* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Küfre Düşmemek İçin  (Okunma sayısı 206 defa)

0 Üye ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 2159
Küfre Düşmemek İçin
« : Ocak 14, 2020, 03:48:17 ÖS »
Küfre Düşmemek İçin

İman ve küfür kavramları, birbirlerinden kesin çizgilerle ayrılmış kavramlardır. İçerisinde küfür izleri taşıyan bir imanın, Yüce Allah tarafından kabul görmeyeceği muhakkaktır. Zira, Nisâ Suresi 150 ve 151. Ayetlerde, gerçek kâfirlerin, küfür ile iman arasında bir yol tutanlar olduğu açıkça bildirilir.

Şu durumda müminler için, iman ve küfür kavramlarının doğru algılanması ve zihin dünyalarında keskin bir çizgi ile ikisi arasındaki ayrımın netleştirilmesi, imanî açıdan son derece önemlidir. Mevzuu; iman ve küfür olunca, müminlerin bu konuda ince eleyip sık dokumaları ideal bir tavırdır. Bu hassasiyet ne kadar derinden olursa küfre en ufak bir şekilde bulaşmamak da o derece mümkün olur.

Dikkat edelim; Batılılaşma ile birlikte bize gelen sahte doğrulardan bir tanesi de ahlakî alanın rölatif, yani izafi (göreceli) olduğu yalanıdır.

Kâfir ne demektir?

“Kâfir” kelimesi, esasında bilindik bir kelimedir. “Hakikatin üstünü örtmeye çalışan, inkâr eden, inkârında ileri giden, hakikati inkâra şartlanmış olan, İslam dinine inanmayan, imansız” gibi anlamlara gelir.

Burada bir noktanın altını çizmekte fayda vardır. “Kâfir” demek, sadece “Yüce Allah’a inanmayan kimse” demek değildir. Kaldı ki putperest müşriklerin tamamı Yüce Allah’a inanan kimselerdir. Fakat bu inancın şekli “tevhid” değil “şirk” şeklindedir. Kâfirun Suresi’ndeki; “Sizin dininiz size” ifadesinde geçen “din” kelimesi “putperestlerin inancı olan şirk dini”ne işaret eder.

Müslüman’ım diyene kâfir demeyin

Kur’an-ı Kerim’e göre Yüce “Allah’ın hükümleri ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileri” olarak nitelendirilir. (Bkz; Maide; 44) Bir kişinin Kur’an-ı Kerim’i hırsla yere fırlatıp “Müslüman’ım” demesi inandırıcı olmayacaktır. Müslüman olup da mushafa bu saygısızlığı yapmak mümkün değildir. Yine bunun gibi Müslüman’ım deyip de Kur’an’ın bazı konu ve kısımlarını görmezden gelmek suretiyle ona bu muameleyi yapanların da imanları risk altındadır. Diğer taraftan, iman ve küfür konusunda konuşurken aklımızdan çıkartmamamız gereken bir düstur da şudur: “Size, Müslüman olduklarını bildirenlere ‘siz mümin değilsiniz’ demeyin.”

Sağlam bir İslam inancına sahip olmak isteyen bir müminin, şirk ve küfür kavramlarının mahiyeti hakkında düşünmesi gerekir. Bir İslam düşünürünün de söylediği gibi; Kur’an’da geçen terimlerin anlamlarını bilmeyen bir kimseye Kur’an’ın söyleyeceği fazla bir şey yoktur. Böyle biri “tevhid” düşüncesini gereği gibi kavramakta güçlük çekeceği gibi onun karşıtı olarak “şirk” vehminin de hangi kılıklar ve görüntüler altında insan ruhuna çullanabileceğini fark etmekte güçlük çekecektir.

