YAPILACAK İŞLERİ ERTELEMEK
“Erteleyenler helak olmuştur.” (Hadis-i şerif)
Kur’an-ı Kerim’de bildirildiği üzere, şeytan insanları kendisiyle birlikte cehenneme sürüklemek ister.
Şeytanın insanların çoğuna verdiği sinsi telkinlerden biri İslam ahlâkını yaşamayı ertelemeye yöneliktir.
Şeytanın telkinine kanan bir kişi, ahiret hayatını tamamen etkileyecek bir konunun ileride kolayca telafi edeceği bir vakti olduğunu düşünür. Bir saat sonra, bir hafta sonra, bir ay sonra, gelecek yıl veya yaşı daha ilerlediğinde yapabileceğinden kendince emin olduğu için, Kur’an ahlâkını yaşamayı ertelemekte bir sakınca görmez. Kimin ne kadar yaşayacağı ve ne zaman öleceği belli değildir.
Dolayısıyla insan "bunu daha sonra yaparım" diye düşünürken artık hiç süresi kalmamış bile olabilir.
İnsanın nefsinde, yapmak istediklerini ve içinden geçenleri daha sonraki bir zamana bırakma eğilimi vardır. Genellikle bu yapıya sahip bir insan, yapacağı bir işi; tembellik, üşenme, aciliyetini anlamama gibi pek çok sebepten ötürü ileri bir tarihe ya da son ana kadar ertelemeye çalışır. 'Birazdan yaparım' düşüncesi belki de pek çok insanın içinden geçirdiği düşüncelerden biridir. Günlük hayatta ertelenip sonradan yapılabilecek bu sıradan işler, yapılmasa bile zararını göze alabilecekleri türden ertelemeler olabilir. Ancak şeytanın telkini ile pek çok insanın ertelemeye çalıştığı ‘Allah'ın emri olan Kur’an ahlâkını yaşamak', telafisi ve geri dönülüp düzeltilmesi mümkün olmayan bir ertelemedir.
Kaderinde belirlenen süre kadar yaşayacak bir insanın, bu süreyi uzatması veya yavaşlatması da olanaksızdır. Şeytanın önemli bir taktiği olan erteleme mantığı, onun insanlara oynadığı en önemli oyunlardan biridir. Şeytan hep ertelemeyi, hayırlı ve güzel işleri sonraya bıraktırmayı ister. Hâlbuki bu en önemli sorumluluğu görmezden gelmek veya geciktirmek, kişiyi sorumluluktan muaf tutmaz.
İnsanların birçoğu "bunu yarın yaparım" derken, yarın yaşayacağından ve her şeyin kendi planladığı gibi gideceğinden emin olarak hareket eder. Ancak burada içine düşülen en büyük yanılgı, kaderinde "yarın"da kendisi için nelerin yazılı olduğunu bilmediği halde, kişinin bu planı kesin bir eminlik içinde yapabilmesidir. Allah Kur’an-ı Kerim’de buna karşı insanları şöyle uyarır:
“Hiçbir şey hakkında: "Ben bunu yarın mutlaka yapacağım" deme. Ancak: "Allah dilerse" (inşallah yapacağım de)...” (Kehf Suresi, 23-24)
Elbette insanların bir gün sonrası için plan yapmaları, bu ayet doğrultusunda yapıldığı takdirde gayet normaldir. Ancak burada yanlış olan, insanın plan yapması değil, sonsuz hayatını etkileyecek en önemli konuyu ertelemesidir. İnsanın yarın ne olacağını bilemezken, kendisi için zamanla sınırlı bir görevi yarın da olsa yapacağını düşünerek ertelemesi doğru olmayacaktır. Üstelik kişi içinden bu düşünceyi geçirirken yapması gereken hayrı ertelemek için artık süresi kalmamış bile olabilir. Çünkü ölüm insanın karşısına hiç beklemediği bir anda çıkar. Neşe içinde eğlenirken, kalabalık bir alışveriş merkezinde dolaşırken, sabaha karşı yatağında uyurken, işe gitmek üzere evinden ayrılırken veya hayatı boyunca hazırlandığı bir sınava girerken ölüm insanı aniden yakalayabilir. Çünkü böyle bir anda hayatı boyunca Kur’an ahlâkını öğrenmeyi ve Allah rızası için yaşamayı bir sonraki güne erteleyen veya