* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Yapmamız Gereken Vazifelerimiz  (Okunma sayısı 448 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Yapmamız Gereken Vazifelerimiz
« : Haziran 14, 2019, 12:37:48 ÖS »
Yapmamız Gereken Vazifelerimiz ve Korumamız Gereken Beş Emanetimiz -

Yığın yığın dertler içinde bunalan ve içten içe çürüyen insanlık, kendisini felaketlerden çekip çıkaracak kurtarıcı bir sistem bekliyor. Istırap dolu gönlüne su serpecek merhametli bir dosta hasret çekiyor. Yüreğine saplanan küfür hançerini sökecek şifalı bir elin yolunu gözlüyor.

İnsanlığın beklediği kurtarıcı sistem, hasretini çektiği merhametli dost, yolunu gözetlediği şifalı el, yüce dinimiz İslam’dır. Sevgi ve şefkate susamış gönüller, elem ve ıstıraba bürünmüş yüzler, İslam’la yeniden huzura kavuşacak ve yeniden dirilecektir.

O halde, korkunç bunalımlar içinde kıvranan insanlığa İslam’ı anlatmak ve onun kurtarıcı mesajını yudum yudum sunmak, Müslüman’ın en ciddi ve en önemli vazifesidir. Zira Müslüman, Allah’a inanan, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren, iyiliği emredip kötülükten nehyeden ve insanlığın kurtuluşu için çıkarılan en hayırlı ümmetin şerefli bir ferdidir.
Bu hakikati, Yüce Rabbimiz (c.c.) Kur’ân-ı Kerim’de şöyle ifade buyurmuşlardır:

’Siz insanlar için (insanların kurtuluşu için) çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten nehyeder ve Allah’a inanırsınız.’1

’Onlar öyle kimselerdir ki, şâyet kendilerine yeryüzünde imkân ve iktidar versek, namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin âkıbeti Allah’a aittir.’2

İnsanlığın kanayan yarasını sarmakla görevli olan Müslümanlar vazifelerini yapmaz, iyiliğin ta kendisi olan İslam’ı insanlara anlatmaz ve kötülüklerden onları uzaklaştırmaya çalışmazlarsa, Allah’ın azabına uğrama tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar.

Bu büyük tehlikeyi sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle haber vermişlerdir:

’Canım yed(-i kudret)inde olan (Allah)’a yemin olsun ki, mutlaka (ya) ma’rûfu (şeriatın ve aklın iyi gördüğü şeyi) emredersiniz ve mutlaka münkerden de menedersiniz ya da mutlaka Allah’ın kendi (katın)dan bir ceza göndermesi yakındır, sonra O’na dua edersiniz de size icabet edilmez.’3

O halde, bu büyük tehlikeden kurtulmak için, hem insanlığa karşı hem de birbirimize karşı tebliğ ve irşat vazifemizi yerine getirmek zorundayız. Yıllar yılı daldığımız gaflet uykusundan uyanmak zorundayız. Bu derin gaflet uykusu sebebiyle, sanki basiretimiz bağlandı. Gönüllerimiz karardı. Gözlerimiz uyuştu. Kulaklarımız pas tuttu. Cesaretimiz kayboldu. Dillerimiz hakikati haykırmaz oldu.

Bu itibarla, ’Müslüman’ım’ diyen herkes, İslam’ı öğrenmek, yaşamak ve yakınlarından başlayarak onu tebliğ etmek suretiyle vazifesini yapmalıdır. Bu yapılmadığı sürece gaflet uykusu devam ediyor demektir.

Etrafınıza bir bakınız. Yaratılan her şey vazifesini yapıyor. Çiçekten çiçeğe koşan arı vazifesini yapıyor. Kozasına kendisini hapsedip ölümü ve dirilişi bekleyen ipek böceği vazifesini yapıyor. Ağını tel tel ören örümcek vazifesini yapıyor. Tohumu çatlatan toprak vazifesini yapıyor. Esen rüzgar, yağan yağmur, dalgalanan deniz, uçan kuş, yeşeren çimen, parlayan yıldız, ay ve güneş vazifesini yapıyor. Evet kainattaki her şey vazifesini yapıyor. Kur’an ve Sünnet’in haber verdiğine göre, hepsi kendi lisan ve haliyle Cenab-ı Hakk’ı tesbih ve O’na secde ediyor.4

Ya insanoğlu.. Allah’a kulluk için yaratılan insan;5 göklerin, yerin ve dağların yüklenmediği emaneti yüklenen insan;6 yeryüzünde Allah’ın halifesi kılınan insan;7 en güzel yaratılma şerefine erdirilen insan;8 yerdeki ve göklerdeki her şey emrine verilen insan; 9 yeryüzüne imtihan için gönderilen insan10 acaba vazifesini yapıyor mu?

