* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Kadercilik Sorumsuzların Sığınağıdır  (Okunma sayısı 151 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 2153
Kadercilik Sorumsuzların Sığınağıdır
« : Mayıs 29, 2023, 08:33:30 ÖÖ »
Kadercilik Sorumsuzların Sığınağıdır

Gidişlerin mevsimi sonbahar, hicret ettiriyor bizi öğleden sonra hareketliliğinden akşamın dinginliğine ve yeşilden kahverengiye doğru. Gündemi de bu hüzün iklimine davet etsek iyi olur ama yeni bir seçim maratonu, zor günler ve hızla değişen manşetler bekliyor bizi..

Ölüyor insanlığımız, elimizde kalan merhametle sevgi tohumları ekelim ve sevelim insanı sadece insan olduğu için diyoruz ama morg soğukluğunda tükeniyor dünya. “Hac’da izdiham, çok sayıda ölü ve yaralı var” başlığının arkasında tekerrür eden tarih, hacı adaylarının inanç ve adanmışlığı ve sekülerleşen Müslümanlığımız var.. 90 yılında Mina’da binlerce kişi ölmüş resmi rakam açıklanmamış ve aynı sebepler aynı sonuçları getirmişti önümüze. Bugün yine sonuçları tartışıyoruz. Belki de bu yüzden kaybediyoruz İslam dünyası olarak. Dünyanın giderek büyüyen mülteci sorununu ele alan medya, o sorunun sebebini, binlerce insanı vatanından uzaklaştıran, kimyasal silahla bebek katledenleri görmüyor. Dünyevi olan her şeyi terk edip ‘buyur, huzuruna geldim Rabbim’ diyen binlerce şâhidi kapitalizmin, sömüren sistemin altında ezen nedir? Onların zalimliği mi, bizim sahte dindarlığımız mı? Cevap arayacağımız asıl problem fıtratından uzaklaşan ruhsuz Müslümanlığın geleceğidir., Yani bu dünya düzeni ve tembellikle çocuklarımıza nasıl bir İslam coğrafyası, nasıl bir tarih ve medeniyet tasavvuru bırakacağız?

İbadetler konusunda toplum olarak kadim gelenekten beri dindar tanımına uygun görünüyoruz. Dini dar bir pencereye hapseden içi boşaltılmış bir dindarlıkla ancak kurumsal bir dairede, sistem dahilinde yaşanabilir Müslümanlık modeliyle yönetildik yıllar yılı. Sonra ciddi bir atılımla başörtüsü, katsayı engeli, ‘dindar’ kesimin yönetimden uzak kalması gibi prangaları aştık. Fakat eksik olan bir şeyler vardı. Kur’an’dan kopuş yaşayan toplum, ibadetleri ruhundan da uzaklaştırıp kültürü, geleneği ya da mezhebi din haline getirdi. Sonuç olarak terörle ilişkilendirilen İslam, her dönem isim değiştiren örgütler ve İslamofobi ortaya çıktı.

Her ibadeti hayatımızın ‘şimdi ve buradasına’ taşımak içindir hac. Semboller anlama dönüşüp kendinden ve Rabbinden uzaklaşan insanı ebedi sılasına yöneltir. Arafat’tan Meşar’e uzanan yolculuk bilgiden, bilince ve ruha hicrettir. Bedeli ödenmiş bir imanı ve aşkı ifade eder Mina. “Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım..” diyebileceğimiz müstesnâ mekanlardandır. Böylesine derin ve anlamlı bir ibadeti dinsel turizme indirgemek, Mekke’yi New York’a dönüştürerek Kâbe’yi büyük binaların ortasında görünmez hale getirmek Allah’ın insana ve kâinata verdiği emeğe hakaret değil midir?

