* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Tövbe Etmek  (Okunma sayısı 654 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı melek

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2334
Tövbe Etmek
« : Mayıs 30, 2018, 08:33:43 ÖÖ »
Tövbe Etmek

“ALLAH’IN RAHMETİNDEN ÜMİDİNİZİ KESMEYİN...”

(Zümer/53)

Allah-ü Teâlâ Hazretleri günahına tövbe eden kulları için “Şüphe yok ki ben, tövbe edip inanan ve Salih ameller işleyen, sonra da doğru yol üzere devam eden kimse için son derece affediciyim.”(Tâhâ/82) buyurmuşlardır.

Yine Furkan suresinin 70. ayeti kerimesinde mealen Cenabı Hak Hazretleri; “Ancak tövbe edip de inanan ve Salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” buyuruyor.

İnsanın Allah-ü Teâlâ Hazretlerine karşı duyduğu sevgi neticesi oluşan korku kişinin ihlâs ve samimiyetini gösterir.

Cenab-ı Hakk kulunun günahından dolayı pişman olup tövbe etmesinden çok hoşnut olur. Sahabeden Haris ibni Süveyd Hazretleri şöyle rivayet etmiştir: "Ben Rasulullah (sav)’ın şöyle söylediğini duydum: "Allah, mü'min kulunun tövbesinden, tıpkı şu kimse gibi sevinir: "Bir adam hiç bitki bulunmayan, ıssız, tehlikeli bir çölde, beraberinde yiyeceğini ve içeceğini üzerine yüklemiş olduğu bineği ile birlikte seyahat etmektedir. Bir ara (yorgunluktan) başını yere koyup uyur. Uyandığı zaman görür ki hayvanı başını alıp gitmiştir. Her tarafta arar ve fakat bulamaz. Sonunda aç, susuz, yorgun ve bitap düşüp: "Hayvanımın kaybolduğu yere dönüp orada ölünceye kadar uyuyayım" der. Gelip ölüm uykusuna yatmak üzere kolunun üzerine başını koyup uzanır. Derken bir ara uyanır. Bir de ne görsün! Başı ucunda hayvanı durmaktadır, üzerinde de yiyecek ve içecekleri. İşte Allah'ın, mü'min kulunun tövbesinden duyduğu sevinç, kaybolan bineğine azığıyla birlikte kavuşan bu adamın sevincinden fazladır." (Müslim)

Ebu Said (radıyallahu anh) yine Aleyhissalatü Vesselam Efendimizden şöyle bir hadis rivayet etmektedir: "Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizden önce yaşayanlar arasında doksan dokuz kişiyi öldüren bir adam vardı. Bir ara yeryüzünün en bilgin kişisini sordu. Kendisine bir râhip tarif edildi. Ona kadar gidip, doksan dokuz kişi öldürdüğünü, kendisi için bir tövbe imkânının olup olmadığını sordu. Râhip: "Hayır yoktur!" dedi.

Herif onu da öldürüp cinayetini yüze tamamladı. Adamcağız, yeryüzünün en bilginini sormaya devam etti. Kendisine âlim bir kişi tarif edildi. Ona gelip, yüz kişi öldürdüğünü, kendisi için bir tövbe imkânı olup olmadığını sordu. Âlim: "Evet, vardır.

Seninle tövben arasına kim perde olabilir?" dedi.

Ve ilâve etti: "Ancak, falan memlekete gitmelisin. Zira orada Allah'a ibadet eden kimseler var. Sen de onlarla Allah ibadet edeceksin ve bir daha kendi memleketine dönmeyeceksin. Zira orası kötü bir yer."

Adam yola çıktı. Giderken yarı yola varır varmaz ölüm meleği gelip ruhunu kabzetti. Rahmet ve azap melekleri onun hakkında ihtilâfa düştüler. Rahmet melekleri: "Bu adam tövbekâr olarak geldi.

Kalben Allah'a yönelmişti" dediler. Azap melekleri de: "Bu adam hiçbir hayır işlemedi" dediler. Onlar böyle çekişirken insan suretinde bir başka melek, yanlarına geldi. Melekler onu aralarında hakem yaptılar. Hakem onlara: "Onun çıktığı yerle, gitmekte olduğu yer arasını ölçün, hangi tarafa daha yakınsa ona teslim edin" dedi. Ölçtüler, gördüler ki gitmeyi arzu ettiği (iyiler diyarına) bir karış daha yakın. Onu hemen rahmet melekleri aldılar."

İşte kardeşim, kul Allah-ü Teâlâ’ya tövbeyi Nasuh ile yönelip niyetini düzeltir. Salih ameller işlerse Hakk Celle ve Âlâ, o kulunu in’am ve ihsanıyla af ve merhametiyle kuşatır. Kulunun tövbesinden memnuiyetini, kulunu affederek ve çeşitli lütuflarda bulunarak, ona gösterir. Ancak kulun her zaman korku ve ümit arasında durması itidal yoludur. Mü'minler Allah'tan korkmakta oldukları kadar, O'ndan ümit kesmemekle de yükümlüdürler: "Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin" (Zümer/53) Çünkü ümitsizlik insanı kendini düzeltme, arındırma çabalarından yoksun bırakır. Kur’an-ı Kerim mü’minin her durumda ümit içinde olmasını gerektirecek müjdelerle doludur:

"Şüphesiz Rabb’in onların zulümlerine karşı mağfiret sahibidir" (Ra'd/6) "Rabb’iniz bol rahmet sahibidir" (En'am/147)

Korku ve ümit birbirini bütünleyen ve mü'mini kemâle erdiren iki niteliktir. Cenab-ı Hakk "Onlar, korkarak ve ümid ederek Rabblerine ibadet etmek için yataklarından kalkarlar." (Secde/16) buyurarak mü'minin sürekli korku ve umut arasında olması gerektiğini bildirmiştir.