Allah Azîmüşşan’ın:

’Ben Rabbiniz değil miyim?’11 sorusuna ruhlarının verdiği ’Evet, Rabbimizsin’ cevabına sadık kalıyor mu?
İnsan olmanın, mü’min ve Müslüman olmanın gereğini yerine getiriyor mu?

Kendimizi aldatmadan ve cesaretle söyleyelim ki, çok az kimsenin dışında Allah’ın verdiği vazifeler yerine getirilmiyor. Eğer vazifeler yapılmış olsaydı, dünyamız bu kadar kararmayacak, cemiyetimiz bu kadar alt-üst olmayacak ve savaşlar olmayacaktı.

O halde Müslüman kardeşim, uyan ve kalk. Özüne dön. Allah’a koş. Kur’an’a sarıl. Dinine sahip çık. Peygamber (s.a.v.)’in mesajına kulak ver. Ahiretin için iyi hazırlan. Dünya için de çalış. İslam’ı bütünüyle yaşa. Kulluk sarayını kur.

İlim, mektep ve cami üçlüsüne önem ver. Çoluk çocuğunun gönüllerini İslam’la aydınlat. Onlara güzel örnek ol.

Yakınlarından başlamak suretiyle başkalarına nasihat et. Unutma ki, nasihat fayda verir. Dinini yaşamak ve anlatmak hususunda samimi olursan yardımcın Hz. Allah’tır. O’nun yardımıyla önüne çıkan her engeli aşarsın. Belki Hz. Yakub (a.s.) gibi gözlerin hasretle dolacak ama Yusuf’unu bulacaksın. Hz. İbrahim (a.s.) gibi ateşe atılacaksın ama kendini gül bahçesinde bulacaksın. Hz. Yunus (a.s.) gibi balık karnına girsen de, Hz. Eyyûb (a.s.) gibi hastalıkla imtihan edilsen de, Hz. Musa (a.s.) gibi Firavun’un sarayında yaşasan da, Hz. İsa (a.s.) gibi çarmıha gerilmek istensen de ve Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi öz yurdundan çıkarılsan da, hakimler Hâkim’i, Rahman ve Rahim olan Allah Azimüşşan seni yalnız bırakmayacaktır. Yeter ki sen, samimiyetle Allah’ın dinine hizmet etmeye çalış. Dönüş Allah’adır.

Tarihin en modern imkânlarına sahip olmasına rağmen, kalbi kırık, gönlü buruk, bağrı yanık ve ümidi sönük insanlık... Hayatın sadece maddeden ve şehvetten ibaret olduğu yanlışına kapılan insanlık... Baş döndürücü bir hızla maddi gelişmeler sağlayan, gökdelenler, feza gemileri, bilgisayarlar, füzeler, robotlar, bombalar imal eden insanlık... Ses duvarını aşan uçaklarla göklerde gezen, yerin ve denizlerin dibini didik didik edip üç bin metreden petrol çıkaran insanlık... Elindeki küçücük bir makineye dünyayı sığdıran insanlık... Bütün bunlara rağmen huzur ve saadeti bulamayan insanlık...

Evet, insanlık, huzur ve saadeti, ancak Allah’ın kurtarıcı nizamı İslam’ın gölgesine sığındığı vakit bulacaktır. Ruhuna ve yaratılışına dönüp İslam’a sığınmadıkça, aradığı huzur ve saadete hep hasret kalacaktır. Barışa, iyiye ve güzele, sevgi ve kardeşliğe, hürmet ve merhamete, hasret kalacaktır. Din, akıl, can, mal ve nesil güvenliğine hasret kalacaktır. Bunlara hasret kaldığı sürece de, için için kendini yiyip tüketecektir. O halde, insanlığın yeniden kendini buluşu, İslam’a dönmesine ve onu bütünüyle yaşamasına bağlıdır.

