* FANİ DUNYA FORUM HABERLER

Gönderen Konu: Sırat-ı Müstakimden Ayrılmayalım  (Okunma sayısı 34 defa)

0 Üye ve 4 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7438
Sırat-ı Müstakimden Ayrılmayalım
« : Bugün, 08:13:33 ÖÖ »


Sırat-ı Müstakimden Ayrılmayalım

Allah-u Zülcelâl bize beş vakit namazda okumamız için Fatiha suresini nazil etmiştir. Bu surede ölünceye kadar iman üzerine gitmek için görüyorsunuz, diyoruz ki:

“(Ya Rabbi,) Bizi sırat-ı müstakime hidayet eyle.”

O sırat-ı müstakim kimin yoludur?

“Kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna, gazaba uğrayanların ve sapıkların yoluna değil.” (Fatiha, 6-7)

Allah’ın nimet verdikleri kimlerdir?

“Allah’a ve Peygambere itaat edenler; Allah’ın nimetlerini bağışladığı Peygamberler, sıddıklarla, şehitlerle ve salihlerle beraber olacaklardır. Ne iyi arkadaştır onlar.” (Nisa, 69)

Biz beş vakit, Fatiha suresinde bunu okuyoruz. Allah-u Zülcelâl’e “Bu kişilerin yoluna bizi hidayet eyle,” diyoruz. Allah-u Zülcelâl bize bu yolu nasip etsin diye dua ediyoruz.

Sırat-ı müstakim, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin bize gösterdiği yoldur. Onun gösterdiği yol, Ashâb-ı kiramın ve onlara tâbî olanların yoludur. Onlardan bize kadar değişmeden, dosdoğru olarak gelen bu yol doğru değilmiş de, şimdi birkaç kişi Kur’an-ı Kerim’i anlamış, akıl kabul eder mi bunu?

Bunu söyleyenler, ben onlara da üzülüyorum, utanmıyorlar. Bu kadar evliyalar gelip geçtiler. Bu kadar âlimler, müctehidler geldiler, geçtiler. Hepsi bize bir yol öğretiyorlar, şimdi ortaya çıkanlar başka bir şey söylüyorlar.

Demeleri lazım, “Bu zamana kadar bütün evliyalar, âlimler, şühedalar bir şey söyledi, ben başka bir şey söylüyorum, ayıp ediyorum,” diye kendileri düşünmesi lazım. Ama maalesef bazı kişiler var, nefislerine uyuyorlar, “Kader yok,” “kabir azabı yok,” biraz daha sonra diyecekler, “kıyamet yok.” Bunlar bazılarının da işine geliyor, onlara uyuyorlar, dini bozuyorlar.

Yazıktır ya… Bizim zamanımızda din bozulmasın. Bize gelen bu din, şühedalarla kurulmuştur. Şehitlerin kanıyla, Hz. Hamza radıyallahu anhum gibi, onlar parça parça olmuşlar bu din uğruna…

Onlar bu dini kanları pahasına korumuşlar ve bize emanet etmişler. Bu zamana kadar da nesilden nesile gelen âlimler muhafaza ettiler, Allah razı olsun, alimlerden, evliyalardan.

Şimdi bizim zamanımızda bozmak istiyorlar. O da benim kanaatime göre, kendilerinden değil, küfrün oyunudur o da… Bunları kullanıyorlar.
Şimdi bunlar güya diyorlar ya, “Biz yalnız Kur’an-ı Kerim’e inanıyoruz,” öyleyse bu konuda ayet-i kerime okuyorum, bak:

“Sabah, akşam, rızasını dileyerek Rablerine dua edenlerle beraber sabret ve dünya yaşayışının ziynetini dileyenlere uyup ayırma gözlerini onlardan ve bizi anmamaları için gönüllerine gaflet verdiğimiz heva ve heveslerine uymuş ve işi hadden aşıp taşmış kişiye itaat etme.” (Kehf, 28)

Allah-u Zülcelâl Peygamber sallallahu aleyhi veselleme emrediyor bu ayet-i kerimede ve diyor ki; “sabah ve akşam” yani “daima Allah’a dua edenlerle beraber ol.”

