* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: ZAMANI ZAMANINDA DEĞERLENDİRMEK  (Okunma sayısı 319 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
ZAMANI ZAMANINDA DEĞERLENDİRMEK
« : Ekim 14, 2019, 06:10:08 ÖÖ »
ZAMANI ZAMANINDA DEĞERLENDİRMEK

Hayat başlar ve biter! Nasıl başlayıp nerede sona erdiği değil, ikisi arasına neler sığdırabildiğin önemlidir.

Hayat, zaman ve ömür kavramları farklı durumları açıklamak için kullanılsa da bazı konular üzerinde aynı anlamı teşkil edecek şekilde kullanımı mevcuttur. Hayat, zaman ve ömür… İnsanlığı ve bütün kâinatı yaratan Allah azze ve celle’nin insan başta olmak üzere bütün yaratılmışlara bahşettiği ama bir saniye sonra ne olacağını bilmeden hatta aldığı nefesi vermeye bile garantisinin olmadığı, korku ve ümit arasında cüzi bir irade verilerek imtihana tabi tutulduğu bir misafirhanedir.

İşte tam da bu yüzdendir ki doğumla başlamış olan bu mücadele son nefesimizi vermemizle ya da aldığımız nefesi veremememizle son bulur. Önemli olan ise bu misafirhanedeki zamanımızın uzun ya da kısa olmasından ziyade, başlangıç ve bitiş arasına neler sığdırabilmiş olmamızdır. Misafirliğimiz süresince değerlendirmemiz gereken büyük ya da küçük birçok fırsatla karşılaşırız. Bu karşılaştığımız fırsatların farkında olarak bunu en iyi şekilde değerlendirip “keşke yapsaydım” yerine “iyi ki yapmışım” demeliyiz ve bunu da zamanında söylemeliyiz.

Her bireyin yapması gereken kendine göre sorumlulukları vardır. Ama ben Müslüman’ım diyen kişilerin yapması gereken belli başlı görevler değişmez. Bu görevlerin başında ise Yaratan’ı tesbih etmemiz için yapmamız gereken bir eylem vardır ki bu da namazdır. Bir vakit namazı vaktinin dışında kılmak ne kadar geçersiz ise o bir vakit namazı kendi vaktinde kılmak da o derece makuldür. Bu şekilde zaman, zamanında değerlendirilmiş olacaktır.

Bu durumdan sonra da geçmiş için kederlenip gelecek için tasalanma durumu ise zamanı zamanında değerlendirmenin verdiği özgüvenle mevzu bahis bile olmayacaktır. Zamanı zamanında değerlendirememenin sonuçlarını şu anlamlı sözler ne kadar da bariz olarak açıklıyor:

“Bir yılın değerini öğrenmek istiyorsan, onu sınavda başarısız olmuş bir öğrenciye sor.

Bir ayın değerini öğrenmek istiyorsan, onu erken doğum yapmış bir anneye sor.

Bir haftanın değerini öğrenmek istiyorsan, onu haftalık bir gazetenin editörüne sor.

Bir saatin değerini öğrenmek istiyorsan, onu eşini bekleyen bir âşığa sor.

Bir dakikanın değerini öğrenmek istiyorsan, onu treni kaçırmış birine sor.

Bir saniyenin değerini öğrenmek istiyorsan, onu bir kazadan son anda kurtulmuş birine sor.

Bir salisenin değerini öğrenmek istiyorsan, onu olimpiyatlarda gümüş madalya kazanan bir sporcuya sor.”

Geçmiş artık ellerimizden çıkmıştır, onu geri getiremeyiz. Gelecek ise elimizde değildir, ona müdahale edemeyiz. En güzeli, yaşadığımız anı en hayırlı şekilde değerlendirmeye gayret etmektir


BİZE GÖRE ZAMAN

Bir Müslüman’ın “La ilahe illallah” dediği andan itibaren hayatını, bakış açısını ve zihin dünyasını sıfırlayıp temele bu cümleyi oturtması gerekir. Kendi dünyamızın tahtına Kelime-i Tevhid’i koyduktan sonra her şeye bakışımızı Kelime-i Tevhid belirler. Bunun içine her şey dâhildir; insana bakışımız, dünyaya bakışımız, kendimize bakışımız hatta bir masaya bakış açımız bile değişir. Bir Müslüman’ın zihniyeti ile gayrimüslim olan birinin zihniyetinin masaya yüklediği anlam bile farklıdır. Hal böyleyken zaman gibi temel bir mefhuma yüklediğimiz anlam aynı olabilir mi?

Bir Müslüman olarak zaman hakkındaki düşüncelerimiz bir gayrimüslim ile aynıysa herhalde bize kırk fırın ekmek bile yetmez. Belki de zaman anlayışımızdaki en büyük sıkıntı, geçmişi ve geleceği adlandırmadan bugünü inşa etmeye çalışmamız. Oysa geçmiş ve gelecek anlayışı olmayan biri bugünü nasıl inşa edebilir? Gelin, isterseniz öncelikle geçmişi ve geleceği adlandırıp bugünü konuşalım.