ibadetlerini yerine getirmesi gerektiğini bildiği halde yaşlanmayı bekleyen kişi çok büyük bir yanılgıya düştüğünü hemen anlar. Bu nedenle insanın yapması gerekenleri gecikmeden bir an önce yerine getirmeye başlaması, her şeyden önce kendi ahireti için son derece hayatidir. Her insanın yaşadığı anın değerini bilmesi gerekir. Fısk içerisinde olanların İslam ahlâkını yaşamaya başlamamak için sürekli mazeretler öne sürerek bunu ertelemeleri ve yaşadıkları anın değerini bilmeyip ahlâklarını güzelleştirmek için yeterince çaba göstermemeleri son derece yanlıştır. İnsan ibadetlerini yerine getirmeyi erteleyemeyeceği gibi, güzel ahlâkın tüm gereklerini yaşamayı, imani olarak derinleşmeyi, coşkulu bir Allah sevgisine sahip olmayı ertelememelidir. Böyle bir erteleme, insanı ahirette çok utanacağı ve pişman olacağı bir duruma düşürebilir. Bir Müslüman’ın eksiklerini düzeltmekte, cennete girmesine vesile olabilecek salih amellerde bulunmakta 'bunu sonra yaparım veya bunu sonra düşünürüm' diyerek herhangi bir ertelemede bulunmaması gerekir. Çünkü insanın o an için irade gösteremeyip, değiştirmekte ağırdan aldığı bir hatası, ahirette karşısına çıkabilir.
İnsanın hiçbir zaman aklından çıkarmaması ve hayatının her anını buna göre değerlendirmesi gereken bir gerçek vardır: İnsan ahret harmanında dünya tarlasına ektiklerini karşılık olarak görür. Kul, dünyasını ve ahiretini aydınlatmak için çaba göstermekle sorumludur. Gayret edip irade göstererek Allah'ın izniyle cenneti kazanabilecekken, anlık tembellikler ve ertelemeler yüzünden dünyasını da sonsuz ahiret hayatını da kaybedebileceğini unutmamalıdır. Hayır getirecek bir işin ertelenmesi kişiye umulmadık kayıplar getirebilir. Ertelemekten vazgeçen ise sürekli olarak ilerler. Ve çok kısa sürede olgunlaşmış, maneviyatında derinlik elde etmiş, seri bir şekilde işleri halledebilme kapasitesine ulaşmış olduğunu görür.
“Oysa Allah, kendi eceli gelmiş bulunan hiçbir kimseyi kesinlikle ertelemez. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (Münafikun Suresi,11)
Bilinen bir gerçek vardır ki hiç kimse, kaderinde belirlenmiş olan vakit geldiğinde ölümden kaçamaz.
Yani hiç kimse bir hafta, hatta birkaç dakika sonrasından dahi emin olamaz. Dolayısıyla bir saniye sonra yaşayacağının bile garantisi olmayan, nerede ve ne zaman öleceğini asla bilmeyen bir insanın Kur’an ahlâkını yaşamayı erteleyip uzun vadeli planlar yapmasının ne büyük bir gaflet olduğu ortadadır.
İnsan günlerini zaman geçirme psikolojisiyle yaşamamalıdır. Geçen zamanın asla geri döndürülemeyeceğini bilerek, zamanı iyi değerlendirmelidir. Bir günü sıradan bir 24 saatlik süre olarak değil, Allah'ın rızasını kazanabileceği yeni bir fırsat olarak değerlendirmesi, geçen bu süreyi kişinin kendi lehine kullanması açısından çok önemlidir. Her insan yaşadığı her günü, üzerine yazılacak yeni bir sayfa gibi kabul etmeli ve bu sayfanın üzerine gücü yettiğince çok salih amel eklemeye çalışmalıdır. İnsanın günün sonunda, tüm gününün Allah için pek çok hayırla dolu olduğunu görmesi, vicdanını rahat ettirecek vesilelerdendir.
Ertelemeden, zamanında yapılan bir ibadet, geciktirmeden yerine getirilen bir güzel ahlak özelliği, Müslüman için kazançtır. Ayrıca müminin Yüce Rabb’imize olan teslimiyetini, sevgisini, inancını, imanını göstermesi için birer lütuftur.