Peygamber aleyhisselatu vesselam da diyor ki:

“Ümmetim arasında, kendileriyle birlikte sabretmem emredilen kimseleri yaratan Allah’a hamdolsun!” (Ebu Davud, İlim, 13)

Yani Peygamber sallallahu aleyhi vesellem diyor ki “Sahabelerim arasında öyle kıymetli kişiler, öyle evliyalar vardır ki, Allah-u Zülcelâl bana diyor ki, onlarla beraber nefsini haps et, onlarla beraber ol.”

O zaman evliyalar vardı da, şimdi niye olmasın? Bazıları diyorlar ki, “Artık bu zamanda evliyalar yok.” Bu Kur’an-ı Kerim’in hükmü kıyamete kadar geçerlidir, o değişmez.

Mademki Kur’an-ı Kerim’de “Sabah, akşam, rızasını dileyerek Rablerine dua edenlerle beraber sabret,” diye emrediliyor, öyle kişiler de kıyamete kadar olacaktır.

Sanki Kur’an-ı Kerim sadece o zaman içindi, artık hükmü kalmadı!

Hayır, Kur’an-ı Kerim’in hükmü kıyamete kadar aynıdır.

Cemaât Olmak Sahabenin Yoludur

Kim Peygamberlerin meclisinde oturmak isterse, öyle kişilerin meclisinde otursunlar. Ben Allah-u Zülcelâl’e şükrediyorum ki Allah bana sizinle beraber olmayı nasip etmiştir. Çünkü Peygamber aleyhisselatu vesselama Allah-u Zülcelâl emretmiş, “sadece Allah’ın rızasını dileyerek Rablerine dua edenlerle beraber ol,” diye. Siz de sadece Allah’ın rızası için buraya geldiniz.

Tasavvuf yolunu inkar edenler, hadis-i şerifleri inkar edenler, “Bize Kur’an-ı Kerim yeter, biz sadece onu okuruz, doğru yolu buluruz,” diyenler hiç düşünmüyorlar mı? Madem sadece Kur’an-ı Kerim okumak yetecek olsaydı, neden Ashâb-ı kiram, Peygamber aleyhisselatu vesselamın etrafında birleşti, bir cemaat oldular?

Onların hâli nasıldı bir bakalım?

Hanzala b. er-Rebi el-Üseydi kendi başından geçen bir hadiseyi şöyle anlatır:

“Bir gün Ebû Bekir radıyallahu anh ile karşılaştım. Bana:

– Ey Hanzala nasılsın? dedi. Ben:

– Hanzala münafık oldu dedim. Ebû Bekir radıyallahu anh:

– Sübhanallah, sen ne diyorsun?! dedi. Ben:

– Rasulullahın huzurunda bulunuyoruz. O bize cenneti ve cehennemi hatırlatıyor, sanki (cenneti ve cehennemi) gözlerimizle görüyoruz. Fakat Onun huzurundan çıkınca, hanımlarımızla, çocuklarımızla meşgul oluyoruz. Onların işleri ile meşgul oluyoruz. Çok (şeyi) unutuyoruz.”

(Bunun üzerine) Ebu Bekir radıyallahu anh şöyle dedi:

– Vallahi mutlaka bizler de bunun (söylediklerinin) benzeri ile karşı karşıya kalıyoruz.

Ben ve Ebû Bekir birlikte yola düştük ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’ in huzuruna girdik. Ben:

– Ya Resûlallah! Hanzala münafık oldu, dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Bu ne demek?” dedi. Ben:

– Ey Allahın Rasulü! Senin huzurundayken bize cehennemi cenneti hatırlatıyorsun. Sanki gözlerimizle görüyor (gibi oluyor)uz. Fakat huzurundan çıkınca, eşlerimizle çocuklarımızla meşgul oluyor, mesleğimizi icra ediyoruz. Çok (şeyi) unutuyoruz.”

