.

Kalbi ailelerin ahirette yüzü çok gülecektir inşALLAH.

Ne mutlu, örnek ideal aileyi oluşturanlara!

Dünyaya değil ahirete bakarak yaşamak

Kur'ani ailenin en büyük şiarı işte budur. ALLAH(cc), birçok ayette: "Kim neyi isterse ona onu veririm" (Şura/20, Hud/15-16, İsra/18) anlamına gelecek ifadelerde bulunuyor.

İdeal aile yüzü ALLAH'(cc)a dönük yaşayan ailedir. İdeal aile, ahireti dünyaya tercih eden ailedir. Kur'ani ailenin rotasını dünyevi kaygılar değil, uhrevi kaygılar belirler. O aileyi, dünya sıkıntısı, yokluk ve imtihanlar fazla sarsmaz. Çünkü onlar ahiret yolcusudur. Onlar için ilahi kaygılar öncelenmiştir. Bir şeye ihtiyaçları varsa, önce o güzel Resulu (sav) ve o güzel ashabını hatırlar, gerçekten bir şey ihtiyaç değilse, ondan yüz çevirirler. Yolunda gitmeyen bir şey varsa hemen ALLAH'(cc)tan özür diler ve tevbe ederler. Kendilerine bir hayır isabet ederse hemen ALLAH'(cc)ı hatırlayıp, hamd ederler. Onlar aile içinde ve aile dışında her zaman ahirete ve sonuçta ALLAH'(cc)a bakarak yaşarlar.

Ne mutlu, ALLAH'(cc)ı merkez alarak yaşayanlara...

Ne mutlu, ALLAH'(cc)ı her şeyin üstünde tutanlara...

 


* BENZER KONULAR

Rahîm Ve Rahmân Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:28:55 ÖÖ]


Davranışlarımız Kaydediliyor Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:22:46 ÖÖ]


Biliniz Cesedin Öyle Bir Et Parcası Vardır Ki Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:18:08 ÖÖ]


Melek Girmeyen Evler Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:04:30 ÖÖ]


Doğru Çalışma Methodu Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:59:59 ÖÖ]


Başınızı Çevirip Gitmeyin Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:39:23 ÖÖ]


Ozan Birgül 320 kbps - 2 kısım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:15:33 ÖÖ]


Ozan Birgül - İlahiler 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:04:09 ÖÖ]


Dualarımız Neden Kabul Olmuyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:43 ÖÖ]


Birlikte Hizmet Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:59:59 ÖÖ]


Gizli Halleri Açık Hallerinden Daha Hayırlı Adamlara İhtiyacımız Var Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:31 ÖÖ]


Mücahitler Kazandığınızı Kaybetmeyiniz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:32 ÖÖ]


İnsanlardan Övgü Beklemek Ateşle Oynamak Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:24:29 ÖÖ]


Zamanın Kıymetini Bilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:13 ÖÖ]


Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]