Şirk büyük bir zulümdür

İnsanın şirk ve küfür gibi kötülüklerden uzak durabilmesi için incelikle bu terimlerin ne anlama geldiği hakkında bilgi sahibi olması gerekir. Şu durumda “Kâfir kimdir?” sorusuna bir cevap aramamız yerinde olacaktır? Yüce Allah’ın son İlahî kitabındaki bir tane ayeti yalanlayan, O’nun isimlerinden veya sıfatlarından bir tanesini inkâr eden, İslam dininin kural, kaide, kanun, ilke ve prensiplerinden bir tanesini benimsemeyen kimse kâfir olarak isimlendirilir. Hatta Kur’an’ın tek bir harfini inkâr etmek de insanı küfre sokar. Dolayısıyla hak din olan İslam’ın dışındaki dinlere inananların tamamı, İslam’ı inkâr ettiklerinden dolayı kâfir olurlar. Müslümanların görevi ise onları iman etmiş kabul etmek değil, onları imana çağırmaktır.

Dini yalanlayan kâfir olur

İslam’a göre, Yüce Allah ile kul arasındaki ilişkilerin nasıl olması gerektiğini “düzen koyucu” ve “terbiye edici” anlamlarına işaret eden ismiyle “Rab” belirler. Yüce Allah bunu peygamberler vasıtasıyla yeryüzüne din göndermek sureti ile yapar. İslam’ın prensiplerine arkalarını dönerek, Yüce Allah’la arasındaki ilişkinin kurallarını kendileri koymaya yeltenenler ve bu ilişkilerin, Yüce Allah’ın istediği şekilde değil de kendi istediği şekilde sürdürülmesi gerektiğine inananlar da “kâfir” kabul edilirler.

Bir kimse, bir konuda Yüce Allah ne buyurmuş, Resulü ne buyurmuş; bunları umursamıyor ve yalnızca kendi doğrularını ölçü kabul ediyorsa bu kimse için “Mümindir” diyebilmemiz güçtür. Yani, davranışlarında Yüce Allah’ı ve onun prensiplerini yok kabul ediyorsa, onun yerine akıl putunu bir şekilde devreye sokmuşsa, zihin ve kalp dünyasında Yüce Allah’a bir yer ayırmamışsa siz bu insana nasıl mümin diyebilirsiniz? Yüce Allah’ın karşısına kendi aklını veya arzu ve isteklerini koyan kimse Kur’an’ın “hevasını ilah edinenler” olarak nitelendirdiği zümreye dâhil olmuştur.

Yüce Allah, insandan kendi istediklerini yapmasını ve kendisine karşı asi olmamasını ister. İnsan buna kulak asmaz ve şeytanın istediklerini yaparsa “kâfir” değil “günahkâr” olur. Ancak o kimse, kendi kurallarını kendi üretmeye kalkarsa işte o zaman dini yalanlamış olarak küfre düşer.

İslam dini hiçbir kimseye Yüce Allah’ın sözünün üstüne söz söyleme ve O’nun doğrularına alternatif doğrular üretme yetkisini vermemiştir. Yüce Allah’ın dininin benimsenmesi ve yaşanılması, Yüce Allah’ın kulları üzerindeki bir hakkıdır. Demek ki burada, Yüce Allah’la olan ilişkinin kurallarını kendi kafamıza göre belirleme mevzuu, mümin ve kâfir ayrımını netleştiren bir unsurdur.

Bunun somut bir örneğini vermek icap ederse şunu söyleyebiliriz. “Namaz kılmak gibi bir kulluk biçimini veya ibadeti tanımıyorum” diyen bir kimse apaçık kâfir olmuştur. Çünkü o kimse müminin miracı kabul edilen bir iletişimi ve ilgili Kur’an hükümlerini reddetmiştir. Mümin ise Yüce Allah ile olan iletişiminin ne şekilde olması gerektiği konusuna hiç karışmaz ve O’nunla olan ilişkilerinde Rabb’inin koyduğu kuralları benimser. Belki bu kurallara zaman zaman uymasa bile, bu kuralları Rabb’in belirlediğine iman eder.

İnsan nasıl küfre düşer?

