DOSTLUK, KARDEŞLİK VE BİRLİĞE ÇAĞRI
Bugünkü sohbetimizde sizlere toplumsal huzurumuzun temeli imanımızın gereği olan dostluık, kardeşlik, birlik ve beraberlik kavramlarından bahsedeceğim.
Maddi alanda doyuma ulaşmayı hedefleyip dini alanı zayıf bırakan insanımız sevgi toplumu olabilme özlemini çekmektedir.Bunu gerçekleştirebilmek için de Allah ve Rasülünün sınırlarını çizdiği değerlere yeniden ulaşmak durumundayız.
İşte bu değerlerden birisi de dostluk olup ölçüleri şu şekilde sıralanmıştır:
Dostlukla ilgili ayetleri gözden geçirdiğimizde görüyoruzki, mü’minin dostu başta Allah ve Rasülüdür.Cenab-ı Hak derki;
” Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah'tır, Resulüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler.
Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.“[1][95]
Eğer iman edip Rabbin Raplığını kabul etmiş isek kimlerle dostluk kuracağımızda fazla zorlanmayız. Biliriz ki biz, mü’min erkeklerle mü’min kadınlar birbirlerinin dostudurlar. Onlar iyiliği emreder kötülükten alıkoyarlar[2][96]
Hz Peygamber derki:”Mü’minden başka kimse ile arkadaşlık etme. Yemeğini de ancak takva sahibi kimse yesin.[3][97]Anlaşılan o ki, dost olmak için akraba olmak, aynı aşirete ya da meslek grubuna üye olmak yahut herhangibir menfeat birlikteliği içinde bulunmak gerekmiyor. Dostlukların oluşabilmesi için aynı Allah’a kul ve aynı peygambere ümmet olmak yeterli oluyor.
Hatta anne babamız, kardeşimiz bile olsa ,imana karşı küfrü, tevhide karşı şirki arzu ediyorlarsa , onlardan dahi dostluğun kesilmesi istenmektedir.Tevbe 28’den dinleyelim:
“Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi (bile) veli edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin kendileridir.”[4][98]
İbn Abbas şöyle der:Müşrik olan baba ve kardeşini dost edinen de müşriktir.[5][99]
Hz Peygamber İslamı tebliğ ile görevlendirildiğinde görevini yapmasına engel olanların başında Ebu Lehep gibi öz amcası,Esvet b. Abd-i Yagus gibi dayısı oğlu geliyordu. Şirkin iliklerine kadar işlemiş olduğu bu insanlar Hz Peygambere karşı en acımasız işkenceleri yapabiliyor,akıllmaz teklifler sunabiliyorlardı.
Ancak Hz Peygamber şirkin elebaşı olan Mekkeli kodamanların karşısında tevhit mücadelesinin ilk halkasını oluşturan fakir müslümanlarla dostluğunu geliştiriyordu. Zira Rabbi ona gerçeği göstermişti:
” Sabah akşam Rablerine, O'nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte candan sebat et. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme.”[6][100]
Evet işte buydu gösterilen yol.Şahsiyetsiz insanların karşısında şahsiyetli duruş, heva ve hevesini putlaştırmış acizlerin karşısında ilahi sese kulak verme isteniyordu,Hz Peygamberden.
Dost seçiminde ciddi ve dikkatli olalım. Kişinin, dostunun yaşayış tarzından etkileneceğini bilelim. [7][101]Zira iyi vekötü arkadaşın hali,güzel koku satanla körük çekenin haline benzer;Misk satan,yasana güzel kokusundan bir miktar meccanen verir ya sen satın alırsın,ya da onunla beraber oldukça güzel koku koklamış olursun.Körük çeken kimse ise,ya elbiseni yakar, ya da en azından körüğün kötü kokusundan rahatsız olursun.[8][102]
Dostların ve dostlukların sadece dünyada değil ahirette de insanın mutluluğuna veya mutsuzluğuna sebep olduğunu belirten bir ayetle konumuzu noktalıyacağım.
Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
” O gün, zalim kimse (pişmanlıktan) ellerini ısırıp şöyle der: Keşke o peygamberle birlikte bir yol tutsaydım!
Çünkü zikir (Kur'an) bana gelmişken o, hakikaten beni ondan saptırdı. Şeytan insanı (uçuruma sürükleyip sonra) yüzüstü bırakıp rezil rüsvay eder.”[9][103]
Cenab-ı Hak cümlemize iki cihan saadetine vesile olabilecek dostluklar kurmayı nasip etsin.
Sohbetimizin bu bölümünde de “Kardeşlik” mefhumu üzerinde durmak istiyorum.
Biz biliyoruz ki ,mü’minlerin kardeşliğini Yüce Allah ilan etmiştir.[10][104]Bu durum müslümanlar arasında başka hiçbir dinde benzeri bulunmayan önemli bir nimettir.
Hz Peygamber(s.a.v) konumuzlam ilgili olan bir hadislerinde şöyle buyurur: “Mü’minler;birbirlerini sevmekte,birbirlerine merhamette,birbirlerine şefdkat göstermekte tek vücut gibidirler.O vücudun bir organı rahatsız olursa,diğer organlar da Acı çekip uykusuz kalır.[11][105] Cerir b. Abdullah da Hz.Peygamberin, kendisinden “namaz kılmak ,zekat vermek,tüm müslümanlar hakkında hayır dilemek”olmak üzere üç hususta biat aldığını söyler.”[12][106]
İslam bizden böyle bir kardeşlik beklerken ne hazindir ki bizler aramızda oluşturduğumuz aşılması zor engeller sebebiyle beklenen kardesliğe ulaşamıyoruz.
Şimdi sizlere tesbit edebildiğim bu engelleri maddeler halinde arzedip akabinde de çözüm yollarını zikredeceğim.
1-Ahde Vefasızlık:
Toplumumuzda görülen güven bunalımının temel sebebi ahde vefasızlıktır.Halbu ki ahde vefanın dini vecibe olması bir yana aynı zamanda bir insanlık ödevidir.Zira müslüman herkese karşı dürüst davranmalı ki müslüman olmayanlar bile onun sağlam şahsiyetine,sözünün eri oluşuna hayran kalsın.
Bunun yanında müslüman olduğunu söyleyip sözünde ve işinde inancının gereğini yapmıyan kimse islamın aleyhinde çalışıyor demektir.
Unutmayalım ki,kıyamet günü ahdini bozan herkes için bir bayrak dikilip bu falanın vefasızlık alametidir, diye ilan edilecektir.[13][107]
2-Kıskançlık:
Komşu, arkadaş ve çeşitli meslek grupları arasında kin ve nefretin oluşum sebeplerinden birisi de kıskançlıktır.
Cenab-ı Hakk’ın
“Yoksa onlar, Allah'ın lütfundan verdiği şeyler için insanlara hased mi ediyorlar? Oysa İbrahim soyuna Kitab'ı ve hikmeti verdik ve onlara büyük bir hükümranlık bahşettik.”[14][108] buyruğuna, Rasülüllah’ın “Birbirinize haset etmeyin,kin tutmayın,başkalarının ayıplarını araştırmayın,konuştuklarını dinlemeyin,müşteri kızıştırmayın,ey Allah’ın kulları kardeş olun.”[15][109] Hadisine rağmen,biz gıptanın yerine kıskançlığı,sevginin yerine nefreti koyduğumuz müddetçe sevgi toplumunu oluşturmamız mümkün değildir.
3-Gıybet:
Dinimizin şiddetle yasaklayıp nefretle tiksindirdiği gıybet belası da kardeşlik ruhunun oluşmasına engel olan önemli bir unsurdur.Bu bağlamda birisi gıybeti tarif eden diğeri de neticesini bildiren iki hadis nakledeceğim:
Ebu Hureyreden rivayetle Allah Rasülü (s.a.v) şöyle buyurdu: “Gıybet nedir? Bilir misiniz?”Allah ve O’nun Rasülü bilir dediler. “Birinizin kardeşini hoşlanmadığı şeyle anmasıdır,buyurdu”.Bunun üzerine bir adam dedi ki: Ey Allah’ın Rasülü, anlattıklarım ya o kardeşimde bulunursa?
