Yeni Bir Sayfa Aç
Hayat; çizgisiz, karesiz, işaretsiz bir defter olarak verilir elimize. O beyaz sayfaların arasında geçer bebeklik, çocukluk dönemi. Aklımız erdiğinde başlarız yazmaya çizmeye, sayfaları doldurmaya.
Her yazdığımız doğru olmayabilir; bilerek veya bilmeyerek, cahillikten veya kötülere denk geldiğimizden hatalar barındırabilir. Bazen sileriz hatalı yerleri, bazen üstünü karalarız. Bazı zaman ise silmeye çalıştıkça daha da kirlenir sayfa. Çünkü silgi bile kirlenmiştir. İçinden çıkılmaz bir hâlde buluruz kendimizi. Ne yapsak başarılı olamayız temizlemek için. İşte tüm bunlar yaşam mücadelesidir, imtihan dünyasıdır.
Rabbimizin sunduğu imkânlar farklı farklıdır.
Herkesin karakteri, ailesi, ortamı, memleketi başkadır. Hayata gözlerini açtığı şartlar eşit değildir.
Yıllar ilerlerken karşılaştığı insanlar, hadiseler aynı değildir. İmtihanları, imtihanı yaşama biçimleri ve imtihan sorularına verdiği cevaplar apayrıdır. İşte bu farklılıklar hayat defterinin sayfalarına yansır birer birer.
Kimi geniş geniş kullanır defterini. Hesap kitap yapmadan yazar geçer, koca koca harflerle üstünkörü. Kafasına estiği gibi, öylesine…
Kimi ise en ufak boşluk kalmasın, bir satır eksik olmasın ister.
Her sayfanın hakkını sonuna kadar vermektir hedefi. Minik minik, ince ince yazar, strese girer. Bütün bu çabaya ve planlamaya karşın hayatın sürprizleri onun için de geçerlidir. Belki takılıp kalır bir yerlerde, sayfa henüz dolmadan. Kelimeler boğazında, cümleler kaleminde düğümlenmiştir, ilerlemiyordur! Her sayfa tastamam olsun, güzel olsun, yerli yerince olsun ister ama nafile. Öyle dener olmaz, böyle dener hiç olmaz. O sayfayı yarım bırakmak en iyisidir belki de. Kulluğun acizliğini hissetmek, olmadığını kabul etmek gerekir bazen. Bunlar, İslam’ın bize sunduğu şekilde doğru anlaşılırsa kişiyi olumsuz duygulara, çaresizliğe, kaybedişin sancılı acısına götürmez. Tam aksine beşer ve kul olmanın acziyetini yaşayarak hissetmek, kişiyi gönle huzur dolduran tevekküle götürür.
Hayat sürprizlerle gelir bazen. Her şey gayet yolunda giderken mesela bir içecek dökülüverir sayfanın orta yerine! Koca sayfa mahvolur bir anda! Sayfanın üst tarafında yazılanlar boz bulanık olmuştur, hele devamındaki boşluğa yazma imkânı artık yoktur.
İşte böyle durumlarda zorlamanın kime ne faydası vardır ki? Üzülmenin, kahrolmanın, “Ben o sayfayı bitirecektim ama…” deyip deyip dövünmenin.
Nasip diye bir şey vardır. Buna iman etmek kişiyi huzura götürür. Olmayınca olmaz işte, olamaz. Yeni bir sayfa açmayı bilmek gerek. Beyaz, bomboş bir sayfada yeni başlangıç yapmak gerek. Seksenlerde hatıra defterlerinde sıkça dile getirildiği gibi “Bu sayfanın kalbimiz kadar temiz” olması gerek. Kalbimizin temiz olması gerek. Halis niyetten vazgeçmemek gerek. Bir önceki sayfadaki kiri, pası, kaosu, silgi izlerini, dökülen kahveyi unutmak gerek.
Halisane gönülle Rabbinin yardımını ve himayesini dileyerek yeni sayfaya “Bismillah!” demek gerek.
Hayat defterimizde güzellikler, hayırlar çoğalsın diye yapmalıyız bunu. Düştüğümüz yerden kalkmalı, dimdik doğrulup yola revan olmalıyız. Yeni bir sayfa açmak, ilkbahara merhaba demektir. Güneşin verdiği o yaşam sevincini gönlüne buyur etmektir.
“Ben rahmeti sonsuz olan Rabbimden umudumu kesmem.” demektir. Yeni bir sayfa açıp Allah’a tevekkül etmek, kul olmanın gereğidir.
İçinden çıkılmaz hâle gelmiş, hayat serüvenimizde kara bir leke gibi duran, güzel defterimizi lekeleyen o sayfayı artık çevirme cesaretini göstermek lazımdır.
O sayfayı bir çevirsek arkasında deniz gibi engin, gökyüzü gibi derin, kar gibi beyaz başka bir sayfa bize göz kırpar. O sayfanın başına da en çok şunu yazmak yakışır; “Bismillahirrahmanirrahim. … O (Allah) ne güzel dost ne güzel yardımcıdır.” (Enfâl, 8/40)
Şerife Nihal Zeybek