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Nefsimi gücü ve kudretiyle elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, şayet siz, benim yanımda bulunduğunuz hâl üzere devam edip zikir üzere olabilseydiniz, yataklarınızda ve yollarınızda melekler sizinle musafaha ederlerdi. Fakat ey Hanzala, bir saatinizi ibadete, bir saatinizi de dünya işlerinize ayırınız” buyurdu ve bu sözünü üç defa tekrarladı. (Müslim, Tevbe 12-13. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 59)

Peki neden Peygamber aleyhisselatu vesselamın yanında böyle oluyorlardı da eve gidince değişiyorlardı? Sebebi nedir? Bunları hiç okumamışlar mı? Bilmiyorlar mı?

Kişi Dostunun Dini Üzeredir

İyi kişilerle beraber olmanın insanın üstünde bir tesiri vardır, kötü kişilerle birlikte olmanın da bir tesiri vardır.

Bunu Peygamber aleyhisselatu vesselam buyurmuş:

“İyi ve kötü arkadaşın hali, güzel koku satanla körük çekenin haline benzer: Misk satan, ya sana güzel kokusundan bir miktar meccanen verir ya sen satın alırsın, ya da (hiç değilse onunla beraber olduğun sürece) güzel koku koklamış olursun. Körük çeken kimse ise, ya elbiseni yakar ya da (en azından) körüğün kötü kokusundan rahatsız olursun.” (Buhârî, Zebâih 31, Büyû’ 38; Müslim, Birr 146. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 16)

Bu hadis-i şerifte bildirildiği gibi, insan evliyaların yanında olmaktan, sohbet dinlemekten, onun huzurunda tevbe etmekten mânevî olarak istifade eder. Ama tasavvuf yolunu inkar edenler diyorlar ki, “Herkes kendi kendine tevbe etsin, herkes kendi okusun, öğrensin.”

İşte onların hâli ortada. Onlar kendi kendilerine okuyorlar, ondan sonra “Kader yoktur, şu yoktur, bu yoktur,” diyorlar. Herkes de kendileri gibi olsun istiyorlar işte.

Allah-u Zülcelâl başka bir ayet-i kerimede buyuruyor:

“Ey iman edenler, Allah’a karşı takvalı olun ve sadıklarla beraber olun.”(Tevbe, 119)

Peygamber aleyhisselatu vesselam da buyuruyor:

“Kişi dostunun dini üzeredir. O hâlde kiminle arkadaşlık ettiğine dikkat etsin.” (Tirmizî, Zühd, 45)

Allah-u Zülcelâl bir ayet-i kerimede de buyuruyor ki:

“(İslâm dinine girme hususunda ve hayırlarda) öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara ihsan üzere, güzellikle tâbî olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.”
(Tevbe, 100)

İslam dini, bu muhacirler ve ensar ile kuruldu. Sonra onlara, ihsan üzere tabi olanlar kimler; tabiîn, tebe-i tabiîn ve onlara tâbî olanlar ta bu zamana kadar…

Bu kıyamete kadar emirdir; sadece Ashâb-ı kiramlara değil, ondan sonra kıyamete kadar gelen insanlara emirdir.

Allah-u Zülcelâl buyuruyor ki: “Onlara ihsan üzere tâbî olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır.”

Allah azze ve celle onlardan razıdır, çünkü Ashâb-ı kirama mutabaat yapıyorlar, namaz kılıyorlar, zikir yapıyorlar, ibadet yapıyorlar. Onlar da Allah-u Zülcelâl’den razıdırlar. Niçin, Allah-u Zülcelâl’in onlara verdiği mükafatlara karşı onlar da Allah’tan razıdırlar. İşte Allah-u Zülcelâl ayet-i kerimede böyle buyuruyor.

İşte bu gibi insanlara karşı uyanık olalım, onların dediklerine bakmayalım. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemden bu zamana kadar din nasıl gelmişse, öyle muhafaza edeceğiz inşallah.