Yüce dinimiz İslam, dini, aklı, canı, malı ve nesli koruma hususuna büyük önem vermiştir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in bir hadisinde dinini, canını, malını ve ailesini muhafaza uğrunda öldürülen kimselerin şehid sayıldığı bildirilmiştir.12 Bu itibarla, dinimizin korunmasına önem verdiği beş hususa kısaca temas etmek istiyorum:
1- Dini Korumak:

Bilinmelidir ki, bir milleti ayakta tutan en büyük güç, dindir. Din bir hayat nizamıdır. Din, bir diriliş kaynağıdır. Dinini yıkan milletlerin sıkıntı ve belalardan kurtulması mümkün değildir. Allah’ın son dini ise İslam’dır. İslam bütün insanlığın dinidir. Kendinden önceki dinlerin hükümlerini kaldırmıştır. Bu itibarla kurtuluş ve saadet isteyen insanlık, İslam’a inanmak zorundadır. İslam bütün insanlığı imana çağırır. Bu husustaki metodu zorlamak değil tebliğ ve davettir. Bu davete koşan insanın dinimizdeki adı mü’min ve Müslüman’dır. Müslüman’ın yeryüzündeki en büyük vazifesi dinini korumaktır. Dinini kaybeden Müslüman her şeyini kaybetmiştir. Bu sebeple her Müslüman öğrenmek, öğretmek ve yaşamak suretiyle dinini koruyacaktır. Müslümanlar dinlerini yaşamadıkları sürece kendi ülkelerinde bile ezilmekten ve baskı altında tutulmaktan kurtulamayacaklardır.

2- Aklı Korumak:

Dinimiz aklın korunmasına da büyük önem verir. Aklı olmayan kimse dinî vazifelerden sorumlu değildir. Kur’ân’da birçok ayette aklı kullanmaya atıf yapılmaktadır.13 Rivayet edildiğine göre bir hadiste şöyle buyrulmuştur: ’Kişinin şerefi dini, asaleti aklı ve soyu da ahlakıdır.’14 Bu itibarla Allah’ın verdiği akıl servetini düşmanlarından korumak dinimizin emridir. İçki, kumar, esrar, eroin, kin, haset, aşırı hırs, taşkın şehvet gibi İslam’ın bütün yasakları aklın düşmanıdır. Bunlar doğru düşünmeyi önleyen ve kötülükleri çağıran korkunç düşmanlardır. Bu düşmanlardan korunmak için gönüllere ve hayata İslam’ın hakim olması şarttır. İslam’ın hakimiyet kurmadığı bir toplumda aklı korumak mümkün değildir. Allah’ın yasakları çiğnendiği sürece aklî hastalıklar, cinnetler, cinayetler çoğalmaya devam edecektir.

3- Canı Korumak:

İnsan hayatı mukaddestir. Kısas, harp, fitne ve recim gibi durumlar hariç dokunulmazdır. Allah’ın verdiği canı almaya kimsenin hakkı yoktur. Bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibidir.15

4- Malı Korumak:

Dinimiz helal kazanç elde etmeyi kutsal saymış ve teşvik etmiş, haram kazancı ise reddetmiş ve lanetlemiştir. İslam’da haksız yere kimsenin malına dokunulmaz. Herkes can güvenliği gibi mal güvenliğine de sahiptir. Toplum İslamlaşırsa haksız kazanç yolları kapanacak ve herkesin mal güvenliği sağlanacaktır.

5- Nesli Korumak:

Bir millet inançlı, bilgili, şahsiyetli, dirayetli, çalışkan ve dürüst insanların omuzlarında yükselir. Nesillerini tehlikelerden koruyan milletler, yarınlarını güven altına almış olurlar. Bu bakımdan dinimiz neslin korunmasına büyük önem verir. Bu hususta ana-babalara, camilere, okullara, dergahlara ve her çeşit yayın vasıtalarına büyük görevler düşmektedir. Çocukları bedenen ve ruhen geliştirmek, sorumluluk taşıyan herkesin vazifesidir. Aksi halde gençlerin dünya ve ahiretleri perişan edilmiş olur ki, bu vebalin altından kalkılamaz.

