Yürekleri Fetetmeden Fetih Nasip Olmaz
Hz Ömer’e Dünya onların , ahiret bizim olsun istemez misin diyen Peygamber ( s.a.v ‘ in sahabeleri şehirlerden önce yürekleri fethettiler. Önce insanın kalbini, gönlünü, ruhunu fethedeceksin ki şehirleri fethedip İslamın nuruyla, ışığıyla aydınlanmayan kimse kalmasın. Tâif’te Hazret-i Peygamber’i taşladılar. O mübârek gönül, incinmedi. Geriye bir tane bile taş atmadı. Çünkü O’nun hedefi; muhataplarının tozu-toprağı değildi. O’nun hedefi, gönüldü. Bir gönül kazanmaktı. Hiç olmazsa tek bir gönlü fethedebilmek. Öyle yaptı. Kendisine taş atanlara melekler mahzun olup da gazaba geldikleri an; O, yine rahmet deryasını coşturdu. Allah’tan hidâyet istedi.
Abdurrahman b. Semure, Daver şehrini İslam devletine katınca altından bir putun kolunu kopardı, yakuttan olan gözünü çıkardı sonrada şehrin reisine dönüp “ Altın ve mücevherleri al senin olsun” demekle aslında iki büyük ders verdi. Birincisi putun kendisine bile ne faydası, ne de zararı olduğunu gösterdi. İkincisi ise Altın ve mücevherleri al demekle dünyalık size ahiret bize olsun nasihatiyle örnek bir davranış sergiledi. Gerçekte fetih ruhu müminlere Peygamber Efendimiz ( s.a.v )’den miras kalmıştır. O, önce insanların gönüllerini fethetti sonra bağrında Beytullah’ı barındıran Mekke şehrini...
Her iki fetih de aynı amaç için yapılmıştı. İnsanın içinde ve Mekke şehrindeki Beytullah’ı, yani Allah’ın evini Allah’tan gayrı olanlardan temizlemek. Böylece fethi manevi ve maddi diye ayırsak da, amacın Allah için olması esastır.
Eğer fetih Allah için olmaz ise o mücadele Allah katında boş bir dava olmaktan öte gidemez. Buna fetih de denemez. Bunun adı artık fetih değil, belki bir “nasiplenme” dir. Yani pay alma, işgal etme, üstün olma ve sömürü davasıdır. İşte fethi diğer mücadelelerden ayıran temel fark da budur.
İslam beldelerine kirli ayakkabıları ve ellerinin kanlarıyla altın, bakır, petrol, madenler için dünyanın bir ucundan gelip sözüm ona “ demokrasi, insan hakları ” getireceklerini söyleyen alçaklarla mücadele etmenin yolu Ümmet arasında önce yüreklerin fethini gerçekleştirmektir.
Şimdilerde toplumda öyle İnsanlar oluştu ki Sözde Muhafazakar geçinip her haltı yiyen, her türlü çirkefliği yapan , makam ve mevkiler için her türlü dalavereyi çeviren bazı “ devlet adamları ” yla yüreklerin fethi nasıl gerçekleştirilebilir?
Allah, bir topluluğa ihsân ettiği nîmeti, onlar kendi huylarını değiştirmedikçe değiştirmez ve şüphe yok ki Allah, her şeyi duyar, bilir. ENFAL / 53
Mevlânâ Hazretleri ne güzel buyurmuştur: “Hâl ile öğüt veren, sözle öğüt verenden iyidir.” Toplumu yöneten, önderlik eden hal ile öğüt verir ve olduğu gibi görünür ise kalplerin fethi çabuk gerçekleşir. Kalplerin fethi gerçekleşirse vahdet birliği, İslamın diriliği meydana gelir. Küfür ehli istedikleri gibi İslam beldelerinde cirit atamaz!
Mevlam bizi hal ile yaşayan olduğu gibi görünen kullarından eylesin. Amin
Sami Coşkun Durmaz