Bu dini korumak, bizim namusumuz gibidir, dikkat edelim bizim zamanımızda bozulmasın. Biz de mümin kardeşlerimize anlatalım, bu ayet-i kerimelerin, hadis-i şeriflerin manasını anlatalım. İsterseniz bunları tefsirlerden okuyun.

Birisi anlattı, yanıma böyle bozuk fikirlerden etkilenmiş bir kişi geldi. Bizim dergiden okumuş ve diyor ki: “Siz de haklısınız.”

Yani “Biz de haklıyız, siz de haklısınız.”

O zaman kim haksız?

Ya diyeceksin, “Biz haklıyız, siz haksızsınız” veya “Biz haksızız, siz haklısınız.”

“Biz de haklıyız, siz de haklısızın,” öyle olur mu? Birbirine zıd olan iki şeyin ikisi birden haklı olur mu?

Ayet-i kerimeyi görüyor çünkü, Allah-u Zülcelâl emrediyor. O zaman diyor ki, “Siz de haklısınız.”

Peygamber aleyhisselatu vesselam buyuruyor ki,

“Ümmetimden bir taife, hak üzerinde galip gelmeye devam edecektir. Onlar hak üzerinde hep böyle sebat edip durdukları müddetçe ta Allah’ın emri onlara gelinceye kadar muhalif olanlar onlara zarar veremeyecektir.” (Ebu Dâvud, Fiten 1, 4252; Tirmizî, Fiten 51, 2229)

Bazıları diyor ki, “Bu zamanda evliyalar kalmadı.” Halbuki, hadis-i şerifte “Kıyamete kadar hak üzere mücahede eden bir taife olacaktır,” diyor.

Ayet-i kerimelerin, hadis-i şeriflerin hükmü kıyamete kadar geçerlidir. “Artık bu zamanda geçerli değil,” demek küfürdür. Ancak insan, “Allah beni affetsin, ben yapamıyorum, hatadır,” diyebilir. Ama “Bu ayetlerin hükmü geçerli değildir,” demek küfürdür.

Kuran’da Nefis Muhasebesi Emrediliyor

Bakın yine Allah-u Zülcelâl bir ayet-i kerimede buyuruyor:

“Ey iman edenler! Allah’a karşı takvalı olun ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı takvalı olun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Haşr, 18)

“Yarın,” derken, yani “kıyamet için, önceden ne gönderdiğine baksın.” Çünkü önceden ne gönderirsen onun üzerine gideceksin.

Yani, “Ne gönderdin, günah mı, gönderdin, sevap mı gönderdin, baksın,” diyor. İşte bu ayet-i kerime nefis muhasebesine işarettir.

Allah-u Zülcelâl bize çok merhametli olduğu için bize ne güzel bir yol gösteriyor. Yani “Ben ahirete ne gönderdim,” diye baksın. Eğer günah işlediyse, onu hemen silmek için tevbe etsin diye kullarına yol gösteriyor.

Elhamdülillah, Allah’a şükür, bize günahlardan sonra, hatalardan sonra, onları ahirete göndermemek için tevbe etmeyi ilham ediyor. Bu Allah’ın çok büyük nimetidir bize…

Bir kişi işlediği günaha samimi kalple tevbe ettiği zaman Allah-u Zülcelâl onu siliyor. Hatta insanın omuzundaki melekler onun günahını yazıyorlar, sonra bakıyorlar ki Allah-u Zülcelâl’in arş-ı alasında onun yerine sevap yazılmış. Melekler mahcup oluyorlar.

“Ya Rabbi, biz gördüğümüzü yazdık.” Diyorlar. Allah-u Zülcelâl buyuruyor:

“Evet, siz doğru yazdınız, ama o hemen tevbe etti. Onun için ona sevap yazdım,” diyor.

Onun için her yerde tevbeyi anlatın insanlara. Bakın ne kadar mühimdir. Eğer siz anlatmazsanız, o zaman o bozuk zihniyettekiler yakalayacaklar onları. En mühim, zihniyettir. İnsanın zihniyeti bozuldu mu, o insan küfre gider.

