Kor Ateş Yüreğe Düşünce
Cahiliye hayatından ve cahiliye libasındaki kirlerden arınmak için efendimizin (sav) dava ateşiyle erimelidir yüreklerimiz. Erimelidir kor ateş karşısında yüreklerimiz nurun aydınlığına kavuşmak için. Ahir zamanda avuçta kor tutmak gibi zor olan bu iman ateşi yakmalıdır ruhumuzu ve temizlemelidir kalbimize düşen tüm lekeleri.
Habbab’ın sırtında yanan kor ateş, Bilal’in karnındaki kaya ve kızgın çöl kumları yakarken bedenlerini yürek konuşur, devrim olur sahra çöllerinde. Hidayet nuru aydınlandığında çehrenizde, şimşek çakar adeta beyinlerde. Ne yar tanır ne de canan. Bir kez yaktı mı yüreğini iman ateşi; artık sığmaz olur meydanlara ve karanlık zindanlara. Her duyduğu ve okuduğu ile amel etmenin lezzetini tadar. Hidayete erdiği anda geceleri abid olmanın, gündüzleri zikr-i endam içerisinde günlük meşgalelerle uğraşmanın hazzını yaşar. Ümmetin içerisine düşmüş olduğu sıkıntılar, buhranlar yakar onu ve kor ateş olur yüreğinde. Bilgi ve hikmetten yoksun, gönlü hidayete kapalı herkes onun düşmanıdır. En büyük aşkı ise cihat ve şahadettir. Hidayete ermenin lezzetini yaşarken onun imanı istikamet ve istikrar ister. Hayatın zorluklarını omuzlarken edep ve hayâ ile hareket eder.
Şeytanın tuzaklarına karşı her daim uyanık olmalıyız. Yaşadığımız hayat serüveninde ilk başladığımız gibi dik ve onurlu kalmanın yollarını aramalıyız. İmanı, yüreğimizden sönecek ateş, ibadetleri ise başımızdan uçacak güvercin gibi görmeliyiz. Hayat girdabının içerisinde kaybolmadan, ihlâs ve ihsanın vermiş olduğu endişelerle ibadetleri sürdürmeli, örtü ve tesettüre riayet etmeliyiz. Bu yolda bıkkınlık ve bitkinlik kavramlarını zihnimizden silmeliyiz. Başka insanların yanlışlarına bakarak umutsuzluğa kapılmaktansa ümmet olarak vahyin gölgesine yaslanarak ayakta durabilmeliyiz. Mahremi olmayana nefsi muhabbet ve tahayyülü endamdan uzak kalmalıyız. Sanalın tuzağında, kütüphanenin tozlu raflarında, sakalın uzunluğunda hikmet aramaktansa; mum gibi yanmalı ve öyle eriyerek âlemi berzaha ulaşmalıyız.
Müslüman istikamet yolunda gevşememelidir. Kurbağayı deney için kaynar suya atıyorlar. Kurbağa kaynar suyun etkisinden hemen dışarı fırlıyor. Sonra ılık suya atıyorlar ve yavaş yavaş suyu ısıtıyorlar. Kurbağa öyle mayışıyor ki o mayışmanın etkisiyle sıcak suda can veriyor.
Bizler de bu hale dönüşmeden, nefsimizi günahlara alıştırıp o günahlar bizde sıradan hale gelmeden, ilk yandığımız gibi yanmalıyız. Unutmayalım ki o halde birbirimizi görsek suratlarımıza bakamayız. Rabbim af eder diye Rahmanın merhametiyle kendimizi kandırmadan mü’min ve mü’mine olarak kalmanın yollarını bulmalıyız. Utanıp kızaracağı yerde kendi meziyetlerine kılıf bulmak ahmakların işidir. Çok sık tevbe etmeli önce kendi yanan eteklerimize bakmalı ve akabinde kardeşim eteğin yanıyor demeliyiz.
Kor ateş yüreğimizi ilk yaktığı gibi yakmalı ve kabirde kandilimiz olmalı. Âl-i İmran suresi 102’de rabbimiz mealen şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler! Allah’tan gerektiği gibi korkup (fenalıklardan) sakının. Ancak Müslüman olarak can verin.” (Kökü Allah sevgisine dayanan bir iman ile birleşen, üstün saygı ile bütünleşen, bir korku içinde bulununuz.)
Sonuçta beden çürüyecek, güzellikler son bulacak. Beden kendi vazifesini tamamlayacak. Bir kurt, bir de böcek etlerimizi kemirecek. Birbirimizi kemirmeden imanın nuruyla aydınlatalım çehremizi ve her daim istikrar ve istikamet üzere kalalım inşallah.