* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Bir ömür böyle geçti  (Okunma sayısı 1409 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı melek

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2334
Bir ömür böyle geçti
« : Kasım 04, 2014, 05:56:14 ÖS »
BİR ÖMÜR BÖYLE GEÇTİ.

Yorgun ayakları bedenini çekemez olmuş,kısa mesafelerde bile yoruluyordu artık

Bazen yürürken bulduğu bir kaldırım taşına oturarak belinden ayaklarına vuran
sızının acısını dindirmek için çömeliyor,geçmişte kalan dinç günlerini birazda hayıflanarak aklına getiriyordu
Ne yaşlanmasına nede ağrılarına yanmıyordu,
bunlar hayatın gelen akışında zarurete binaen tezahür eden olaylardı
Hemen hemen bütün arkadaşları ebede göçmüş,kendisini dünyanın meydanında yalnız bırakmışlardı
Uzandığı yatağında,evin tavanına diktiği gözleriyle acılarını harmanlayıp,
sık sık eşinin namaz kıldığı seccadesine gözlerini iliştiriyordu

Nasılda geçmişti yıllar hiç anlamadan,bir ikindi vakti kadar kısaydı sanki zaman Buna rağmen,kendisinin ne yaptığını düşünüyordu uzun uzun
Geçmişte hoyratça harcadığı günlerinin elemi de eklenince üstüne daha bir dayanılmaz oluyor bu ağrılar nedense
Sadece mutfakta duruyordu,ne salona nede odasına gitmek istemiyor,
oda ile mutfak arası kendisine çok uzun bir yolmuş gibi geliyordu
Eşinden arda kalan,ilk evlendikleri yılda aldıkları bir boy aynası ve eşinin aldığı ilk seccadesiydi
Sabahları uykusundan uyandığında küçük pencerelerinin önünde oturmuş,
eşinin Kur’an okuyan hali,sessiz sessiz içten kıraati,şimdilerde nedense özlediği hayıflandığı en güzel zaman dilimlerinden biriydi 

Saatlerce gözyaşı dökerek yaad ettiği bu muazzam tablo geri dönüşü olmayan zamanın en acımasız yanıydı
Daha önce evinin bütün her yanı kendisine açıktı,şimdi ise sadece mutfak,masa,bir sandalye ve gözlerini hiç ayırmadığı seccade,
seccadeye iliştirilmiş yarım asırlık yeşil tespih vardı kendisine ait olan

Ne kadar geçte olsa,eşinin davetine icabet edebilirdi,başka da neye ihtiyacı vardı ki?
Yalnızların yakınını yanında olduktan sonra
Şimdilerde çok daha iyi anlıyor,verilemeyecek hesapların acısıyle ağlıyordu
Belindeki ağrılar,dizlerindeki romatizmalar,
gözlerinin fersiz bakışı geç kalmış kulluğuna yeterince engel olmaya yetiyor,şeytanın bir ömür bırakmadığı vesvesesi hala devam ediyordu  Ne açlığı aklında artık nede susuzluğu
Düşündüğü tek şey var şu günlerde,bir ömür böyle avare geçti diyor

Çevrimdışı melek

  • Global Moderator
  • *****
  • İleti: 2334
İki dua iki amin
« Yanıtla #1 : Kasım 04, 2014, 05:58:53 ÖS »
İki dua iki amin

İslam bütün muazzamlığıyle büyümeye devam ediyor,kutlu davet dalga dalga yayılıyordu.
Bedir de kazanılan muhteşem zafer,müşriklerin çok zoruna gitmiş,bütün Mekke bu yenilginin acısını yaşıyordu.

