* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Sanal Dünyanın Reel Hesabı  (Okunma sayısı 220 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7241
Sanal Dünyanın Reel Hesabı
« : Kasım 20, 2024, 07:52:23 ÖÖ »
 

Sanal Dünyanın Reel Hesabı

“Allah’tan korkun ve bilin ki sizler şüphesiz O’nun huzuruna varacaksınız…”[1];

“O hâlde gücünüz yettiği kadar Allah’tan korkun…”[2]

Hamd; âlemlerin Rabbi, er-Rakīb, el-‘Alîm ve el-Hasîb isimlerinin yegâne sahibi, kullarının gizli-aşikâr yaptıklarının tamamından haberdar olan Allah’adır. Salât ü selâm; bizlere “her nerede olursak olalım takvalı olmamızı salık veren”, hayatı Cenâb-ı Hakk’ın emrettiği veçhile yaşamak hususunda bizlere numûne-i imtisâl olan Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve onun âl ü ashâbı (radıyallâhu ‘anhum ecma‘în) üzerinedir.

Fahr-i Kâinat Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) son peygamber[3], şeriatının da kıyamete dek bâkī oluşu, bizden öncekilere olduğu gibi bize de, hayatımıza kıyamete değin bu şeriatın yön vereceğini bildiriyor. Tabii bu “kadim” şeriatın günümüzün çeşitli “problemleri” karşısında nasıl cevap vereceği, daha doğru bir tabirle, mevcut istinbat yollarının nasıl işletileceği bu satırları okuyan-okumayan kimselerin merak odağında.

Esasında bugün, mevcut birikimden yüz çevirmeyenlerce merakımız nispeten gideriliyor. “Çağın problemleri” denilince aklımıza ilk sıralarda gelen “ötanazi, organ nakli, süt bankası, koruyucu aile, sigorta, bireysel emeklilik sistemi, katılım bankaları, kripto para, borsa, banka promosyonu vs…”[4] meselelerine dair pek çok fetva örneğiyle karşılaşıyoruz.[5] Sorulan sorular gündelik hayatta doğrudan muhatap olduğumuz meseleler ve çoğu da iktisadî -bu nokta dikkate şayandır-. Bununla beraber, gündelik hayatta doğrudan muhatabı olmamıza rağmen bir problem olduğunun ayırdına varamadığımız bir mesele daha var: Sosyal medya.

“Sosyal medya” terkibine doğrudan fıkhî bir hükmün taalluk etmeyeceği açık. Dolayısıyla aslında mesele bizzat sosyal medya değil, sosyal medyayla gerek fail (etkin özne) gerek münfail (edilgen nesne) olarak etkileşime giren insanın fiilleri.

Eylediği fiillerin her birinden hesaba çekilecek olan insanın üretici yahut tüketici olarak içinde bulunduğu bu etkileşim, onun yumuşak karınlarından birisi. Sosyal medyanın mükellef kulun “yumuşak karnı” olmasının ise birkaç sebebi var. Bunların başında murâkabe şuurunun yitirilmesi ve enaniyet geliyor.

Kişinin sosyal medyayla olan etkileşiminin murâkabe şuurunda gerçekleşmesi pek mümkün olmaz, zira muhatap karşımızda kanlı canlı durmadığı için karşımızda reel birini göremediğimiz sanal dünyayı gerçeklikten -istemsiz olarak- ayırırız. Bu ayırma sonucunda, eylediğimiz fiillerin de “hesabı verilecek” olduğu gerçekliğini ıskalamak ise işten bile değil.

Bunun yanında timelineın hızla akması, reelsler arası otomatik geçiş gibi unsurlar marifetiyle sosyal medya bizi türlü “şeylere” maruz bırakır, irademizle hareket etmemiz zorlaşır ve edilgen bir pozisyonda kalırız.

Burası sosyal medya tüketicisine dair “problem”lerden biri. Maruz kalınan içeriklerin içeriklerine göre problem dallanıp budaklanabilir, genelde de böyle olur zaten.

Sosyal medyada üretici olarak bulunan kimseler ise “göz önünde olmak” gibi bir durumla karşı karşıya. Kişinin göz önünde olmak istemesinin örtük nedenlerini sorgulamak dışarıdan birine vazife olmayabilir. Ancak kişinin kendini hesaba çekmesi elzem.

Öte yandan bu cümleler her ne kadar aklımıza meşhur içerik üreticilerini getiriyor ve kendimizi bahsedilenlere muhatap göremiyorsak da esasında her birimiz dar-geniş kitlelere hitap eden birer içerik üreticisiyiz. “Neden üretiyoruz?” sorusunun cevabı ise kendimize saklı.

İstek safhalarını bir şekilde atlamış ve -kitlesi geniş olsun yahut olmasın- göz önünde bulunan kimseyi bekleyen tehlikelerden biri, içeriklerini tüketicilerin talepleri doğrultusunda üretmek. Müşterisiz metaın zayi olacağı ilkesini benimsemiş bir üretici müşterisi olmayacak içerik üretmeyi zarar(!) addedeceğine göre, müşteriler aynı zamanda içeriklerin fikir babaları da olacaktır. İçerik üreticimiz ise zamanla kendi “hür” iradesiyle açmış olduğu hesapta figüranı oynayacak…

Söz gelimi bugün tüketici kitlenin insanların “mahremine” olan teveccühü had safhada. Muhakkak öteden beri var olan bir merak bu, evvelce magazin köşelerinde/kanallarında yalnızca “meşhur”lara gösterilebilen bu ilgi bugün herkese gösterilebiliyor. Herkes kendi takipçilerince meşhur, çarka dişli olanlar ister-istemez şöhret ağını genişletmeye çabalıyor. Talep üreticinin mahremineyse senaryoyu mahrem anlar oluşturuyor, talep başka yönde olursa senaryo da o yönde değişecek.

