Temeli Sağlam İnşa Etmek
Her nesil kendisinden sonraki neslin bozulmasından endişe eder. Babalarımız kendi babalarından duydukları "bizim zamanımızda böyle değildi" cümlesini kendi çocukları için kurarlarken hem geçmişe hasret duyarlar hem de yaşanan bozulmalardan ve olası daha büyük yıkımlardan endişe ederler. Bizler de bizden sonra gelenlerden endişe etmekteyiz. Tüm bu endişelere, içinde yaşadığımız sıkıntılı çağa rağmen elhamdülillah inançlı insanlar olarak yetişme nasibine erdik. Peki ya bizden sonrakiler de aynı nasibe erebilecekler mi?
Bu endişeler hep var olmasına rağmen son yıllarda giderek artmakta, dedelerimizin zamanları ile babalarımızın zamanlarını karşılaştırdığımızda onların yaşamadıkları kadar bozulmanın ve tahribatın şuan yaşandığını görmekteyiz. Haliyle insan geleceğe dair endişe duymakta, kendini, çoluk çocuğunu, yakınlarını korumaya çalışmaktadır.
İslam âlemi bir yandan mukaddes emanetlerine sahip çıkmaya çalışırken, başka bir yanda zulüm ve gözyaşı ile imtihan oluyor. Tüm bu mücadelelerin yanında bir de ahlâki yozlaşma ile mücadele etmek zorundayız. Tabir-i caizse her cepheden imtihan olunmaktayız.
Muhammed Kutub, İslam âleminin tarih boyunca her zaman büyük sorunlarla imtihan olmasına rağmen çağımızda toplu bir imtihana tabi tutulduğunu söyler. Ona göre yaşananlar gelişigüzel değil, bir ilahi kurala tabidir. Bu ilahi kural ise toplumların sapmasıdır.
“Bu, bir topluluk iyi gidişini değiştirmedikçe Allah’ın da verdiği nimeti değiştirmeyeceğinden ve Allah’ın işiten, bilen olmasındandır” (Enfal, 53).
İlahi nizamdan her sapışta ümmetin tutumuna göre sorunlar yaşadığını dile getiren Muhammed Kutub’a göre çağımızda ümmetin yaşadığı en büyük sorunlardan biri kavramsal bozulmadır ve bu kavramların başını, “La ilahe illallah” kavramı çekmektedir.
Daha önce de dile getirmiştik bir kavramı doğru bir şekilde anlayabilmek için söz, bağlam, anlam ilişkisinin doğru yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde kavramın anlamından uzaklaşarak yanlış fikir ve eylemlere sürüklenebiliriz.
Bugün, “La ilahe illallah” kavramını inanmış olmak için yeterli bir sözden ibaret sanmamız büyük bir yanlıştır. “La ilahe illallah” kavramını yanlış algıladığımız için Müslümanlar olarak yanlış fikir ve eylemlerin içindeyiz.
“La ilahe illallah” sözünü ikrar eden bir kişi rahata ermiş bir kimse değil, üzerine birtakım sorumluluklar yüklenen inançlı bir kimsedir. Artık o var olan tüm bozuk düzenleri, kötülükleri, şirkleri reddetmekte ve Allah’ın rızasına uygun yeni bir düzenin kurulması için çalışmak zorundadır.
Hatırlarsanız bir zamanlar okullarımızda bizlere birtakım şeyler dayatılmasına rağmen biz bunları kabul etmedik. İnancımıza göre yaşamamamız istenmesine, baskılar kurulmasına rağmen var olan baskılara boyun eğmedik. Ne zaman ki düzene boyun eğmemiz gerekti, ne zaman ki oyunu kurallarına göre oynamalı dedik, hayır demeyi bıraktık ve bozuk olan düzeni reddetmedik bizim içimizde de yıkım başladı. Küçük gördüğümüz şeylere “la” diyememekle başladı yıkım... Demek ki önce hayır demeyi tekrar öğrenmeliyiz.
Yazımızın girizgâhında yeni neslin bozulmasından endişe duyduğumuzdan bahsetmiştik. O halde şimdi, “Gelecek nesilleri nasıl koruyacağız?” sorumuza cevap verebiliriz. Temel nasıl atılırsa bina öyle inşa edilir. Sağlam temeller üzerine inşa edilen binanın tuğlaları zarar görse de kolay kolay yıkılmaz. Gelecek nesilleri korumanın ve inançlı nesillerin devamını sağlamanın yolu bozuk olan sistemi reddetmeyi öğretmekten yani, “La ilahe illallah” kavramını doğru bir şekilde inşa edebilmekten geçiyor.
Peygamber Efendimizin (S.A.V.), “Çocuklarınız düzgün konuşmaya başladığı zaman onlara; ‘Lâ ilâhe illallah’ demeyi öğretiniz" buyurması da boşuna değildir.
Çocuklarımızın temellerini güzel atalım ki ilk rüzgârda yıkılmasınlar…