“Anlattıkların o kardeşinde bulunursa, onun gıybetini yapmış olursun. Anlattıkların onda yoksa o zaman ona iftira atmış olursun,buyurdu.”[16][110]
Tarifini bu şekilde yaptığı, gıybet hastalığına yakalanmış birinin sonunu da Rasülüllah (s.a.v) şöyle haber veriyor:
“Rabbime çıkarıldığım zaman(Mi’raç’da),yüzlerini bakırdan tırnaklarıyla tırmalayan insanlara uğradım.
Dedimki ;Ey Cibril bunlar kimdir?Şöyle dedi: “Bunlar insanların etlerini (gıybet etmek suretiyle) yiyen ve onların ırzlarına sataşan, şahsiyetlerini zedeleyen insanlardır.”[17][111]
4-Kusurları Gözlemek:
Kişinin kendisiyle meşgul olmayı bırakıp ,başkasının eksik taraflarını araştırması hem ayet hem de hadislerle yasaklanmış bir seviyesizlik örneğidir.
Hz Peygamber (s.a.v) şöyle buyurur: “Din kardeşini bir suçundan dolayı ayıplayan kimse, o suçu (günahı) kendisi de işlemeden ölmez.”[18][112]Öyleyse kardeşinin ayıbını gizleyen nasıl bir mükafat vadediliyor? O mükafatı da Rasülüllah şöyle haber veriyor:
“Kim bir ayıp ve kusur bulup ta onu gizlerse, sanki (cahiliyette) diri diri toprağa gömülmekte olan bir kızı hayata kavuşturmuş gibi sevap kazanmış olur.”[19][113]
Son okuduğumuz hadis-i şerif bize şunu işaret ediyor:
Bir kardeşinin ayıbını görüp te onu insanlara açıklayan, sanki o kardeşini daha yaşarken öldürmüş, onu diri diri toprağa gömercesine toplum huzuruna çıkamaz bir duruma düşürmüştür.
5-Hizipcilik:
Aynı vatanda, aynı bayrak altında ay ecdadın nesilleri ve varisleri olarak yaşayan insanımızın gerek iç ve gerekse dış bazı mihraklar tarafından çeşitli ad ve sıfatlarla Kamplara ayrılması, farklılıkları ayrılık olarak telakki etmesi bunun yanında Allah ve Rasülünün rızasını gaye edinmeyen sevgi anlayışlarına sahip olması, hataya değil de hatanın sahibine öfke duyması , hem kardeşliğimizi hem de birliğimizi tehdit etmektedir.
Peki Kur’an bizden ne istiyor bir de ona bakalım:
Hep birlikte Allah'ın ipine (İslâm'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişileridiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız. Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır.”[20][114]
Sunduğum ayetler bizden ne şunun ne de bunu etrafında değil sadece İslam’ın etrafında kenetlenmemizi istiyor.Çünkü islam ayrılığı değil birliği,düşmanlığı değil kardeşliği, çekişmeyi değil, barışı temsil eder.Eğer bu birlik çağrısına kulak vermez,ilahi ikaza aldırış etmez isek ,neticenin nasıl olacağını Kur’an şöyle açıklar:
“Allah ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.”[21][115]
O halde gelin,korkuya kapılmamak, kuvvetimizi kaybetmemek için birliğimizi bozmıyalım.En aşırı kışkırtma anlarında bile yanlış adım atmıyalım.Çok büyük belalarla karşı karşıya kalsak ta sabır ve kontrolümüzü yitirmiyelim.
Kardeşliğimize engel olan, birlik ve beraberliğimizi tehdit eden unsurları bu şekilde sıraladıktan sonra şimdi de sizlere yeniden kardeşlik ruhunu canlandırmak ve sevgi toplumunu harekete geçirebilmek için yapmamız gereken umdeleri anlatmaya çalışacağım.
