* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Kibir 2  (Okunma sayısı 937 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7234
Kibir 2
« : Ekim 23, 2024, 08:12:52 ÖÖ »


Kibir  2

Benlik ve nefsaniyet hususunda Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri ne güzel ikaz buyurur:

“Nefsaniyet bele bağlanmış taş gibidir, onunla ne uçulur ne de yüzülür.” Bizleri ömür boyu benlik ve nefsaniyet hususunda bin bir imtihan ile terbiye eden Cenab-ı Hak bu hakikati şöyle ifade buyurur:

“Andolsun ki sizi biraz korku, biraz açlık, mallardan canlardan ve ürünlerden biraz azaltma ve fakirlik ile imtihan ederiz. Ey peygamber sabredenleri müjdele.

Kibir gizli bir ahlaktır. Kibir kendini büyük görme manasında nefsin bir iç duygusudur. İnsanoğlu ilim, amel veya herhangi bir sebeple kendini beğendiği vakit kendini dev aynasında görür. Kibir, kulun şekil veya şemailinde gözükür. Surat asıklığı, göz ucuyla bakmak, başını dikerek kimseye bakmamak, bağdaş kurup oturmak veya yaslanmak gibi haller içi bir alamettir. Ayrıca kibir sözde olur. Ses tonunda, hatta yürümesinde, oturup kalkmasında, duruş ve hareketlerinde ve bütün işlerinde belli olur. Ayrıca kendisine kıyam edilmesini ve kendisine kıyam edilmesini ve karşısında ayakta durulmasını sevmek suretiyle kibredenler de vardır. Nitekim Hz. Ali “Cehennemlik kişiye bakmak isteyen, kendisi oturduğu halde başkalarını karşısında ayakta tutan kimseye baksın.” demiştir.

Kibrin şekillerinden biri de ardından yürüyen bir adamı beraberinde alıp yola çıkmaktır. Ebu-d Derda (R.a) “Kul ardında adam yürüttüğü müddetçe Allah’tan uzaklaşır.” demiştir. Rasul-ü Ekrem bazen ashabını öne geçirir ve kendi aralarında yürürdü.

Kibirlenme şekillerinden biri de hasta ve engelli kimseler arasında bulunmaktan hoşlanmamaktır. Rasul-ü Ekrem ashabıyla yemek yerken çiçek hastalığına yakalanmış ve çiçek bozgunları yeni kabuklanmış bir adam gelip sofraya oturdu. Fakat herkes ondan çekindi. Rasul-ü Ekrem ise onu yanına alıp oturdu.

Evinin ihtiyacını kendi eliyle götürmemek de kibirdendir. Zira peygamberimiz aleyhisselam bizzat kendisi tutar ve evine götürürdü. Hz. Ali “insanın bizzat kendi eliyle evine ihtiyacını götürmesi ona bir noksanlık getirmez” demiştir.

Kibir en büyük tehlikelerden olmakla beraber “yüzde yüz bundan kimse kurtulamaz” diye ümitsizliğe düşmemek gerekir. İnsanın bundan uzaklaşması için kalpten kibiri atmak gerekir. Tabi kalp kalb-i selim olmalı. Allah’ın muhabbetiyle dolu bir kalp gerekir. Her şeyi Allah’tan bilen ve her şeyi Allah’a irca edenler kibirden uzaklaşır, tevazuyu elde eder.

Kibri kökünden söküp atmanın ilacı ilim ve ameldir. Tam şifa bunları kullanmaktadır. İlim kişinin nefsini ve Rabbini bilmesidir. Kibri izale için bu iki şeyi bilmek yeter. Kul kendisini bildiği zaman her şeyden adi ve her şeyden mahrum olduğunu anlar. Kul Rabbini bildiği takdirde kibriyalık ve azametin yalnız Rabbimizin şanı olduğunu idrak eder, anlar.

  Hulasa güzel ahlak ve tevazunun toplandığı yer Rasul-ü Ekrem’dir. Onun ahlak ve tevazuudur. Her işte onu numune-i imtisal etmek, örnek almak lazımdır. (İ.U., İmam-ı Gazali 3/790)

  Allah’ım mü’minlerde olmaması elzem olan kibir hastalığından sana sığınırız. Bizleri muhafaza eyle.

Kalbinde zerre kadar kibir bulunan bir kişi cennete giremez. Kibrin cennete girmeye mani olma sebebi kul ile mü’minlerin arasına girmesidir. Kibirli insanlar kibirliliklerini muhafaza için her kötülüğe başvurur ve bütün iyi hasletlerini kaybeder. Bunun için içinde zerre kadar kibir hastalığı bulunan kimse cennete giremez. Adi huylar birbirini çekerler. Kibrin birçok çeşitleri olmakla beraber en kötüsü ilim öğrenmeye mani, hakkı kabul ve inkıyada engel olan kibirdir.

