* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: KALPTEKİ, KALBİMİZDEKİ SİYAH LEKELER  (Okunma sayısı 1117 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
KALPTEKİ, KALBİMİZDEKİ SİYAH LEKELER
« : Ocak 13, 2015, 10:10:51 ÖS »
KALPTEKİ, KALBİMİZDEKİ  SİYAH LEKELER

İnsan vücudundaki uzuvlar-dan biri olan kalb, insanın dünya ve ahiret hayatında yani hem maddeten hem de manen önemli fonksiyonları olan bir uzuvdur. Onun bu fonksiyonunu Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda küçücük bir et par-çası vardır. Eğer bu et parçası iyi olur-sa, bütün vücut iyi olur. Eğer o bozu-lursa, bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası kalptir.” (1) buyurarak en güzel şekilde ifade etmiştir.

İnsanın dünya ve ahiret mutlu-luğu için kalbin maddî ve manevî her türlü hastalıktan korunması ge-rekir. Kalb krizi, kalb atışlarındaki ritim bozuklukları, tansiyon iniş-çı-kışları, kalb kapakçığındaki arızalar, vb. kalb hastalıkları nasıl insanın dünya hayatını büyük ölçüde etki-liyorsa aynı şekilde kalbi manen hastalandıran, fesada uğratan, pas-landıran, onu karartan günahlar da onun ahiret hayatını etkiler. Bir de-fasında Peygamber (s.a.v.) kalbin nasıl hastalandığını şöyle anlattı: “Mü'min bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta meydana ge-lir. Eğer o günahı hemen bırakıp töv-be ve istiğfar ederse, kalbi eski par-laklığına kavuşur. Günah işlemeye devam ederse siyah noktalar gittikçe çoğalır ve kalbini büsbütün kaplar. Bu siyah noktalar, Allah Teala'nın: “Hayır hayır! Onların işlediği günahlar, kalblerini paslandırıp kirletmiştir.”(83 Mutaffifin, 14) diye belirttiği pastır.” (2)

Kalp sağlığımızı korumak için nasıl doktorların tavsiyesine uyma-mız gerekiyorsa, manevî kalb has-talığı olan ve günahların meydana getirdiği siyah lekelerden koruna-bilmek için de maneviyat dünyası-nın doktorlarını dinlememiz ve tavsiyelerine uymamız gerekir.

Rivayet edilir ki, bir adam İbra-him bin Ethem (k.s.)'e gelerek: “Ya Eba İshak! Nefsim hususunda aşırı giderim. Kalbimi günah lekelerin-den kurtaracak ve nefsimi engelle-yecek bir şeyler söyle.” İbrahim bin Ethem (k.s.) kendisinden nasihat isteyen bu adama günahların kalp-te meydana getirdiği lekelerden ve pastan onu kurtaracak ilacı söyledi: “Beş hasleti kabul edip onları yerine getirebilirsin. Nefsinin sana bir zararı olmaz ve seni lezzetinin peşinde haram şeylere sürük-lemez.

1. Allah'a isyan etmek istediğin zaman O'nun verdiği rızkı yeme!

Acaba Allah'ın verdiği rızkı ye-meden yaşamamız mümkün mü? Ya da kendi kendimize soruyu şöyle soralım: Hayatiyetimizi devam ettirebilmek için gerekli olan rızkı kendimiz yapabilir miyiz? İnsanoğlu bütün imkanlarını kullansa bırakın bir lokma ekmeği bir buğday tane-ciğini yaratmaya gücü yeter mi? Se-madan yağmur yağmayıverdiğinde acziyet içinde yağmur dualarına çıkışımız neden? Doğduğumuz andan ölümümüze kadar bize rızık veren kim? Yüce Yaratanımız bu-yuruyor: “Nice canlı yaratık var-dır ki, rızkını (biriktirip yanın-da) taşımaz. Allah ona da size de rızık verir.” (3) “Yeryüzün-deki her canlının rızkını Allah üstlenmiştir.” (4)

Adamcağız: “Ya İbrahim! Bu söylediğin mümkün değildir. Çün-kü Allah'tan başka rızık veren yok-tur.” dedi. Herhalde biz olsaydık da bundan başkasını söyleyemezdik. Bunun üzerine İbrahim Ethem şöyle dedi: “Be adam! Hem onun verdiği rızkı yiyeceksin, hem de O'na isyan edecek günah işleyecek-sin. Böyle şey olur mu? Madem hem O'nun verdiği rızkı yiyorsun, hem de günah işliyorsun, bari şu ikinci söyleyeceğimi yap.”

2. O'na isyan etmek iste-diğin zaman O'nun beldelerin-de/yerinde oturma!

Bizim bir evimiz olsa, kiraya versek, orada oturan kiracı da kira-sını ödemediği gibi bir de üstelik gelip bize hakaretler yağdırsa, olmadık sözler söylese “Aferin, çok iyi yapıyorsun, ne iyi adamsın, ne iyi kiracısın.” deyip onu evimizde oturt-maya devam eder miyiz? Yok-sa “Topla pılını-pırtını defol git, kendi-ne ev bul.” mu deriz? Peki biz nere-de oturuyoruz, nerede yaşıyoruz? Yeryüzünde. Yeryüzü kimin? Al-lah'ın. Ya da şöyle soralım: “Yaşa-yabileceğimiz Allah'ın mülkü ol-mayan herhangi bir yer var mı?” Rabbimiz şöyle buyurur: “Gökle-rin ve yerin hükümranlığı Al-lah'ındır…” (5) “Göklerin, yerin ve arasındakilerin hükümran-lığı Allah'ındır.” (6)

Adamcağız şaşkın:"Ya İbrahim! Bu söylediğin de mümkün değil. Her yer Allah'ın mülküdür. O'nun mülkü olmayan bir yer de yoktur.” dedi. Peki bizim bunun dışında söyleyebileceğimiz bir şey var mı? Yok. Öyleyse kulak verelim İbrahim Ethem'e. O şöyle dedi: “Be adam! Hem O'nun verdiği rızkı yiyeceksin hem O'nun mülkünde oturacaksın hem de O'na isyan edip günah işleyeceksin. Bu olur mu? O'nun verdiği rızkı yiyerek, O'nun mülkünde günah işlemeye devam edeceksen bari şunu yap.”