1- Allah Ve Rasülünün Rızasını Gaye Edinen Sevgi Anlayışına Sahip Olmak:
Öyle bir anlayış ki maddi çıkar gütmeyen, dünyevi menfaatler karşısında sönmeyen bir sevgi anlayışı .
Öyle bir anlayış ki onurlu bir mücadelenin gururlu bir temsilcisi olabilecek kadar s amimi , kin bulutlarını dağıtıp, nefret buzlarını eritecek kadar sıcak bir sevgi anlayışı.
Öyle bir anlayış ki sevdiği uğruna sevdiklerinden vaz geçebilecek kadar cömert, saadet asrını yaşatacak kadar içten olan bir sevgi anlayışı...
Kur’an dan dinleyelim acaba asrı saadetin sevgi anlayışı nasıldı ?
“Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.”[22][116]
Ensardı bunları yapan, mekkeli kardeşlerini kendilerine tercih ettikleri için kıyamete kadar dillerden düşmiyecek olan ensar ünvanını almışlardı.
Çünkü anlar Peygamberler ve Şehitlerin bile gıbta edecekleri bir mükafatla müjdelenmişlerdi.Neydi o müjde? Şanlı Nebi den dinleyelim: “ Allah ‘ın kullarından birtakım insanlar vardır ki ne peygamberdirler ve nede şehitdirler.Lakin Allah katındaki mevkilerinden dolayı onlara hem peygamberler hemde şehitler kıyamet günü gıbta edeceklerdir”..Delirler ki: “ Ey Allahın Rasülü Kimdir onlar, Bize bildirirmisin”? Allah Rasülü buyurdular ki: “Akraba olmadıkları halde ve mali yönden hiçbir çıkarıda bulunmadığı halde birbirlerini sırf Alah için seven kimselerdir. Vallahi onların yüzleri nur dur, şüphesiz onlar nur üzere olacaklardır.Onlar, insalar korktukları zaman korkmayacak, üzüldükleri zaman da onlar üzülmeyeceklerdir.” Sonra şu ayeti okudu:
“Bilesiniz ki, Allah'ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.”.(Yunus 62) [23][117]
2- Sabırlı Ve Hoşgörülü Olmak:
İnsanın toplumsal bir varlık olup, hayatını toplum içinde sürdürmesi kaçınılmaz bir gerçektir.Toplumsal bir hayatta da tek düzelik pek mümkün değildir.Bu tür akımlar denendi ise de başarıl olunamamıştır.Kişi herkesin kendisi gibi olmasını istiyerek küçüklüğü değil, herkesi olduğu gibi kabul ederek erdemi seçmelidir.Hele hele bir tebliğ adamı, aksiyon insanı olduğunu iddia edenler engin bir hoşgörüye sahip olmalıdırlar.
Eğer böyle bir iddianın temelinde islam davası yatıyorsa, o davayı omuzlayan insanlar anlamsız öfke ve yersiz çıkışlara yol veremezler.
Onlar bilirler ki: “Kim rıfk (yumuşaklık) ‘tan yoksun olursa, bütün iyiliklerden yoksun olur”.[24][118]
“Onlar, büyük günahlardan ve hayasızlıktan kaçınırlar; kızdıkları zaman da kusurları bağışlarlar.”[25][119]
Kötülüğe karşılık vermek kolay bir iştir.Ancak öfkeyi yenmekte nefsi yenebilecek güçte bir pehlivan olmayı gerektirir.Onu sadece büyükler yapabilir.Öyle bir büyük ki onları Rableri övmüştür:
“Kim sabreder ve affederse şüphesiz bu hareketi, yapılmaya değer işlerdendir.”. [26][120]
Hz.Allah bize bu hususta şunu tavsiye eder:
“(Resûlüm!) Sen afyolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.”[27][121]
3-İnsanları Küçük Görmemek - Kibirden Uzak Olmak:
Ölümden kaçışın mümkün olmadığını, yaşadığı hayat için bir gün mutlaka bedel ödeyeceğini, aslının et ve kemikden ibaret olduğunu bilen insan, basit dünyevi üstünlüklerden dolayı kibre kapılıp diğer insanları hakir görebilirmi?
