Evinizde Gıybet Edilmesine İzin Veriyor musunuz?
Evlerimiz, cennet yolculuğumuzdaki karargâhlarımızdır. Eşlerimiz ve çocuklarımızla birlikte cennete yürüyeceğimiz evlerimizi ve ailelerimizi gıybet ateşinden korumak, şuurlu Mü’min aileler olarak öncelikli vazifelerimizdendir. Müslümanlığımız gereği evlerimizi zinaya, içkiye, kumara, faize kapattığımız gibi, aynı Müslümanlığımız gereği evlerimizi, gıybete kapalı alanlar haline getirmek zorundayız.
Rabbimizin “Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.” (Hucurat, 49/12) ayetindeki “ey iman edenler” çağrısına muhatap olan Müminler olarak öncelikle evlerimizi Müslümanlar hakkında zanda bulunulan, Müslümanların kusurlarının araştırıldığı ve onların gıybetinin edildiği günah merkezleri olmaktan çıkaracağız.
Efendimiz’in “Müslümanların gıybetini yapmayınız, ayıplarını araştırmayınız. Zira kim kardeşinin ayıp ve kusurlarını araştırırsa, Allah da onun kusurlarını araştırır. Allah kimin kusurlarını araştırırsa, onu evinin içinde bile olsa rezil rüsvay eder.” (Ebu Davud) uyarısı gereği Müslümanların gıybetini yapmanın, onların kusurlarını araştırmanın bizi evlerimize kadar takip edecek, bütün ayıplarımızı ve kusurlarımızı ortaya dökecek, eşlerimizin ve çocuklarımızın yanında bizi rezil rüsvay edecek kadar büyük bir günah olduğunu asla unutmayacağız.
Efendimiz’in “Kim bir mü’mini bir gıybetçiye karşı himaye ederse, Allah kıyamet günü, onu cehennem ateşinden koruyacak bir melek gönderir.” (Ebu Davud) hadisi gereği gıybetten uzak durduğumuz gibi evlerimizde gıybet edilmesine de asla izin vermeyeceğiz. Hz. Âişe annemiz Efendimiz’in (s.a.s) evinde gıybete karşı nasıl tavır koyduğunu anlatıyor. Ben Rasulullah’a (s.a.s) «Ey Allah›ın Rasûlü, sana Safiyye›deki şu şu hal yeter!» demiştim. Bundan memnun kalmadı ve beni susturarak, “Öyle bir kelime sarf ettin ki, eğer o denize karıştırılsaydı onu bile ifsad edecekti” buyurdu. Yine ben, Rasulullah’a ( s.a.s) bir insanın taklidini yapmıştım. Yine beni susturarak hemen şunu söyledi “Ben bir başkasını (kusuru sebebiyle söz ve fiille) taklit etmem. Hatta (buna mukabil) bana, şu şu kadar dünyalık verilse bile yine yapmam» (Ebu Davud) Efendimiz’in (s.a.) evinde gıybete karşı koyduğu tavrını örnek alarak eşlerimizi ve çocuklarımızı sürekli uyaracağız.
Efendimiz’in “Ribanın (faizin) en kötüsü haksız yere (hakkında konuşarak) Müslümanın ırzını, şerefini, şahsiyetini rencide etmektir.” (Ebu Davud) hadis gereği kardeşlerimizin gıybetini yaparak onların izzet ve şerefelerini incitmenin bizi evlerimizde oturduğumuz yerden faiz günahı kadar büyük bir günaha sokabileceğini unutmayacağız.
Efendimiz’in “Kim bir kimsenin gıybetini etmeden misafirlikte oturursa onun kefili Allah olur.” (Râmüzü’l-Ehâdîs) hadisi gereği hem misafir olduğumuz evlerde hem de misafir ağırladığımız evlerimizde gıybet edilmesine izin vermeyeceğiz. Aile sofralarımızı, dost ve akraba meclislerimizi gıybet ederek ölü kardeşlerimizin etinin yendiği meclislere çevirmeyeceğiz.
Efendimiz’in “İnsanları yüzüstü cehenneme sürükleyen, ancak dillerinin ürettikleridir»(Tirmizi) hadisi gereği ailelerimizi cehennem ateşinden korumak için onlara Kur’an öğretir gibi, namaz öğretir gibi dillerini gıybet ve haramdan nasıl koruyacaklarını da öğreteceğiz. Evlerimizde gıybet konusunda dersler yapıp bu büyük belaya karşı ailelerimizi sürekli teyakkuz halinde tutacağız.
Abdülaziz Kıranşal.