İnsanın ne şekilde küfre düşebileceğini izah edebilmemiz açısından bu konuyu bazı örneklerle açıklamamız faydalı olacaktır. Mesela bir kadın, vücudunda örtmesi gereken yerleri açıyorsa günahkâr olur. Hatta bütün hayatı boyunca bunu sürekli yapıyorsa yine günahkâr olur. Ancak söylediği sözün Yüce Allah’ın emirlerine uyup uymadığını umursamaksızın; “Yüce Allah benim neden güzelliklerimi göstermemi yasaklasın ki?” diyorsa, imanı büyük bir risk altınadır. Bu söz ilk bakışta basit bir sözmüş gibi algılansa da aslında Yüce Allah’ın “Rab” olarak koyduğu kuralları hiçe saymak anlamına geldiğinden, çok büyük bir inkâr ifadesidir. Yani yalanlamanın ta kendisidir. Kur an’ın ilgili hükmünü bildiği halde, ona tezat teşkil eden bir yorum yapmak, insanı kâfir statüsüne sokacak bir durumdur.

Haram’a ‘Helal’ diyen kafir olur!

Başka bir örnek daha verelim: Nur Suresi’nde Yüce Allah mümin erkeklere harama bakmamaları gerektiğini öğütler. Mümin erkekler eğer zaaflarını yenemiyor ve harama bakmakta ısrar ediyorlarsa günahkâr olurlar. Fakat bunu bile bile, bu yaptıklarının günah olmadığını savunuyorlarsa kâfir olurlar. İster bunu inkâr niyetinde “Erkek adam bakar” veya “Güzele bakmak sevaptır” gibi abes ve avamî bir tarzda, ister “Herkes özgürdür” gibi daha özgürlükçü bir söylemle yapsın; bu ikisi arasında, sonuç itibari ile bir fark yoktur.

Buradaki asıl espri şudur: Kural koyucu olarak Rabbi tanımak veya kendi kurallarını kendi koyarak nefsini ve hevasını ilah edinmek… Yüce Allah’ın günah dediği şeye sevap deniliyorsa bu bir haddini bilmezlik ve apaçık inkâr ifadesidir.

Dikkat edilirse, Bakara Suresi’nin beşinci ayetinde Rabb’in “doğruluk ölçütü”nden, yani hidayet yolunu gösteren “yol gösterici”den (huden) bahsedilmiş ve akabindeki altıncı ayette ise kâfirlerden bahsedilmiştir. Doğruluk ölçütünü kabul edenler, beşinci ayette müjdelenmiş, kabul etmeyenler ise altıncı ayette kâfir statüsünde görülmüştür. Aynı durum, bu surenin 38. ve 39. ayetlerinde de görülmektedir. Doğruluk ölçütünü Rab’den almamak demek, insanın kendi kurallarını kendisinin koyması demektir. İşte, kâfir bunu yapan kimsedir!

Şu durumda, sonuç olarak, insan bir şekilde küfre bulaşıp bulaşmadığını tespit etmek istiyorsa kendisine şu soruyu sormalıdır: “Benim Yüce Allah’ın doğruları ile aram nasıl?”

 


* BENZER KONULAR

Rahîm Ve Rahmân Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:28:55 ÖÖ]


Davranışlarımız Kaydediliyor Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:22:46 ÖÖ]


Biliniz Cesedin Öyle Bir Et Parcası Vardır Ki Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:18:08 ÖÖ]


Melek Girmeyen Evler Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:04:30 ÖÖ]


Doğru Çalışma Methodu Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:59:59 ÖÖ]


Başınızı Çevirip Gitmeyin Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:39:23 ÖÖ]


Ozan Birgül 320 kbps - 2 kısım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:15:33 ÖÖ]


Ozan Birgül - İlahiler 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:04:09 ÖÖ]


Dualarımız Neden Kabul Olmuyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:43 ÖÖ]


Birlikte Hizmet Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:59:59 ÖÖ]


Gizli Halleri Açık Hallerinden Daha Hayırlı Adamlara İhtiyacımız Var Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:31 ÖÖ]


Mücahitler Kazandığınızı Kaybetmeyiniz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:32 ÖÖ]


İnsanlardan Övgü Beklemek Ateşle Oynamak Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:24:29 ÖÖ]


Zamanın Kıymetini Bilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:13 ÖÖ]


Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]