Öyle Bir Peygamber Ki
“Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O size çok düşkün, müminlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.” tevbe 128
“Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki…”
Kalbine hüzün değen, ruhu sıkılıp daralan, kimi zaman dudaklarına tebessüm yayılan, tıpkı bizim gibi etten kemikten… Bizim içimizden kâinatın en kıymetli efendisi… Bize hiç yabancı ve uzak değil; bizim gibi gözünden yaşlar süzülen, arada kaşları çatılan öfkeden… Bizden içimizden biri Allah resulü…
“…sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir…”
İçimiz acırken bizimle üzülen efendimiz. Sıkıntı çekmek belki ağır değil de sıkıntımıza ortak olacak kimsesizlik çok ağır… Yüreklerimiz bir yetim yalnızlığı yaşıyor bu zamanlarda. Bu ayet sarıp sarmalıyor boynu bükük halimizi sonra… Allah’ın resulüne, koskoca peygambere bizim sıkıntımız ağır gelecek. Bu bile nasıl teselli ediyor hüzünlerimizi, nasıl tutup elimizden kaldırıyor bizi. Bir ümmetle peygamberi arasındaki muhabbetin tanıkları oluyoruz bir anda. Seviyoruz, çok derinden seviyoruz Allah resulünü. Ve çok şükür sevildiğimize şahitlik ediyoruz bu ayet ışığıyla.
“…O size çok düşkün, müminlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.”
Varsın bütün dünya karşımızda dursun O yanımızda olduktan, bizi düşünüp, bizim üstümüze düştükten sonra. İçimizi bir kurt gibi kemiren “acaba yüzüme bakar mı yaptıklarımdan sonra” sorusuna cevaptır bu ayet. İçimizde çıkan o koca suç yangınına serinliktir bu ayet. Umutsuzluğu, vazgeçmeyi yasaklar, muhabbetinin merhamet pınarına çağırır bizi… Şefkat yelpazesi altında toplar bütün kırık parçalarımızı…
Bir vakit bir ayetin huzuru, müjdesi böyle nazil olur, sarar insanı. “Sakın vazgeçme!”, “sakın unutma En Sevgiliyi, senin sıkıntından sıkıntıya gireni.” “ve hep hatırla ki, sana karşı çok şefkatli ve merhametli olanın kim olduğunu”
İşittik ve itaat ettik…
Nihal Budak