Gönüllere Yol Bulmak
Gönül, insanın duygu dünyasının, irfanî bilgi, sanat, edebiyat, estetik ve nezaket adına ortaya koyduğu bütün değerlerin oluşup geliştiği bir merkezdir. Bizleri hayata bağlayan ve yaşama sevinci veren de gönül dünyamızın güzelliğidir. Bu yüzden insanoğlunun huzurlu ve mutlu bir hayat yaşaması, dış dünyası ile gönül dünyası arasında bir denge kurmasıyla yakından ilgilidir. Gönül dünyamızın inşasında da yüce dinimizin büyük bir rolü vardır.
İslâm, gönlü merkeze alan, hikmete dönüşen bilgi ve salih amelle dindarlığı besleyen; böylelikle insanlığı huzur ve barışa kavuşturmayı hedefleyen bir dindir.
Tasavvuf kültürümüzde gönül, Yüce Allah’ın tecellî ettiği bir "nazargâh-ı ilâhî"dir. Yunus’a göre de "gönül Çalab’ın tahtı"dır. Bu sebeple inancın ve güzel duyguların merkezi olan gönlün, manevî ve ahlâkî güzelliklerle bezenmesi oldukça önemlidir. Çünkü gönlü güzel insanların artması ile toplumsal huzur ve barış doğru orantılı olarak artmaktadır. Kişilik ve karakter eğitiminin bir amacı da gönlü güzel olan ve bu zenginliği başkalarıyla paylaşan bireyler yetiştirmek olmalıdır. Zira bugün yaşadığımız şiddet, çocuk ve kadın istismarı, tüketim çılgınlığı, yoksulluk ve yoksunluk gibi problemlerin ardında, gönül iklimindeki duyarsızlaşma ve yozlaşmanın büyük bir payı vardır. Bu yüzden adalet, doğruluk, dürüstlük, güven, yardımlaşma ve sevgi gibi erdemlere önem vermeli ve bu değerleri hayatımızın merkezine alarak, yaşayan değerler olarak insanlığa sunmalıyız. Çünkü bu değerlerin konuşulması değil hayata yansıtılması önemlidir.
Toplumsal huzur ve barış için benliği aşmış, hayatı sevgi ve hoşgörü ile dolu, gönülden gönüle yol bulan insanlara ihtiyacımız var. Anadolu’muzda Yüce Allah’a aşk derecesinde bağlı ve kalplerini Sevgili Peygamberimize yer eyleyen, yüksek İnsanî değerlere sahip, insanlığın ortak erdemlerine katkı sunan gönül sultanları hep bulunmuş ve insanlığa böyle bir yolun rehberliğini yapmıştır, insana sırf insan olduğu için değer veren, farklılıkları zenginlik kaynağı ve iyilikte yarışma sebebi olarak gören Ahmet Yesevî, Mevlânâ, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Velî’lerden günümüze taşıyacağımız pek çok değer vardır.
Bugünlerde dilleri, ırkları, renkleri ve kültürleri farklı, fakat inançları ve gönülleri bir milyonlarca Müslüman, sözden öte gönlün ve samimiyetin ön plâna çıktığı mekânlar olan mübarek topraklarda hac görevini ifa etmekte, gönül dünyasının amansız düşmanları olan benlik ve bencillik duygularından arınarak, varoluşunun nihai anlamını kavramakta, gönüllerini kötülüklerin giremeyeceği harem bölgeleri kılmaktadırlar.
Bu vesile ile hac ve diğer ibadetlerimizin gönüllerimize güzellikler katan kazanımlara dönüşmesini ve hacca giden vatandaşlarımızın sağlık ve afiyet içerisinde hac görevlerini yerine getirmelerini Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.