Önce geçmiş kavramıyla başlayalım inşamıza. Geçmiş deyince hep “geçmişi unut” derler. Geçmişinden bugününe sadece kin, nefret, intikam ve komplekslerini getirenler unutsunlar bu geçmiş anlayışlarını. Bir Müslüman için geçmiş bu kadar ucuz değildir. Çünkü Müslüman’ın geçmişe dair ilk hatırası galu bela’dır ve Rabbimize verdiğimiz ahdimizdir. Ve sonra dünyaya gelişimizle başlayan imtihanlarımızla devam eder hatıralarımız. Düşe kalka öğreniriz hayata dair çoğu şeyi ve bugünümüz geçmişin tecrübesiyle başlar. Rabbimiz bir nevi bizi bu dünyada bir eğitime sokar, geçmişi köşeye bırakmak önceki bütün eğitimimizi ve ahdimizi yok saymak değil midir?

Sonra gelecek anlayışımızla devam ettiririz inşamızı. Hadi gelin burada kendimizi bir sınava tabi tutalım: gelecek deyince aklımıza ne geliyor? İyi bir iş mi, çok para ve lüks mü, evlilik mi ya da dünya hayatımızda bizi daha çok mutlu edecek şeyler mi? Bunun cevabını da kendimiz sessizce itiraf ettikten sonra bu işin de Müslümanca’sına geçelim. Bir Müslümanın “gelecek nedir” sorusuna tek bir cevabı vardır; o da “ahiret”tir. Bizim için gelecek, dünyaya dair olan kaygılarımız değil bugünümüzü ve kendimizi bulup ahiretimizi inşa etmektir.

Geçmiş ve geleceği adlandırdıktan sonra “bugün” anlayışımız kendi kendine şekillenir. Bugün, geçmiş ve geleceğin ta kendisi değil midir? Bugün aldığımız nefes ve geçmişteki ahdimiz, geleceğimizdeki varışı belirler. Geçmiş ve geleceğim yoksa bugün beni hayvanlardan ayıran akıl niye var? Müslümanın hayatını anlamlı kılan işte bu zaman anlayışıdır.

Günümüzde çoğumuzun genel bir şikâyeti vardır: “Bir Müslüman olarak zamanı verimli kullanamıyorum!” Bunun için kitaplar okunur, kişisel gelişim kurslarına gidilir, planlar yapılır ama bir türlü istediğimize ulaşamayız. Sanki bu sıkıntının temeli de geçmiş ve gelecek tasavvuruna Müslümanca bakamayışımızdaki sıkıntıdan kaynaklanıyor. Belki de bize gelecek hedefi olarak; iyi bir iş, iyi bir eş ve iyi bir hayat yerine, iyi bir akıbet hedefi konsaydı, geçmiş de kin, nefret ve pişmanlıklar bütünü değil, Rabbimiz ’in bizi insan-ı kâmil kılma sürecindeki eğitimi ve sınavları olarak öğretilseydi, bir dolu test ve deneme sınavı çözüp de nerde yanlış yaptığına hiç bakmadan diğer testleri çözmeye çalışıp başarısız olan öğrencilere dönmezdik.

İsterseniz inşamızı İmam Şafii hazretlerinin “Şayet Kur’an’da başka bir şey nazil olmasaydı, şu pek kısa sure bile insanlara yeterdi. Bu sure Kur’an’ın bütün ilimlerini kucaklıyor.” dediği Asr Suresi ile bitirelim.

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla.

1. Asra yemin ederim ki

2. İnsan gerçekten ziyan içindedir.

3. Bundan ancak; iman edip salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.


 


* BENZER KONULAR

Rahîm Ve Rahmân Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:28:55 ÖÖ]


Davranışlarımız Kaydediliyor Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:22:46 ÖÖ]


Biliniz Cesedin Öyle Bir Et Parcası Vardır Ki Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:18:08 ÖÖ]


Melek Girmeyen Evler Gönderen: türkiyem
[Bugün, 11:04:30 ÖÖ]


Doğru Çalışma Methodu Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:59:59 ÖÖ]


Başınızı Çevirip Gitmeyin Gönderen: türkiyem
[Bugün, 10:39:23 ÖÖ]


Ozan Birgül 320 kbps - 2 kısım Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:15:33 ÖÖ]


Ozan Birgül - İlahiler 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:04:09 ÖÖ]


Dualarımız Neden Kabul Olmuyor Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:10:43 ÖÖ]


Birlikte Hizmet Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:59:59 ÖÖ]


Gizli Halleri Açık Hallerinden Daha Hayırlı Adamlara İhtiyacımız Var Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:40:31 ÖÖ]


Mücahitler Kazandığınızı Kaybetmeyiniz Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:32:32 ÖÖ]


İnsanlardan Övgü Beklemek Ateşle Oynamak Gibidir Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:24:29 ÖÖ]


Zamanın Kıymetini Bilmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:17:13 ÖÖ]


Allah’ı Ne Kadar Seviyoruz Gönderen: anadolu
[Dün, 08:40:07 ÖS]


Böyle Sevdik Gönderen: anadolu
[Dün, 08:35:30 ÖS]


Dostluk Üzerine Gönderen: anadolu
[Dün, 08:27:16 ÖS]


Sevmek-Sevilmek Gönderen: anadolu
[Dün, 08:21:12 ÖS]


Sermayemiz takvamız olsun Gönderen: anadolu
[Dün, 08:14:00 ÖS]


Bize De Dua Yâ Rasulallah (S.A.V) Gönderen: anadolu
[Dün, 08:09:36 ÖS]