Tevbe Günah İşlemek için Bahane Değildir
1.İnsan hata eden bir varlıktır. Bir hadisi şerifte “Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz; Allah Teâlâ, sizi helak eder ve yerinize günah işleyip tevbe edecekleri için Allah’ın mağfiret edeceği kimseler yaratırdı” buyurulmuştur. Bu yüzden hata etmek, insanın şerefine bir zarar getirmeyeceği gibi aksine hatasından tevbe etmek, insanın şerefine şeref katmaktadır. İyilik yapmak gibi hatadan pişman olup tevbe etmek de kulun derecesinin ve sevaplarının artmasına vesiledir.
2. Bu yüzden hata etmek korkusuyla tembel ve korkak davranmak doğru değildir. Örneğin doğru çivi çakmayı öğrenebilmek için hata etmek şarttır. Zira insan için bir şeyi yaparak öğrenmekten daha güzel bir yol yoktur. Yine insan vücudunun bağışıklık kazanması için mikroplarla temas etmesi şarttır. Bunun en güzel örneği, hastalıklara karşı korunma yöntemi olan aşılardır. Bu yüzden en makbul doğru, bedeli ödenerek kazanılmış doğrulardır. Test edilmemiş ve bedeli ödenmemiş bir iyiliğin, kalıcı mı yoksa geçici mi olduğunu bilemeyiz.
3. Tevbe geçmişi siler. Allah’ın sıfatlarından birisi de “Tevvâb” yani “tevbeleri kabul eden”dir. Bu yüzden Allah’ın affettiği günahları bizim dile getirmemiz, hatırlamamız ve anlatmamız doğru değildir. “Geçmişte şöyle şöyle günahlar işledim” gibi adeta reklamını yaparak hataları anlatmak yanlış olduğu gibi “geçmişte çok günahımız oldu halimiz ne olacak” diye kendini harap etmek de yanlıştır. Geçmişe üzülmekle veya kendine kızmakla vakit geçirmek, gaflettir. Gaflet ise mümine helal değildir.
4. Herkes kendi yaptığı, sebep veya imkânı olduğu halde engel olmadığı günahlardan mesuldür. Bu yüzden kimse, kendi sebep olmamak şartıyla evladının ya da anne babasının günahından mesul değildir. Şayet insanları aile, eş dost ve akrabalarının günahları ile ayıplayacak olursak; Nuh’un AS karısı ve oğlu ile Lut’un AS karısının kâfir olarak öldüklerini hatırlatmak gerekiyor. Böyle bir zihniyette olan kişiler, şayet bu peygamberler zamanında yaşasalardı; “Sen önce karına ya da evladına çeki düzen ver” diyerek iman etmekten imtina mı edeceklerdir
5. Tevbe etmenin ilk şartı bilmeden işlenen günahlardan dolayı en kısa zamanda tevbe etmektir. “Allah, bilmeden günah işleyip de en kısa zamanda tevbe edenlerin tevbesini kabul etmeyi vadetmiştir.” Bu yüzden “nasıl olsa Allah affeder” diye işlenen günahların tevbesi makbul olmadığı gibi geciktirilmiş tevbelerin de kabul olmayacağını Allah bilir. Fakat her halükarda kula düşen tevbe etmektir. Tevbeyi geciktirmek helal olmadığı gibi hiç tevbe etmemek de haram kılınmıştır. Hadisi şeriflerde Allah Teâlâ’nın kulunun tevbe etmesine sevindiği, tevbe etmeyen kulunu ise kıskandığı ifade buyurulmuştur.
6. Tevbe etmenin ikinci şartı, yapılan kötülükleri terk etmektir. Bu da kulun azmi ile olur. Kul, günahı terk etme hususunda en ufak bir ihmal gösterir de “ben bu günahı bırakamıyorum” derse bu mazeret geçerli değildir. “Bizim kalbimiz mühürlü” diyerek hatalarına bahane aramaya çalışanlar, Allah tarafından lanetlenmiştir. Hadisi şeriflerde günahlara ısrarla devam eden kişinin tevbesinin kabul olmayacağı ve kalplerinin mühürleneceği ifade buyurulmuştur.
7. Tevbe etmekle ilgili üçüncü şart, işlediği günahtan dolayı pişman olup Allah’a samimi olarak sığınmak ve bir daha bu günahı işlememek için söz vermektir. “Ey iman edenler, Allah’a samimi olarak tevbe edin” ayeti kerimesi bu anlamı ifade etmektedir. Zira kişinin yaptığı şeyin günah/haram olduğunu kabul etmesi ve günah işlemekten rahatsızlık duyması; iman ile alakalı bir meseledir.
8. Tevbe etmenin bir diğer şartı; salih amel işlemek yani hayırlı işler yapmaktır. Kişi üzerinde kul hakkı ya da namaz gibi borçları ödemeli, sadaka vermeli; daha başka iyilikler yapmalıdır. Efendimiz SAV; “Bir günah işlediğinizde hemen bir iyilik yapın ki o günah silinsin” buyurmuşlardır.
Bu konuya en güzel misal; Müslüman olarak Efendimiz SAV’in huzuruna gelip tevbe ve biat eden Halit bin Velid RA’a Peygamber Efendimiz’in; “Şimdi git, bana karşı nasıl savaştıysan, benim ve Allah’ın düşmanlarına karşı da öyle savaş” diye emir buyurmalarıdır.
9. Hadisi şeriflerde şu kimselerin dualarının ve dolayısıyla tevbelerinin kabul edilmeyeceği ifade buyurulmuştur:
* Çalışmadan dua eden.
* Emri bi’l-ma’ruf ve nehyi ani’l-münker görevini ifa etmeyen.
* Yediği, içtiği ve giydiğine haram karışan kimse.
* Allah’tan korkmayan, gafil olan ve itikadı sağlam olmayan kimse.
* Duada samimi ve ısrarcı olmayan kimse.
* Duasının kabul olması için acele eden kimse.
* Akraba ile ilişkilerini kesen, anne babaya kötü muamele eden kimse.
* Yalancı ve hain kimsenin duası da tevbesi de kabul edilmez.