BÜTÜNÜN TÜMÖRÜ - FASIK
Fısk... Yalanın sistemleşmiş olarak toplumun fertlerinde vücut bulması halidir. Ki bu, toplumun dinamiklerini yıkmak için tek başına yetecek güce sahip olan şeytanın silahıdır. İnsanlığın her safhasında kendine her daim yatacak bir yer bulan fısk, yerleştiği yerleri harap etmeden, o bölgeleri tuzla buz etmeden oradan sökülemeyen bir ur gibi görev yapar toplumda.
Kimi zaman Müslümanların yaşadığı güzide yuvaları, içleri nûr ile dolu aileleri dağıttı! Kimi zaman devletin kopmaz parçalarını, devleti ayakta tutan dinamiklerini yerle bir etti! Kimi zaman Peygamber’e aleyhisselam samimiyetle biat etmiş ve dinine sadık Müslümanların arasına nifak soktu. İşte böyle bir silahtır ki fısk; toplumun en temel yapıtaşlarını oluşturan tuğlaları bile çok kısa bir zaman diliminde yerlerinden sökebilir ve ellerinizle inşa ettiğiniz koca binalarınızı sizin başınıza yıkıp, sizi ve devletinizi enkazın altında kaybolmuş, aciz varlıklara dönüştürebilir.
Yalnızca fert bazında değil, toplumsal ve hatta devlet bazında olan insanî ilişkileri baltalayabilen, onlarca yanlış anlaşılmaya sebep olma potansiyeli olan ve belki devletlerarası krizlere dahi sebep olabilecek bir sorun: FISK
Fısk sorununa getirilebilecek belki de en güzel örnek ki Allah Teâlâ bize bunu Kur’an-ı Kerim’de anlatmıştır. Efendimizin aleyhisselam zekâtlarını almak için gönderdiği topluluktan tahsilat yapmaya giden sahabenin kişisel kaygıları yüzünden Rasulullah’a aleyhisselam olayı yalan karıştırarak anlatması ve neredeyse hücrelerine kadar Müslüman olan bir topluluğa savaş ilan edilmesi...
Demek ki yalnızca bir kişinin fıskı bile bir toplumu nice badirelere sürükleyebiliyor. Ki sürüklenen kişiler arasında Peygamber de var. Faziletin doruğunda yaşayan Asr-ı Saadet’i bile boş hezeyanlar peşinde, kendi Müslüman kardeşlerine karşı kılıç çekmeye sürükleyen bir günah: FISK...
Fısk gibi bir amel yalnızca geçmişin tozlu sayfalarına gömülü bir şey değil elbet...
Halen Müslümanlar içinde kendine başını sokacak saraylar bulmuş bir virüstür elbet! Öyle ki Müslümanları kendi kardeşleri içinde anlaşmazlığa düşürmekle kalmayacak, birbirlerini acımasızca öldürtecek bir silahtır. Ki belki kâfirlerin farkında olduğu ve yüzyıllardır sırf Müslüman birliğini bozmak için kullandıkları yegâne araçtır diyebiliriz.
Sizlere hangi örneği anlatalım: Çanakkale’ye yamyamlarla savaşmaya gelip, karşı cephedeki tekbir sesleriyle irkilen İngiliz safındaki Müslüman kardeşlerimizi mi?
Kendilerine yardıma gelen Osmanlı askerlerini, alçak bir ajanın sözü ile kâfir diye idam eden Arap Müslümanları mı?
Gerek Selçuklu gerekse Osmanlı tarihinde yaşanmış o büyük taht kavgalarını mı?
Cumhuriyet döneminde ki faili meçhul cinayetleri mi?
Dediğimiz gibi, kendine tarihin her döneminde barınacak bir göz oda bulabilmiştir fısk! Ve yine maalesef, onu kendi kalplerinde, kendi evlerinde, odalarında, saraylarında, makam odalarında besleyen nice gafil Müslüman hep var olmuştur ve olacaktır. Öyle ki şeytan da bu güçlü silahından asla vazgeçmeyecek ve her daim Müslümanların arasına nifak sokmak için kullanacaktır bunu!
Bu ahval bize kesin bir dille ifade etmektedir ki; eğer sizler belli bir bütünün parçalarını oluşturacaksanız ve hatta bu bütünlüğü koruyan “Ashab-ı meymene” olacaksanız, ilk iş kalbinizde barınan fısk tohumlarını toprağın en diplerine gömmektir. Ve yine bu hasleti kalbinde barındıran kişilere karşı daima temkinli hareket etmek ve bu kişilerin yapacakları masum(!) hatalara karşı korumakta olduğunuz bütüne daha sıkı sarılmalısınız. Ancak bu sayede kendinizi ve devletinizi adalet ile kaim eyleyebilirsiniz.
İslam’ın birçok emir ve nehyi toplumsal bazda Müslümanlar arası ilişkilere, güvene ve sadakate dayanan şeylerdir. Eğer kalbinde fısk kırıntıları olan insanlar (ki bu her zaman Müslümanlar değil, bizden gibi görünün ajanlar, münafıklar da olabilirler) gerek bilerek gerekte bilmeyerek bu organizasyonun tümörü haline gelebilirler.
Fasıkları; her daim art niyetli olarak yaftalamak yerine kalbini yumuşamaya müsait olanları kazanmak, diğerlerini de sizi ve devletinizi geri dönülmez çukurlara sürüklemeden önce pasifize etmek gerekir. Değilse her şahsın ve devletin tümörü fasıklar olmaya devam edecektir.