Bu yenilgiye en kısa zamanda bir karşılık verilmeli,Müslümanlar mutlaka ağır bir yenilgiye uğratılmalı,
Bedirde ölen müşriklerin intikamı alınmalıydı.
Mekke müşriklerinin uluları bunları konuşuyordu.İntikam hırsıyle her biri köpürerek dolanıyordu.
Uhud savaşına zemin hazırdı.V e savaş günü geldi çattı.
Rasulullah(sav),Ashabıyle oturup konuştu uzun uzun.Savunmamı saldırımı diye…
İstişarenin sonucunda cephe savaşı yapmak çıktı.Ve bir avuç ümmet bütün gücüyle savaş için hazırlığa başladı.
Bir var olma savaşının ciddi bir sınavıydı bu.
Her iki orduda Uhud dağına geldiler.Rasulullah(sav) yanında
güzide ashabı pervane gibi.
Biri daha var ki içlerinde,çok cesur şehadet için çırpınıyor.Bu sahabe daha öncede verilen görevleri çok ideal bir şekilde yapmış,
Rasullah(sav)ın taktirini kazanmıştı.
Bu sahabe Abdullah ibi caşh(ra) idi.
Savaş başlamadan önce,Saad bin Ebi Vakkas(ra)ı gördü.
-Ya Vakkas savaş başlayacak,savaştan önce dua etmek istemezmisin diye sordu.
Saad
-Edelim Abdullah dedi kendisine.Ve Uhud dağının eteklerinde bir kayanın dibine gittiler.
Abdullah Saad’a
-Hadi önce sen dua et ben amin diyeyim,sonra ben dua edeyim sen amin de.
Saad bin Ebi Vakkas(ra) ellerini kaldırdı
-Ya Rabbim,savaşta beni düşmanla karşılaştır.Ben o düşmanımla savaşayım,bana cihat sevabını nasip et,
sonra ben düşmanımı yeneyim bana zafer ver,daha sonra ben savaş ganimetlerinden hak alayım ve zaferle evime döneyim.

Saad bin Ebi Vakkas duasını böylece bitirdi.
Abdullah ibin Caşh elleri semada
-Aminnnn dedi.
Dua sırası Abdullah(ra) gelmişti.Ellerini tüm teslimiyetiyle semaya açtı.Duasına başladı.

-Allahım,bana düşmanımla karşılaşmayı nasip et,bir süre ben düşmanımla cenk edeyim,bana cihat sevabını ver.

Sonra düşmanım bana galip gelsin,beni yere yatırsın,yensin,
kılıcıyle kolumu kessin,sonra diğer kolumu,sonra ayaklarımı kessin,sonra kulaklarımı,sonra burnumu,
sonra başımı,vücudumdaki bütün azalarımı kessin ben hiç tanınmayacak hale geleyim.Kesilmiş kütük gibi olayım.


Ben mahşer günü senin huzuruna böyle geldiğimde,Sen bana;
-Ey kulum Abdullah bu ne hal dediğinde,ben Sana
-Ey ım,bütün bedenimi bende olan ne varsa senin yoluna feda ettim.
Azlarım şehadet etsin diye de hepsini senin rızan için düşmanla savaşırken kaybettim.
Diyeyim….
Abdulla(ra)ın duası burada bitiyor.
Saad bin Ebi Vakkas(ra)bu dua karşısında şaşırmış halde 
V e savaş sona eriyor.
Müşrikler ölülerini Müslümanlarsa şehitlerini toplamaya çıkıyor.
Rasulullah(sav) savaş meydanında geziyor.
Aman Alahım…Yerde hurma kütüğünü andıran başsız kolsuz bacaksız kulaksın sadece vucudun olduğu bir naaş var,
ve Saad ağlamaya başlıyor.
Rasulullah(sav),yerde yatana bakıp gülümseyerek başını çeviriyor.
Sahabe şaşkın,sahabe anlamıyor.Soruyorlar Nebiye,gazi olmuş O’nunda mübarek dişleri kırılmıştı Uhudda.
-Ne oldu Ya Rasullah,neden gülümsediniz_
Rasulullah(sav) asahabına dönerek,
-Ben Abdullah’ı cennette pınar başında yıkanırken gördüm,yanında huriler vardı,
rahatsız etmek istemedim o yüzden başımı çevirdim diyor.
Ashab içten içe imrenerek bu kutlu şehide ağlamaya başlıyor.


Saad bin Ebi Vakkas gözyaşlarına hakim olamıyor…
Arkadaşının bu şehadetine imrenerek,gıpta ederek bakıyor ve şöyle diyor"

-Abdullah’(ra)ın duası benimkinden hayırlı çıktı. ona rahmet etsin.
Bütün evrene adaleti ve saadeti getirmek için vaaz olunan
İslam böyle bir teslimiyetle kendisine teslim olan bir ümmet ortaya çıkarmıştır.
Ne onlardan önce nede onlardan sonra böyle bir örnek nesli dünya görmedi,bir dahada göremeyecektir.
Bunlar ki;
-Peygamber(sav) dediyse doğrudur demiş ve sorgusuz iman etmiş bir nesildi.
Onlardan bazıları ’a verdiği sözü yerine getirdi,bazıları da getirmek için beklemektedir.
İnsanlık adına örnek bir nesil arayanlara Abdullah bin Caşh(ra) dan aha iyi örnek kim olabilir.
Sadece bu sahabe bile iman edenlere yetecek bir ideale sahipti.