Günümüz gençliğinin büyük bunalımlar içerisinde olduğu acı bir gerçektir. Kurtların, kuşların, aslanların ve kaplanların bile yavrularına sahip çıktığı, tehlikelerden koruduğu bir dünyada, Müslüman’ın yavrusuna sahip çıkmayıp bara, pavyona, meyhaneye, kumarhaneye sürüklenmesine göz yummasını izah etmek mümkün değildir. Bilinmelidir ki, sokaklarda ve parklarda biçimsiz kıyafetlerle dolaşan, giyiminden Avrupalı, lisanından Müslüman Türk olduğu anlaşılan bu nesil, bizim neslimizdir. Kadın-erkek ilişkileri bir çıkmaza doğru sürüklenmektedir. Eğer bu nesli, hayatı şehvetten ibaret gösteren basına, yabancı kültür pazarlayıcısı ekranlara bırakırsanız, aile kutsiyeti yıkılmış, evlilik bir festival haline dönüşmüş ve neslin de sonu yaklaşmış demektir. Nesli İslam’ın sınırları içerisine çekemezsek bu acı son kaçınılmazdır.

O halde mü’minler, zaman okyanusu içinde su alan insanlık gemisi, kurtuluş ve saadet sahiline ancak İslam’la çıkacaktır. İslam’ın dışında kurtuluş ve saadet yolu yoktur. İslamî bir hayat yaşayarak, dinimizi, aklımızı, canımızı, malımızı ve neslimizi emniyete almalıyız. Unutmamalıyız ki, İslam’dan uzaklaşmak, azgınlaşmak ve teröristleşmek demektir. Azgınlığın sonu ise pişmanlık ve hüsrandır.

Yüce Rabbimiz’in bütün insanlığı kuşatan uyarıcı hitabı şöyledir:

’Ey İnsanlar! Sizin taşkınlığınız, sırf kendi aleyhinizedir. (Bununla) sadece dünya hayatının yararını elde edersiniz. Sonunda dönüşünüz bizedir. (Biz de) bütün yaptıklarınızı size haber vereceğiz.’16

------------------------------------------------------------------------------------------------

1   Âl-i İmrân, 3/110.

2   el-Hac, 22/41.

3   Tirmizî, Fiten, 9.

4   Bkz., en-Nûr, 24/41; en-Nahl, 16/48-49; el-Cumua’, 62/1; el-Haşr, 59/1; es-Saf, 61/1; el-Hadîd, 57/1; et-Teğâbün, 64/1.

5   Bkz., ez-Zâriyât, 51/56.

6   Bkz., el-Ahzâb, 33/72.

7   Bkz., el-Bakara, 2/30.

8   Bkz., et-Tîn, 95/4.

9   Bkz., İbrâhîm, 14/32,33; en-Nahl, 16/10-14; el-Hac, 22/65; Lokmân, 31/20.

10   Bkz., el-Kasas, 28/2; ez-Zümer, 39/49; et-Teğâbün, 64/15.

11   Bkz., el-A’râf, 7/72.

12   Bkz., Nesâî, Tahrîmu’d-Dem, 24.

13   Bkz., el-Bakara, 2/44, 73, 76, 242; Âl-i İmran, 3/65, 118.

14   Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.14, s.381, h.no:8773, Müessesetu’r-Risâle, Beyrut, 1997.

15   el-Mâide, 5/32.

16   Yûnus, 10/23.
 

 


* BENZER KONULAR

Birlikte Hizmet Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:59:59 ÖÖ]


Gizli Halleri Açık Hallerinden Daha Hayırlı Adamlara İhtiyacımız Var Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:31 ÖÖ]


Mücahitler Kazandığınızı Kaybetmeyiniz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:32 ÖÖ]


İnsanlardan Övgü Beklemek Ateşle Oynamak Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:24:29 ÖÖ]


Zamanın Kıymetini Bilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:13 ÖÖ]


Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]


Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Aralık 21, 2024, 05:34:39 ÖS]