www.FaniDunya.Net |HUZURUN, DOSTLUGUN, KARDEŞLİGİN EN GENİŞ PAYLAŞIMIN TARAFSIZ, KALİTELİ, DEVAMLI HİZMETİN ADRESİ

FANİDUNYA NET iSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE => İSLAMİ YAŞAM HAYAT TOLUM VE AİLE => Bizden Sizlere => Konuyu başlatan: fanidunya NET - Ağustos 22, 2022, 08:38:49 ÖÖ

Başlık: Dünyâ Dedikleri Bir Gölgeliktir
Gönderen: fanidunya NET - Ağustos 22, 2022, 08:38:49 ÖÖ
Dünyâ Dedikleri Bir Gölgeliktir
.
Hz. Peygamber’in “Dünyâda kalacağın kadar dünyâ için, âhirette kalacağın kadar da âhiret için çalış! Allahü teâlâya, muhtaç olduğun kadar itâat et! Ateşe dayanacağın kadar günah işle!” sözü ortada iken biz tam tersini yaptık. Âhirette kalacağımız kadar dünyâya, dünyâda kalacağımız kadar -hattâ o kadar bile değil- âhirete mesâî ayırdık. Var oluşumuzu ve yaşamamızı tamâmen Allah’a borçlu olduğumuz hâlde O’nun emir ve yasaklarını kaale almadık. Oysa o emir ve yasaklar da bizim saâdetimiz içindi, kulak ardı ettik. Dünyânın aldatıcı sesine kapılarak âhireti, dolayısıyla ateşin dehşetini de unuttuk ve günahlara kapı araladık. İnsanlığın iç ve dış sıkıntılarının sebebi bu.

Dünyâ deyince birçokları üzerinde yaşadığımız şu dönen küreyi anlar. Oysa bu küreye dünyâ denilmesi mecâzendir. Bize âhireti unutturan birçok hâdise burada gerçekleştiği için ona dünyâ denildi.

Dünyâ, Allah’ı unutturan şeydir. Allah’ı unutturan şey alçak ve âdî bir şeydir. Bizi yüceliklerden çukurlara çektiği için denîdir, dünyâdır burası.

Dünyânın Allah’ı ve âhireti unutturamadığı kahramanlar için burası dünyâ değil cennet nimetlerinin tarlasıdır. Bu dönen küre, üzerindeki fânî nimetlerin tutkusuyla Allah’ı, âhireti unutan cehennem yolcuları için dünyâdır. Paçalardan alçaklara çeken bir vakum…

İnsanlığın dertlerinin çâresi yukarıdaki hadîs-i şerîftir. Hadîs, dünyâyı boş ver demiyor. Yeme, içme, çalışma demiyor. Hayâtımızı nasıl düzenleyeceğimizin formülünü veriyor. Her şeyi yerli yerine koymamızı vaz’ ediyor. Ehemmden mühime doğru işlerimizi bir sıraya koymamızı salık veriyor. NLP mütehassısları bir kavanoz misâli veriyorlardı. Kavanoza önce büyük taşları koyacağız. Bunlar hayatta en mühim işlerimizdir.

Ehemmiyeti daha küçük olanlar bunlara göre yerleşecek. Sonra aradaki boşluklara çakıllar, çakılların arasına kum, kumdan sonra sonra su…

Hayâtın boşlukları en mühim olandan daha ehemmiyetsiz olanlara doğru doldurulacak. Bu kavanozda hepsine yer var ama yerinde ve zamanında olmak şartıyla. Kavanozu baştan kumla doldurursanız taşları koyacak yer bulamazsınız. Hayat kavanozuna ilk yerleştirilecek büyük taşlar âhiret işlerimizdir. Onların yerini sarsacak, alanını daraltacak unsurlar öne geçmemelidir. O zaman hiyerarşi bozulur ve insan eciş bücüş işlerle uğraşırken en mühim işlerine vakit ve mesâî ayıramaz, bir bakmışsınız ömür bitmiş. İnsanın iç ve dış problemlerinin kaynağı âhiret ağırlıklı bir hayat düzeni kuramamasıdır. O zaman içi daralmakta ve âdetâ göğsünden yukarı doğru çekilirmiş gibi bir darlık hissetmektedir. “Allah kimi doğru yola koymak isterse onun kalbini İslamiyet’e açar, kimi de saptırmak isterse, göğe yükseliyormuş gibi, kalbini dar ve sıkıntılı kılar. Allah böylece, inanmayanları küfür bataklığında bırakır.” (En’am, 125) Kalp İslâm’a açılınca âhiret merkezli bir hayat başlar.

Günümüz insanı rûh ihtilâçları içinde psikiyatrist kapılarında ömür çürütüyor. Çağımıza “deprasyon çağı” diyenleri ciddîye almak lâzım. Huzûrun çâresi dünyânın, âhiretin, en mühimden az mühime doğru sıralanması ve dış ve iç’in bir dengeye kavuşturulmasıdır. Âhiret ağırlıklı bir hayat dünyâ huzûrunun da şartıdır. “Dikkat edin, kalbler ancak Allah’ı anmakla huzûra kavuşur.” (Ra’d, 28) “Huzûr İslam’dadır” sözünün mânâsı budur. Cemiyet ve milletin huzûru da kalplerinde Allah olan insanlara bağlıdır. Huzûrsuz fertlerden huzûrlu bir millet meydâna gelmez.

“Benim dünyâ ile ilgim ne kadar ki? Ben bu dünyâda bir ağacın altında gölgelenen, sonra da oradan kalkıp giden binitli bir yolcu gibiyim.”

buyuran güzel Efendim (sav), Seni ne çok seviyoruz… Evet, dünyâ hayâtı uzun yolculuğun bir dinlenme yeri gibidir. Ebediyyen kalınacak değil burada. Kimileri asıl menzili unutarak bu ağaç gölgesini ebedî yurt edinmeye kalkıyor ve elbette yanılıyor. İstemese de bir gün bu “gölge”den kaldırılıp ötelere yürütülecektir. Akıllı insan odur ki gölgeye hakîkat diye sarılmaz.

“Yiyiniz, içiniz, isrâf etmeyiniz” buyurulmuştur. Bilinen mânâlarına ilâveten şöyle de düşünemez miyiz: “Yiyiniz, içiniz” dünyâ hayâtının hakkı; “İsrâf etmeyiniz” ise âhiretin hakkıdır. Yemenin, içmenin, eğlenmenin şehvetine kapılıp Allah’ı ve âhireti unutanlar cennet nimetlerine kavuşma imkânı olan dünyâ tarlasını isrâf etmiş olurlar.

RADYO DİNEME LİNKİMİZ.
www.fanidunya.net