Yakup DÖĞER
Minare ve Başörtüsü
Son günlerin en çarpıcı protesto yansımalarından birine bütün toplum olarak yakinen şahit oluyoruz.İsviçre’nin minareleri yasaklayan yasası ile.Nedense toplumun bütün kesimlerinden sesini yükselten erdemli insanların(!!!) portrelerini görür olduk.


Ne kadarda çok İslami değerlere sahip çıkan aydınımız,parlamenterimizi,bürokratımız,devlet adamımız,gazetecimiz varmış,şaşırmamak elde değil gerçekten.


Nedense her şahış birden İslami değerlerin savunucusu oluverdi…Demokratı,faşisti,milliyetçisi,sosyalisti ,kemalisti,putperesti,humanisti,sosyal demokratı minarelerimize sahip çıkıp,” Biz dikeriz siz yıkamazsınız” demeye başladı.


Hatta bir çok boykottan,ekonomik tehditten bile bahsedenler oldu,İslami değerler adına.Peki neden İslama sahip çıkmayanlar,Müslümanları sürekli horlayanlar minarelere sahip çıkıyorki..???Kendi ülkelerinde kendi insanın inanç değerlerine engel olanlar ve bu konuda sürekli mücadele edenlerin sahtekarca yaklaşımları nedendir acaba?


Minare ve baş örtüsü,iki İslami değer olarak düşünülürse ve ikisini de birlikte değerlendirecek olursak,minarenin sahipleri neden baş örtüsünün karşısında top yekün saf tutup,kale gibi dikilmekte,engellemek için meşru ve gayri meşru her yolu neden denemektedirler?Minareye iman edenlerden daha çok sahip çıkanlar,iman edenlerin bir farzı olan baş örtüsünün karşısında neden bunca gayretle yasakçı bir zihniyetle savaşmaktadırlar.


Baş örtüsüne düşman olan Demokratlar,Kemalistler,fazşistler,milliyetçiler,h ümanistler,koministler,sosyal demokratlar,siz sahi neden minarelerimize sahip çıkıyorsunuz ki?Size ne bundan,minareler sizi ilgilendirmiyor ki,minarelere sahip çıkacak olanlar,baş örtülerini takmak isteyenlerdir…


Şimdi eğer ikisini yani baş örtüsünü ve minareyi farzıyeti açısından değerlendirecek olursak,bizim yani Müslümanların minare gibi bir derdi çokta yoktur,minare olsa da olur olmasa da,ama bizim başörtümüz olmalıdır….Çünkü başörtüsü Allahın’ın iman edenlere emridir,Fazrdır,zaruridir,olmaması düşünülemez.Kitabımızın emirlerindendir,iman eden kadınlar,bacılarımız kızlarımız,gerek okuyanlar gerekse çalışanların baş örtüsünü takmaları mecburidir.Bu mecburiyet Allah’ın emridir.


Peki minare kimin emridir?


İslam tarihini Rasulullah(sav)’dan başlayarak günümüze doğru gözden geçirelim,minareler ne zaman hayatımıza girdi,tarihin hangi safhasında başladı minare alışkanlığı?Ya baş örtüsü ne zaman başladı,farz olarak?


Minaresiz İslamı yaşar bütün ümmet,ama başörtüsüz yaşayamaz,baş örtüsü benim bacımın izzetidir,şerefidir.İman edenler yeryüzüne atalarının dinini sürdürmek göreviyle gelmedi,iman edenler Allaha kul olmak için geldi,
Allahın üzerlerindeki haklarını korumak,dosdoğru Müslüman olmak için geldi.