İzdihamdan sonra Suud müftüsünden tek kelimelik bir açıklama geldi: Kader! Sorumsuzların, Allah’a iftira atanların ve elinden geleni yapmayıp günahını itiraf edemeyenlerin sığınağıdır kadercilik.. Allah'ın insan için takdiri olan iradeyi inkar etmek ve âna mahkum olmaktır bir anlamda. Kadîr olana inananlar olarak fatalist inanç sistemlerinden bir farkımız olmalı. Akıl-irade-vicdan üçlüsüyle ‘eşref-i mahlûkat’ olan insan sorumluluk bilinciyle (takva) hareket etmelidir. Zira sorumluluğu kadere yüklemek şeytanî bir eylemdir. Oysa ki herkesin kaderini kendi çabasına bağlayan, mutlak kaderin menbâı O'dur..(İsra/13) Aynı durumu ‘daha fazla kömür’ kaygısıyla yüzlerce maden işçisinin hayatını kaybettiği Soma’da da tecrübe ettik. Modern insanın emeğe saygısızlığı, faturayı bir yerlere kesip mesuliyet almama hastalığının arka planında yatan kadercilik inancımızdaki ciddiyeti ve Allah tasavvurumuzu ortaya koyuyor. Elinden geleni yapıp elinden gelmeyen için ellerini Rabbine açan kullar olmamız isteniyor. Fakat ümmet olarak bırakın kardeşlik bilincini diyalog dahi kuramıyoruz birbirimizle. Beton yığınları arasında kaybolsa da Kâbe’de milyonlarca insan kâinat korosuna eşlik ederek tavaf yapabiliyor.

Ama yüreklerimiz işgal altında. Başta kendi ruhumun, düşüncelerimin ve kelimelerimin, genel olarak İslam coğrafyasının bir dirilişe ve devrime ihtiyacı var. Yeni bir zihniyet inşa etmek istiyorsak atıllıktan kurtulup önce kendi yüreğimizden başlamak zorundayız. Kendinden başkasını göremeyen egoların hatalarıyla, zaaflarıyla yüzleşmesi ve yine aracısız kullukla yegâne affedici olana yönelmesi gerekiyor. Sözlerin sultanı söylesin son sözü:

“Başınıza gelen her musibet, kendi ellerinizle yaptıklarınızın sonucudur;
üstelik O birçoğunu da affetmektedir..” (Şûra/30)

İnsanın en büyük sorumluluğu başkalarının hayatının yargıcı olmak yerine onları kötülükten iyiliğe, karanlıktan aydınlığa davet etmektir. Her toplumun sosyolojik yapısına göre değişen farklı davet metotları olmalıdır. Günümüzde insanlara ulaşabilmenin en etkili yolunun sosyal medya olduğu aşikar. Zira yokluğunda anksiyete hissedilecek şeyler listesinde ilk sıraları alır hale geldi..

İslamofobinin giderek arttığı zamanlarda anlamsızlığa ve hiçliğe sürüklenen insanı çağın en etkili silahını kullanarak anlama, fıtrata çağırmak gibi ulvi bir misyonu olmalı kendini Müslüman olarak tanımlayan herkesin. Kulaktan göze, duymaktan görmeye tekâmül eden zihinler için sinemanın etkisi elbette ki kaçınılmazdır. Fakat bu konuda çok başarılı bir karnemiz yok..

Son günlerin tartışmalı filmi Hz. Muhammed Allah’ın Elçisi hakkında yazılanları okudukça neden sanatta arka sıralarda olduğumuzu daha iyi anlayabiliyoruz. Meğer ne çok sinema eleştirmenimiz varmış bu ülkede! Baştan belirteyim ki filmin teknik detayları hakkında fikir beyan edecek sinema bilgisine sahip değilim ve haddime değil. Kameradan çok kalemle muhatap olan biriyim. Fakat hayatında hiç sinema eğitimi almamış, kadrajın açısından senaryoya kadar herhangi bir donanıma sahip olmayan isimler ciddi bir propaganda yapıyor. Türkiye’de kendilerini her konuda söz sahibi ehli sünnet müdafaacısı olarak gören, kimselerin bilmediği sırları bilen, Peygamber’i bir tek kendilerinin anladığı   ve savunduğunu düşünen bir güruh var. Dini tekeline alan bu zihniyet Peygambere saldırı olarak gördüğü filme ‘gitmeyin itikadınız bozulur’ çağrısında bulunuyor. Bu kadar kolay bozulan bir itikadımız varsa inandığımız dine olan ciddiyetimizi bir kez daha sorgulamalıyız. Bu bakışın arka planında derin bir mezhepçilik ve başkalarının iradesine saygı duymama hastalığı görülüyor. Herkesin gidip izleme ve karar verme özgürlüğü varken buyurgan söylemlerle başkasının tercihine müdahale etmek ahlaki değildir. Şii bir yönetmenin filminde elbette ki kendi inanç motiflerinden izler olacaktır. Ama emin olun bugün Peygamber savunucusu olarak görülen Sünnilerin çekeceği film de aynı gelenekten beslendiği için mucize içerikli ve Kur’an Peygamberi misyonundan uzak olacaktır.