Allah Teâlâ kibirlenenlerin hallerini şöyle beyan buyurmaktadır:

“Rabbiniz dedi ki: "Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu Bana ibadet etmekten kibirlenenler; cehenneme hor ve hakir kimseler olarak gireceklerdir.” (Mü’min, 60)

“Ve meleklere: "Âdem’e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kâfirlerden oldu.” (Bakara, 34)

“Onlara: "Rahman (olan Allah)a secde edin" denildiği zaman, "Rahman da neymiş? Biz senin bize emrettiğine mi secde edecek mişiz?" derler ve (bu,) onların nefretini arttırır.” (Furkan, 60)

Namaz dinin direği, mü’minin Allah’a karşı taahhüdü ve itaat tezahürüdür. Bu cihetle imandan sonra dini vazifelerin başında gelir. Bu büyük vazifeyi yerine getirmeyenleri, özürsüz olarak kılmayanları Allah’ın adaleti bırakmayacak, onlar cehennemin gayyasına atılacaklardır. Rabbimiz:

“Sonra, bu peygamberlerle, salih kimselerin arkalarından (kötü) bir nesil geldi ki, namazı terk ettiler, şehvetlerine uydular; bunlar da Cehennemdeki “Gayya” vâdisini boylayacaklardır.” (Meryem, 59)

Ayette geçen “gayy” kelimesinin cehennemde bir vadinin adı olduğu bildirilir. Bu vadi zina edenler, şarap içenler, faiz yiyenler, yalancı şahitlikte bulunanlar, anne babasına kötülük yapanlar ve namaz kılmayanlar için hazırlanmıştır. Öyle bir vadidir ki onun hararetinden kendi dereleri bile Allah’a sığınır. (Ruh-ul Beyan Tefsiri)

Namaz, mü’minin başında rahmet gölgesi,  iman alameti, ilahi taahhüt nişanesidir. Efendimiz aleyhisselat-u ves-selam:

“Bizimle kâfirler arasında ayırıcı fark ilahi bir taahhüt olan namazdır. Her kim onu bile bile terk ederse küfretmiş olur.”(Müslim) buyurmaktadır.

Şeytan aleyhil-lane Allah azze ve celle emretmesine rağmen Âdem aleyhis-selama secde etmedi de Allah tarafından lanetlendi, rahmetinden mahrum edildi ve ebedi cehennemliklerden oldu. İşte secdeden uzak olmanın akıbeti budur. Şeytanı secdeden uzaklaştıran ise enaniyeti ve kibirlenmesidir.

Bir mü’min ki kılmadığı namaz Allah’ın emridir. Secde ise Allah’a yapılması gereken secdedir. Namazı kılmamak bir mü’min için itaat dairesinden çıkmak, ilahi rahmet ve inayetten mahrum kalmak, ruhani hayattan uzaklaşmaktır.

Bu cihetle namazlarımızı muntazaman kılmalıyız. Kılamadıklarımızı acele kaza etmeliyiz. Sünnet namazlar kaza niyetiyle kılınmaz, nafile olarak, sünnet olarak kılınır. Sünnetin terkinin şefaatten mahrumiyete sebep olabileceği unutulmamalıdır.

Mü’minin dünyada işi Allah’a kulluktur. Namazdan uzak kimseler dünya hayatında bereketsiz bir ömür yaşar, simalarında ilahi güzelliğin nuru kalmaz. Bunun içindir ki namaz Allah ile kavuşma noktasıdır. Ümmete küçük miraç olarak hediye edilmiştir. Kur’anda,“Secde et ve yaklaş” (Alak, 14) buyurulduğu vechile Rabbin huzuruna çıkabilme nimeti de namazla elde edilir.

Allah’ım kibirden, hasetten, nefsimizin ve şeytanın şerrinden Sana sığınırız.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:00:00 ÖÖ]


Muallim - Öğretmen - Peygamber Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:54:03 ÖÖ]


Dar Günlerin Adamı Hz. Osman Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 11:18:19 ÖÖ]


İhlas ve Samimiyet Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 11:13:16 ÖÖ]


Zekat İslam’ın Köprüsüdür Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 11:09:53 ÖÖ]


Kurtuluş İslâm’dadır Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 10:58:52 ÖÖ]


Tevhid ve İstikâmet Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 10:55:38 ÖÖ]