Baş örtüsü de iman edenlerin üzerinde Allahın bir hakkıdır,bu hakkı gasp eden gasıplar,iki yüzlü sahtekarlar,Allahın hakkını yasaklamak ve atalarının mirasını sürdürmek için elinden gelen bütün gayreti sarf etmektedirler. Bu iki yüzlüleri aslında minarelere de tahammülü yoktur,ama dünyalıklarını sağlamak için münafıkça hareket etmek zorundadırlar.Karakterleri ve politikaları bunu gerektirir,çünkü hiçbir zaman samimi olamazlar.


Şimdi minare savunucusu,Demokratlar,kemalistier,faşistler,milli yetçiler,sosyalistler,marksistler ve bil umum dünya izimler inin savunucuları ve mümessilleri,ya minarelerimize de sahip çıkmayın,yada baş örtümüzün önünde dikilmeyin.Yada şöyle yapalım,bütün minareler sizin olsun,alın hibe edelim ümmet olarak,bizim baş örtümüzü verin,bizim üzerimizde Yaratanımızın hakkı olan farzımızı engellemeyin.Sahtekarlığınızı bunca meydana çıkarmanıza gerek yok,biz zaten sizin iki yüzlülüğünüzü çok iyi biliyoruz.


Atasının dini üzerinde olanların,minareyle ne ilgisi olabilir ki?Baş örtüsünün yasaklanması için elinden gelen gayreti gösterenlerin Müslüman olması nasıl düşünülebilir?Allahın farzını yasaklayanlar ve Allah’ı kendilerine hasım edinenler minarelere neden sahip çıksın.Münafıklığın bu kadarı haddi aşmak değil de nedir peki? Münafıklar değil mi,bizimle beraber olunca bizde müslümanız,bizden ayrılınca da arkamızdan konuşan.


Zavallı sahtekarlar,nasılda ağızlarını doldura doldura konuşuyorlar ekran başlarında,nasılda kınıyorlar(!!!) yasakçı zihniyet deyipte…Kendi gözündeki çöpü görmeyenin başkasının gözündeki odunu görmesi diye buna denir en ideal olarak.Ülkemiz insanı ne yazık ki hep bu iki yüzlü sahtekarlar yüzünde kandırılıp durmakta tıpkı minareye sahiplenmelerinde olduğu gibi.


Ben kendi adıma söylüyorum,
Müslümanlar minaresine de,baş örtüsüne de sahip çıkar,İslam’a düşman olanlar islam’ın değerlerinede sahip çıkmasınlar,çıkıyorlarsada samimi olsunlar.


İki yüzlülüğe gerek yok.Unutmasınlarki başörtümüz minarelerden önce geliyor inancımızda.Baş Örtüsünü mahkemeler yoluyla yasaklatıp bunu millete dayatan darbeci mantık ve hak düşmanları minarelerimizi de dünyevi heveslerine alet etmesinler.


Herkes dünyalık görüşü neyse samimice görüşüne sahip çıksın.Ayrıca bunca zulmün olduğu bir ülkede,bunca alimin olmasına rağmen bunca sessizlik iman edenlerin kanını donduruyor gerçekten.Her biri profesör,her biri dünya çapında allame,lakin girdikleri inlerinde bunca mutlu olmaları ne kadar da garip bir durum.İlim sahibi olanlar bu gün konuşmayacaksa ne zaman konuşacaklar,bugün sesleri çıkmayacaksa ne zaman millete yön verecekler…?


Siz minareci faşistler,demokratlar,Kemalistler,sosyalistler,hüm anistler,bil umum dünya görüşü sahipleri,hak düşmanları,dikili taşlara yaptığınız sahiplenmeyi,insanlığa ait değerlere gösterin,hak ve özgürlükten yana olunda,kaç kuruşluk insansınız dünya alem görsün.
Ve siz İslam Aleminin,ülkemin seçtin(!!!) alimleri,zahmet olacak ama kitap yüklü merkeplikten biraz uzaklaşın,şimdi iman edenler adına sizin konuşma vaktinizdir.Sesiniz çıktığı kadar seslenin,islam’da minarenin değil ama,baş örtüsünün farz olduğunu anlatın.


Sahtekar olanların yüzüne gerekenleri söyleyin,darbecilere,baskıcılara,canilere Alimin onuruna yakışan tavrınızı ortaya koyun.Eğer şimdi konuşmazsanız belki hiçbir zaman konuşma hakkı bulamayabilirsiniz.Söylemesi beden,duymadık,aklımıza gelmedi demeyesiniz.

Yakup Döğer

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]