3. O'nun görmeyeceği bir yerde O'na isyan et!

Allah'ın görmediği bir yer, bil-mediği bir şey var mı ki? Her şey O'nun mülkü olur da, O mülkünden habersiz olur mu? O zifiri karanlık bir gecede simsiyah bir taşın üze-rinde yürüyen siyah karıncanın adımlarını görür ve bilir. Her şey-den haberdardır. Bize şah damarı-mızdan daha yakındır. O buyurur: “(Allah) Gözlerin hain bakışını ve kalblerin gizlediğini bilir. Al-lah adaletle hükmeder. O'nu bı-rakıp taptıkları ise hiçbir şeye hükmedemezler. Şüphesiz ki Allah hakkıyla işiten ve gö-rendir.”(7)

Adam boyun büküp: “Ya İbra-him! Anladım, bu da mümkün ol-maz. O her şeyi gören ve bilendir.” dedi. Bunun üzerine İbrahim Et-hem şöyle dedi: “O'nun verdiği rız-kı yiyecek, O'nun mülkünde otu-racak, O göre göre de günah işle-yeceksin. Peki bu olur mu? Hâlâ gü-nah işlemeye devam edeceksen, bari şunu yap.”

4. Ölüm meleği ruhunu al-mak üzere geldiği zaman on-dan tövbe için müsaade al!

Azrail gelince ona şöyle de: “Bana müsaade et. Ben işlediğim bunca günaha tam bir tövbe ile tövbe edeyim ve salih amel işle-yeyim de ondan sonra gel ruhumu al.” Acaba ölüm meleği sözünü din-leyip sana mühlet verir mi? Tövbe etmen için sana zaman tanır mı? Cenaze salasında müezzin aslında ölüyü artık ilgilendirmeyen ama dirileri ikaz için şu sözü söyler: “Vakti geçmeden önce namazda acele edin, ölüm gelmeden önce de tövbede acele edin.” Demek ki, tövbe için ölüm meleğinin geleceği anı beklemek anlamsızdır. Çünkü o geldi mi artık ruhu almadan git-miyor. Bizi Rabbimiz şöyle uyarır: “Her ümmet için belirli bir süre vardır. Vakitleri dolunca ne bir saat gecikebilir, ne de öne geçebilirler.” (8)

Adamın benzi sararmış bir hal-de: “Ya İbrahim! Azrail'den mühlet almak mümkün değil.” deyince İb-rahim Ethem şöyle dedi: “O'nun rızkını yedin, O'nun yerinde otur-dun/yaşadın, O göre göre günah işledin, ölüm meleğinden de tövbe için müsaade alamadın. Hiç olmaz-sa şu son söyleyeceğimi yap.”

5. Kıyamet günü zebaniler seni cehenneme götürecekleri zaman onlarla gitme!

Allah'a yaşadığımız hayattan hesap vermeme, zebanilerle git-meme ya da cehenneme girmeme gibi bir şeye gücümüz yetecek mi? Bizi savunacak bir avukat bulma, bizim tarafımızı tutacak, lehimize hükmedilmesini sağlayacak bir şahit getirme ya da işlediğimiz gü-nahları meşru gösterebileceğimiz bir mazeret ortaya koyma imka-nımız olacak mı? Veya kaçacak bir yerimiz var mı? Allah buyurur: “İş-te o gün insan: 'Kaçacak yer ne-rede' der. Hayır hayır. Bir sığı-nak yoktur.”(9)

Adamın gözleri iri iri olmuş, bağırıyordu: “Yeter ya İbrahim ye-ter. Allah'tan af diliyor ve tövbe edi-yorum. Artık nefsime uyup günah-lara dalmayacağım.” Peki bu sözler karşısında biz ne diyeceğiz? O'nun rızkını yiyerek, O'nun mülkünde oturup hayat sürerek O bizi gözet-leyip dururken, ölüm meleğine sö-zümüz geçmez, zebanilere de gü-cümüz yetmezken hâlâ günah işle-meye, kalbimizdeki siyah lekeleri çoğaltmaya devam mı edeceğiz? Yoksa bütün bunları düşünüp ibret alıp kalbimizi işgal eden siyah lekeleri ve pası silmek için tövbe ve istiğfara mı yöneleceğiz? Eğer ce-vabımız ikincisi ise bu kararımıza destek olacak ilacı da kullanmamız gerekir. Kalbin sağlığını korumak veya hastalanmış, paslanmış siyah lekelerle kararmış bir kalbi iyileş-tirmek için uygulanması gereken en güzel ilacı, onu icat edip yaratan bil-dirmiş ve: “Unutmayın ki kalp-ler, Allah'ı anarak huzura kavu-şur.” (10) buyurmuştur.

Dünyamız ve ahiretimizin sa-adeti için temiz ve sağlıklı bir kalbe ihtiyacımızın olduğunu unutma-yalım. Tövbe, istiğfar ve zikrullah ile kalbdeki siyah lekeleri temizle-yip arıtalım.
Selam ve dua ile…

Yasir Ünlü.

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]