İnsanı günah işleye işleye nihayet küfre götürüyor. Sevap ise insanın zihniyetini düzeltiyor. İnsan Allah’a bağlanıyor ve daima ibadet ehli oluyor.

Görenle Görmeyen Bir Olur mu?

Evliyaların sözlerine, nasihatlerine kulak vermeyen kişiler adeta köre benzerler. Bir adam kördür ve önünde de bir kuyu vardır. Allah dostu alimler diyor ki:

“Önünde kuyu vardır, onun kenarından geç.”

Eğer o kişi dinlemezse ne olacak, kuyuya düşecektir. Onun için evliyaların nasihatlerini dinlemek lazımdır. İşte bu ayet-i kerimeleri okuduğumuz zaman onları yerine getirmek lazımdır.

Mekke’den Medine’ye gelen bir grup Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’le görüşmek için doğrudan yanına girmişti. Eşec lakaplı bir sahâbî ise yol arkadaşlarından ayrılarak temizlenip güzel bir elbise giydikten sonra Resûlullah’ın huzuruna çıkmıştı. Peygamber aleyhisselatu vesselam onun bu davranışını çok beğenmişti. Ona şöyle demiştir:

“Sende Allah’ın sevdiği iki güzel haslet vardır; bunlardan biri hilim, diğeri teennîdir.” (Müslim, Îmân, 25, 26; Ebû Dâvûd, Edeb, 149)

Teenni, acele etmemek, düşünüp taşınarak karar vermek demektir. Bir işi yapmadan önce durup bir düşünmek, eğer hayırlı ise yapmak, hayırlı değilse yapmamaktır.

Eğer önünüze gelen bir iş Allah’ın razı olduğu bir şey ise, sevap ise hemen yap onu. Ama Allah’ın sevmediği bir şey ise, günah ise yapma…

İnsan böyle bir durup, düşünüp öyle karar verirse yanlış yapmaz. Ama nefsi ne emrediyorsa, hemen istediği şeyi yaparsa o zaman helak olacaktır.

Eğer Allah’ı seviyorsak bütün amellerimizde Peygamber efendimize mutabaat yapalım ki, Allah-u Zülcelâl bizi sevsin.

Allah-u Zülcelâl hepimize razı olacak şekilde amel-i salih nasip etsin. O bizi kendi nefsimize bırakmasın, nefsimizi hayırlarda kullansın, inşallah.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Amellerin Ruhu İhlastır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:33:49 ÖÖ]


Herşeyin Bir Zamanı Var Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:21:38 ÖÖ]


Sırat-ı Müstakimden Ayrılmayalım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:13:33 ÖÖ]


Kalbi Muhafaza Etmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:01:43 ÖÖ]


Dosdoğru Cennete Götüren Yol Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:51:03 ÖÖ]


Kur’an Ahlakı Kalbe Şifadır Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:39:45 ÖÖ]


Abdulbaki Kömür - Yollar Bir Olsun - Ezgiler - 2025 - Nette İlk Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:52:43 ÖS]


Ezan Sesi - İlahiler - 2025 - Nette İlk Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:38:48 ÖS]


Ölüm de Hayat Gibi Bir Nimet Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:37:52 ÖS]


Çocukları Ev Kazalarından Koruma Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:35:00 ÖS]


İyi Bir Kayınvalide Olmanın Yolları Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:31:18 ÖS]


Peygamberimizin İstişare Sünneti Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:17:45 ÖS]


Müminin Her Hali Hayırdır Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:13:21 ÖS]


İhlâslı Amel Ömrün Bereketidir Gönderen: KOYLU
[Dün, 08:07:16 ÖS]


Aileni Ateşten Koru Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:42:30 ÖÖ]


Kur’ân'ı Kerim Hayatımıza Yön Veriyor Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:31:42 ÖÖ]


İman Kardeşliğimiz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:22:41 ÖÖ]


Emanet ve Fıtrat Üzerine Tefekkür Dikkati Emanet Şuuruna Dikkat Edelim Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:14:48 ÖÖ]


Küsleri Barıştırmak Dinimizin Emridir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:53:17 ÖÖ]


İstemek Meselesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:43:13 ÖÖ]