İnsan iki yönlü bir varlıktır. Bu beden ülkesinde ruh ve nefis beraber yaşarlar. Nefis kötülüğe meyleder, içkiyi sever, zinayı sever, kumarı sever velhâsıl bütün kötülükleri sever. Aslı cehennem ateşinden alınarak var edilmiş olan bu nefis, hayvânî ve şehvânî arzularla tatmin olan bir yaratıktır. İnsana imtihan maksadı ile verilmiştir. İnsanı Allah-ü Teâlâ’dan ve O’nun emir ve nehiylerinden alıkoyar.

Nefsin kötülüğünü, emretme özelliğini açıklayan ayetlerden birinde Yusuf Aleyhisselam; “Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi.”

(Yusuf suresi/53) Yusuf (as)’ın da bildirdiği gibi nefis her zaman kötülüğü emreder. Bir de ruh vardır ki oda Allah’a âşık, Muhammed’ine âşık, Kur’an’ına âşık, cennetine âşık, cemaline âşık. İşte ruhu sultani ve nefis bu vücut şehrinde birlikte yaşamaktadırlar.

İnsan bu iki yönüyle hem esfele sâfilîn (aşağıların aşağısı) hem de ahseni takvîm olma özelliğine haizdir. Ruhun asıl sâfiyetine kavuşmasını engelleyen, nefistir. Bundan dolayı insanın öncelikle nefsini tanıması gerekir. Zira Rasulullah (sav) Efendimiz hadis-i şeriflerinde; “Men arafe nefse hû fekad arefe rabbe hû, Nefsini bilen Rabbi’ni bilir” buyurmuştur. Peki, bu nefsin hile ve desiselerini nasıl bileceğiz nasıl kurtulacağız? Onu da Rabb’imiz Kur’an-ı Kerim’inde haber veriyor; “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve sâdıklarla beraber olun” Hiç kimse kendi başına nefsinin hile ve desiselerini bilemez. Muhakkak bir sâlih dost gereklidir. Yine Kur’an-ı Kerim’de Yüce Rabb’imiz “Bilmiyorsanız, zikir ehline sorun" (Nahl/43) buyuruyor. Zikir ehli, Allah’ın dostlarıdır. Hakk yolunda kulun en büyük engeli kendi nefsidir.

Mânevî kirlerden temizlenmeyen nefis, Yüce Allah’tan perdelidir. Taatten uzaktır, İlâhî sevgiden mahrumdur. Bu hüküm her devirde geçerlidir. Azgın nefis insanı öyle esir alır ki Yüce Allah’ı bıraktırır, kendisine kulluk yaptırır.

“Hevâsını kendisine İlâh edinen kimseyi görmedin mi?” (Casiye/23) ayeti kerimesi ile Rasulullah (sav) Efendimizin:

“Yeryüzünde tapılan tanrılardan, Allah-ü Teâlâ’nın en çok buğz ettiği heva-i nefs’tir. (Taberani) hadisi şerifi, nefsin ne derece azdığını ve onun elindeki insanın ne kadar alçaldığını göstermektedir. İnsan imanı ve dini için korkacaksa, kendi nefsinden korkmalıdır.

Bütün ömrünü nefsi ıslah etmek için harcayan Allah dostlarını, Allah yolunda perde görmek veya göstermek de, bu azgın nefsin bir vesvesesi, şeytanın hilesidir. Çünkü mürşidi kâmil olan zatlar, kötülüğü emreden nefis ve şeytanın düşmanıdır. Onun için insanın nefsi ile mücadele ederken bir üstada muhakkak ihtiyacı vardır.

Bunun yanında bulunduğumuz ortam ya da çevremizde ki arkadaşlarımıza da dikkat edeceğiz, “Kişi arkadaşının dini üzerinedir” (Ebu Davud, Tirmizi) hadisi şerifinin hikmetine ereceğiz. İhlâslı, samimi, ahlâkı güzel insanlarla beraber olacağız, bizi günaha götürecek vesile olacak kişi ve yerlerden uzak duracağız. Allah’ı çok zikredeceğiz, abdestsiz ayağımızı yere basmayacağız, Allah’ın emirlerini, Sevgili Peygamberimizin sünnetlerini ihyâ edeceğiz. Eğer böyle davranırsak, Allah muhakkak bize kolaylık verecektir. Muhakkak ki kim farzları yerine getirmek, günahlardan sakınmak suretiyle Allah-ü Teâlâ’dan korkar ve belâlara sabrederse, Allah-ü Teâlâ’dan mükâfatını alır. Çünkü Allah-ü Teâlâ ihsan sahiplerinin mükâfatlarını zayi etmez.

Yüce Rabb’im bizleri kendisine kul, Habibine ümmet, dostlarıyla dost eylesin. Rabb’im bütün insanları Kur’an’ına mahkûm eylesin, hadim eylesin...

“LEZZETLERİ ALT ÜST EDEN ÖLÜMÜ ÇOK HATIRLAYINIZ”

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Bugün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]