Bilir ki o insan ne kadar büyüklenirse büyüklensin
“Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.”[28][122]
Bakınız ne buyuruyor Hz.Rasül: “Kıyamet gününde kibirli kişiler, zerre kadar küçük adamlar şeklinde haşr olunacaklardır, her taraflarından zillet ve miskinlik akacakdır.Cehennemdeki “Bulas” adında bir zindana sürüleceklerdir.Üzelerine alev alev ateş yükselecek. Ayrıca “Tinetü’l- habal” denilen cehennem ehlinin irinlerinden içirileceklerdir”.[29][123]
Üstünlük ne mal ve makamda nede şu veya bu ırka mensup olmaktadır.Üstünlük ancak Allah’a karşı sorumluluğunu bilme derecesindedir.
Kur’an’dan dinleyelim:
“Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.”[30][124]
Hepinizin aslı birdir.Sizin her türünüz bir tek erkek ve kadın yani Adem ve Havva ‘ dan yaraıldı. Asıl ve temel yönü ile siz bir olmanıza rağmen, milletlere, soylara ayrılmanız yaratılış icabıdır. İnsanlar arasında bir üstünlük ve fazilet varsa ve olabilirse o da sadece ahlaki üstünlük ve fazilettir.[31][125]
Baştan beri anlatmaya çalıştığımız meselelerin özeti olabilecek bir hadisi şerifle sohbetimize son vereceğim:
Hz.Peygamber (S.A.V.) şöyle buyurur:
“Cenab-ı Hak bir müslümanın dünyevi bir sıkıntısını gideren kimsenin, kıyamet günü sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir.Sıkıntı içinde olan birisine kolaylık gösteren kimseye Cenabı Hak dünya ve ahirette kolaylık ihsan eder.Kim bir müslümanın kusurunu gizlerse Allah onun hem dünya da hemde ahirette kusurunu gizler.İnsan din kardeşine yardım ettiği müddetce, Cenabı Hak’da ona yardım eder...”[32][126]
Öyle ise gelin; Kur’an ve Sünnetin harcı olduğu dostluk kalesinde, kardeşlik zırhına bürünerek, birlik ve beraberlik silahımızla, dünyaya mesaj verelim.
--------------------------------------------------------------------------------
[1][95] Maide,5/55-56
[2][96] Tevbe,9/71
[3][97] Ebu Davut,edep,19
[4][98] Tevbe,9/23
[5][99] Kurtubi,8/94
[6][100] Kehf,18/28
[7][101] Ebu Davut,edep,19;Tirmizi,züht,45
[8][102] Buhari,zebaih,31;Müslim,birr,45
[9][103] Furkan,25/27-29
[10][104] Hucurat,49/10
[11][105] Müslim,birr,66
[12][106] Buhari,iman,42
[13][107] Buhari,cizye,22;Tirmizi,siyer,28
[14][108] Nisa,4/54
[15][109] Müslim,birr,9
[16][110] Müslim,birr,20
[17][111] Ebu Davut,kıyame,53
[18][112] Tirmizi,kıyame,53
[19][113] Ebu Davut,edep,45
[20][114] Al-i İmran,3/103,105
[21][115] Enfal,8/46
[22][116] Haşr , 59/9
[23][117] Ebu Davut, Büyu, 78
[24][118] Ebu Davut, Edep 11
[25][119] Şura, 42/37
[26][120] Şura, 42/43
[27][121] Araf , 7/199
[28][122] İsra, 17/37
[29][123] Tirmizi, Sıfetül kıyame, 47
[30][124] Hucurat, 49/13
[31][125] Mevdudi, Tefimul Kur’an C.5 S.458-460 (Özetle)
[32][126] Müslim, Zikir ve Dua, 11