Faiz ihya etmez imha eder 2
Faizden kazanç elde eden kişinin malı artmaz, sayısal olarak artar gibi görünse de hakikatte bereketi gider ve zarar verir. Tıpkı aşırı yemek yiyip aşırı şişmanlayan ve dengesiz beslenen kişi için bu fazla kilolarının bir hastalık olması gibi. Bu yüzden faizcilerin sandığı gibi malları artmaz. Bunu ekonomik olarak da ispatlamak mümkündür. Bu yüzden görüntüye aldanmamak gerekir. “Allah faizi mahveder, sadakaları bereketlendirir.” (Bakara Sûresi/276) Faiz, mal üretecek hayatları âdeta bir kurt gibi yer bitirir, sonuçta sermayelerin de batmasına sebep olur. Sadakalar ise, sevap ve bereket kaynağı olur. “İnsanların malları içinde artsın diye faizle her ne verirseniz, Allah katında artmaz. Ama Allah’ın hoşnutluğunu isteyerek her ne zekât verirseniz; işte bunu yapanlar sevaplarını kat kat arttıranlardır.” (Rum, 30/39) Bu âyette ise, iktisadî adaleti temelden sarsan ve toplumda büyük tahribat yapan ribâ uygulamalarına karşı Allah’ın Kur’an’da kesin bir tavır takınacağının ilk işareti verilmiş, bu yapılırken insanların ribâdaki amacına atıfta bulunularak zekâtla bir mukayese yapılmıştır: Mevcut varlığını daha da arttırmayı amaçlayan ve bunun için ribâya başvuranlar –şayet iman ediyorlarsa– bilmelidirler ki başkalarının sömürülmesi esasına dayalı bir işlemle elde edilecek kazanç zâhirî bir artıştır, mânevî yönden bir artış değildir, bereketi de yoktur. Gerçek yatırım Allah’ın hoşnutluğuna uygun harcamalarda bulunmaktır ki bunların başında geniş anlamıyla zekât gelmektedir. Âyette vurgulanan husus da şudur: Bütün bu davranış hükümlerinin asıl amacı Allah’ın iradesine teslim olma ve O’nun hoşnutluğunu kazanma çabası olduğuna göre mümin, kendisini yüce Allah’ın yaratıp rızıklandırdığı; hayat verenin, hayatı sona erdirenin ve tekrar can verecek olanın O olduğu bilinciyle davranmalı ve Allah’a ortak koşanların ne kadar yanlış bir yolda olduğuna dikkat etmelidir.
Riba sözcüğü yerine Türkçede daha çok “faiz” terimi kullanılır. Faiz; taşan, taşkın, dolu, ödünç verilen para için alınan kâr gibi anlamlara gelir. Elmalılı Hamdi Yazır ribâ ile faizin aynı anlama geldiğini belirtirken şöyle der: “Ribâ; sözlükte, ziyâdelenmek, fazlalaşmak anlamına mastar olup, faiz dediğimiz özel fazlalığın adı olmuştur... Câhiliyye devrinde asıl borca “re’sül-mâl”, ziyadesine ise “ribâ” adı verilirdi. Bugünkü faiz işlemleri nitelik bakımından câhiliyye devrinin bu âdetinden başka bir şey değildir. Zaman zaman faiz miktarının ve şekillerinin azalması veya çoğalması muâmelenin niteliğini değiştirmez. İşte cahilî Arap örfünde ribâ tam anlamıyla günümüzdeki nükudun (nakit paraların) faizi veya nemâsı tabir olunan fazlasıdır. Karzdan (ödünç para) başka borçların (düyûn) tatbiki de böyledir. Şüphe yok ki sözlükte bunun en uygun ismi ribâ, ziyade, artık olması gerekir. Buna faiz veya nemâ tabirinin kullanılması “Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alışveriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır.” (2/Bakara, 275) âyetinin delâletiyle, alım satım ve ticârete benzetilerek yanlış bir kullanmadır. (Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, II, 952, 953) Faizi alım-satıma benzeterek helal olduğunu savunmak, Allah’ın kesin emri karşısında kıyasa başvuran İblis’e tabi olmaktır. “Bu modern çağda faizin haramlığı iddia edilemez” diyenler, insi İblislerdir.
Faiz kişiliği, şahsiyeti, aileyi, cemiyeti imha eder. Faiz, yalnızca malın değil, aynı zamanda ömrün de bereketini azaltır. Faiz yüzünden ortaya çıkan nice iflaslar, intiharlar, dağılan aileler, heba olan hayatlar vardır. Faizin yaygın olduğu toplumlarda dar gelirliler ve yoksullar ezilir. Zenginle fakir arasındaki uçurum gittikçe derinleşir. Allah rızası için borç verme, yardımlaşma, sevgi, merhamet, şefkat, ihsan ve infak gibi erdemli davranışlar ortadan kalkar. Dinî ve ahlâkî değerler örselenir. Helal haram duyarlılığı zayıflar. Faiz, kendisini alana düşmanlıktan başka bir kazanç sağlamaz. Faizden yana olanların yanında yer alanlar, cehenneme kayıtlarını yapanlardır. Faiz; risk, çalışma ve gayret olmadan zorda kalan veya sermayesi yetersiz insanlar üzerinden elde edilen haksız ve riski olmayan kazançtır. Şu hususu da çok iyi bilmeliyiz ki, faiz; ‘’sen çalış ben yiyeyim’’ ifadesinde ortaya çıkan bir düşüncenin sonucudur. Bu düşünce neticesinde bireysel ve toplumsal çöküşler ve ızdıraplar ortaya çıkar ve çıkmıştır. Faiz; sevgi ve saygı yerine kin ve nefret intaç eder. Allah Rasûlü (sav) faizin eninde sonunda sahibine kaybettireceğini “Faiz yoluyla mal çoğaltan hiç kimse, malının hayrını göremez” (Sünen-i İbni Mâce, Ticaret, 58) sözleriyle ifade etmiştir. Faizin neticesi hayır değil şerdir, maslahat değil mefsedettir, ihya değil imhadır.