Tabii mahrem senaryolar, her ne kadar bu tarz örnekler çoksa da, doğrudan evin içiyle sınırlı kalmak durumunda değil. Hayatımız, bize dair herhangi bir şeydir mahremimiz…

Buraya kadar yazılanlar çoğunlukla sosyal medyanın görsel unsurlarıyla irtibatlıydı. Yazılı unsurlar için de çeşitli tehlikeler söz konusu. İmam Gazzâlî’nin (rahimehullah) Bidâyetü’l-hidâye’de elleri korumamız gereken hususlardan bahsederken söylediği “… İki elini, telaffuz etmenin/konuşmanın caiz olmadığı şeyleri yazmaktan da muhafaza et. Zira kalem, iki dilden biridir, dolayısıyla kalemi de dilini muhafaza etmen gereken şeylere karşı muhafaza et!”[6] sözü yazdığımız tweetler, attığımız mesajlar hakkında bize bazı fikirler vermeli.

Bugün her ne kadar bir telefona/bilgisayara yazıyorsak da yazdığımızı okuyan, kendisine hitap ettiklerimiz gerçek kimseler. Dolayısıyla farkına varmakta güçlük çeksek de her bir mesajımızla/tweetimizle esasında konuşuyoruz. “Sözü çok olanın hatası da bol olur.”[7] cümlesi fehvasınca hata yapma oranımızın düşmesi için yalnızca reelde susmamız yetmese gerek. Sükûtu iltizam etmemizi salık veren hadis-i şerifleri göz önünde bulundurduğumuzda ise sonuç biraz daha ağırımıza gidecek cinsten…

Yazıyı çeşitli örneklerle ve başka pencereler açarak genişletmek mümkünse de buraya kadar zikredilen örneklerle açılan pencereler bizleri -kısa süreli de olsa- tefekküre sevk etmeye yeterli. Sanal âlem hayatımızın ayrılmaz bir parçası hâline gelmek suretiyle eylediğimiz amellerin tamamına yakınında bize iyi-kötü yoldaşlık etmektedir.

Âlemin sanal olması ise bizi yaptığımız amellerin her birinin hesabını verecek olduğumuz hakikatinden gafil bırakıyor. Bizse her ânımızı gözeten, yaptığımız/yapacağımız her şeyi bilen, bizi hesaba çekecek bir Allah’ımız olduğunu aklımızdan çıkarmamakla mükellefiz. Bunun şuurunda yaşayabilmemiz için ilk şartımız bu.

Bunun yanında, her işimizde olduğu gibi, hem farkındalığımızı koruyabilmek hem de bu farkındalığın mûcibince amel edebilmek için O’nun yardımına muhtacız. O diler, yardım ederse olur, etmezse olmaz.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------

[1] el-Bakara, 2/223.

[2] et-Teğâbün, 64/16.

[3] el-Ahzâb, 33/40.

[4] Metot farklılıkları barındırmakla birlikte, bu meselelere dair fetva örnekleri için Din İşleri Yüksek Kurulu Fetvaları ile Güncel/Günümüz Fıkıh Problemleri/Meseleleri başlıklı eserlere bakılabilir.

[5] Bugün nispeten fetva enflasyonundan da bahsedilebilir. Bu enflasyon ortamında haramlara dahi fetva verilebildiğini gözden ırak etmemek gerek. Kimin muteber kimin itibara şayan olmadığını tespitte zorlana da biliriz. Bununla beraber sığınacak bir limanımız hâlâ var: “Şurası muhakkak ki; haramlar da apaçık bellidir, helâller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram yahut helâl olduğu) şüpheli olanlar vardır ki insanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda; kim şüpheli şeylerden kaçınırsa dinini de ırzını da korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere dalarsa harama düşmüş olur. Tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi… Her an koruluğa düşebilecek durumdadır. Âgâh olun! Her melikin bir koruluğu vardır, Allah’ın koruluğu da haramlarıdır…” [Buhârî, “Îmân”, 39, “Büyû‘”, 2; Müslim, “Müsâkāt”, 107; Ebû Dâvûd, “Büyû‘”, 3; Tirmizî, “Büyû‘”, 1; Nesâî, “Büyû‘”, 2.]

[6] Ebû Hâmid Muhammed el-Gazzâlî, Bidâyetü’l-hidâye, Dârü’l-Minhâc, Beyrut-2019, s. 158.

[7] Kaynaklarda sözün sahibi farklı farklı zikredilmiştir. Bk. İbn Ebi’d-Dünyâ, eṣ-Ṣamt ve âdâbü’l-lisân, Dârü’l-Kütübi’l-‘Arabî, Beyrut-1990, s. 67, 85, 209. Sözün Rasûl-i Ekrem Efendimize (sallallâhu aleyhi ve sellem) nispeti zayıf bulunmuştur.

İbn Ebi’d-Dünyâ’nın irili ufaklı risalelerden oluşan külliyatı da İmam Gazzâlî’nin yukarıda adı geçen Bidâyetü’l-hidâye’si de tavsiyeye şayan pek kıymetli eserlerdir.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]