Benim inandığım Peygamber rüyalarda, filmlerde, olimpiyatlarda görülen değil Kur’an’da görülen Peygamberdir. Kur’an’ı ‘biz anlayamayız’ diye rafa kaldıran ve yalnızlığa terk edenlerin, ekranlarda O’nun adını kullanarak din satanların, başka mezhepten olan kardeşini tekfir edenlerin Peygamber savunucusu olduğu bir toplumda hangi ümmet bilincinden bahsedebiliriz..? Şii geleneğinin metafizik ve mucize içerikli Peygamber algısı nasılsa Sünniliğin aşırı yükseltgemeci Peygamber tasavvuru da aynıdır. Allah’a ait sıfatları kula yakıştıran, Allah’ın ete kemiğe bürünüp yaratılmış biri üzerinde görüldüğünü iddia edenler ‘ehli sünnet’ olacak kendine değil Allah’a çağıran, Kur’an Peygamberi’ni hayatına taşıma gayretinde olanlar ‘sapık’ olacak öyle mi..? Bakınız Kur’an kime sapık diyor: “Allah'ı bırakıp da, Kıyamet Günü'ne kadar (duaya) karşılık veremeyecek kimselere, dahası kendisine dua edildiğinin dahi farkında olmayan kimselere yalvarıp yakarandan daha sapık kim olabilir..?” (Ahkaf/5)

Geleneksel Peygamber tasavvurunda hayattan dışlanan, model alınabilir olmaktan uzaklaştırılıp melek haline getirilen bir prototip var. O’nu ‘vahiy postacısı’ konumuna indirgeyen diğer tarafın yaklaşımı da sorunlu. Anlamak için elbette ki filmlere, sektör haline gelen kutlu doğum programlarına ihtiyacımız yok bu konuda yeterli kaynağın Kur’an ve sahih sünnet olduğu kanaatindeyim. Temel gayemiz O’nun ahlakını, yaşam tarzını ve ilkelerini hayatımıza taşımaktır. Efendimiz’in hayatına baktığımızda çile ve acıyla geçen bir ömür görüyoruz. Yokluğun, yetersiz imkanların ortasında hakikati tebliğ eden, cahiliye karanlığında mum yakan ve karada gemi yapan bir Nebi’nin ümmeti olarak ciddi bir görünme tutkusu ve çoğaltma hırsıyla imtihan oluyoruz. Her şeye kusur arayan gözle bakmak, inanç ve değerleri bir çırpıda silip önüne geleni ‘kafir’ ilan etmek ne İslamîdir, ne de insanî..

Özellikle ‘terörle ilişkilendirilen İslam’ algısını kırmak ve Alemlere Rahmet olanın aziz hayatını daha iyi anlatmak için sinemada, tiyatroda başarılı olmak zorundayız. ABD'de yapılan bir ankette ihtida edenlerin yüzde 12'si Malcolm X filmini izledikten sonra karar verdiğini açıklamıştır. Bugün sanatın her alanında Müslümanlardan çok başka inançlar aktif ve dikkat edin bizim verdiğimiz malzemelerle İslam’a saldırıyorlar.

Ahlâkı Kur’an olan Nebi’ye atfen çok hoş bir ifade geçer Tekvir Suresi 22.ayette:

“Arkadaşınız Muhammed (s.a.v)…” Dünyeviliğin zirvede olduğu şu çağın sorunlarına çözüm bulmak, hayata ve olaylara Allah’ın ‘bak’ dediği yerden bakmak istiyorsak O’nunla arkadaş olmalıyız..

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Aralık 21, 2024, 04:50:26 ÖS]