Madde Bağımlılığı
Madde bağımlılığı, bir halk sağlığı problemi olarak son günlerde sıklıkla gündeme gelmektedir. Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (TUBİM) 2017 raporuna göre, ülke geneli uyuşturucu suçlarına bağlı yakalanan şüpheli sayısında özellikle son birkaç yıldır ciddi oranda artış yaşanmaktadır. Bu durum her geçen gün ülkemizin özellikle genç neslini tehdit eden bir problem hâlini almaktadır.
Hayatın devamlılığı için gerekli olmadığı hâlde kişide, kendisine karşı yoğun bir istek uyandıran, beynin organik yapısını deforme ederek beyin hastalığına yol açan, alınmadığı takdirde fiziksel ve psikolojik yoksunluk belirtileri ortaya çıkaran doğal ya da sentetik maddelere bağımlılık yapıcı maddeler denir. Bu maddeler, ilk kullanımdan itibaren beynin kimyasal yapısını bozarak irade mekanizmasını işlevsiz bırakır ve kişiyi kendine bağımlı kılar. Bu yüzden bir bağımlıyı “İstese bırakır, istemiyor ki bırakmıyor.” ya da “Keyfinden bırakmıyor.” şeklinde suçlamanın pek bir anlamı yoktur. Çünkü bağımlının beyninde maddenin etkisiyle yeni bir düzen oluşmuştur ve bu düzen, maddeye yönelik ertelenmesi güç bir istek oluşturur.
Diğer yandan tedavi süreçlerinin başlaması ve devam edebilmesi, bağımlının isteğine bağlıdır. Bu durum, ilk bakışta bir çelişki gibi görünse de uygulamada bağımlının tedavi talebinin, sürecin devamlılığı açısından önemi anlaşılmaktadır. Bağımlının tedavi olmaya yönelik istek ve talebi olmadığı müddetçe ebeveynlerinin, çevresinin ya da yasal zorunlulukların baskısıyla başlayan tedavi süreci genelde amacına ulaşamadan akamete uğramaktadır.
Madde bağımlılığı kronik bir hastalıktır. Tedavisi mümkündür fakat kişi bir kez madde bağımlısı olduktan sonra tedavi olup maddeyi bıraksa dahi ömür boyu bağımlı olarak kabul edilir çünkü onun maddeye yeniden geri dönme ihtimali her zaman vardır. Bu sebeple tedavi süreçleri uzundur, aralıklı da olsa uzun süreli takip gerektirir.
Bağımlıların maddeye başlama yaşları incelendiğinde genelde ergenlik dönemi ön plana çıkmaktadır. Bu dönem, hayatın en kritik evrelerinden birini teşkil eder. Kendini ailesine ve topluma kabul ettirmek isteyen ergende birtakım risk içerikli davranışlar görülebilmektedir.
Gençler arasında bazen “Bir kere kullansam bir şey olmaz.” gibi bir düşünce hâkim olabilmekte ya da bir maddenin diğerine göre daha masum olduğu düşünülebilmektedir. Bunlar son derece yanlış düşüncelerdir. Zira kişi ilk kullanımdan itibaren kullandığı maddenin bağımlısı olabilir. Masum gibi gösterilen maddeler de bağımlılık yapabilir.
Madde kullanımı probleminin kabaca biyolojik, sosyolojik ve psikolojik olmak üzere üç sacayağı vardır. Bu değişkenlerin tamamında ailenin çeşitli oranlarda etkisi bulunmaktadır.
Yapılan araştırmalar Türkiye’de ailelerin, çocuklarının madde kullandığından erken dönemde haberdar olmadıklarını ancak uzun bir süre sonra bağımlı olduklarının farkına varabildiklerini göstermektedir. Ailelerin böyle davranmalarının altında çocuğuna bu durumu konduramama, inkâr, şaşkınlık, ne yapacağını bilememe ya da ilgisizlik gibi nedenler yatmaktadır. Ortadaki gerçekle yüzleşinceye kadar geçen sürede yaşanan zaman kaybı, tıpkı diğer hastalıklarda olduğu gibi bağımlılık tedavisinde de kritik öneme sahip erken tanı ve müdahale imkânını ortadan kaldırmaktadır. Bağımlı, maddeye tolerans geliştirmeye başladığı ve yoksunluk belirtilerini hissettiği dönemde ancak ailesi tarafından fark edilmektedir.
Ayrıca belirtilmelidir ki madde kullanan bireylerde görülen belirtilerin bir kısmı, ergenlik döneminde yaşanan değişim süreçleri ile benzerlik gösterir. İkisi birbirine karıştırılmamalıdır.
Aile, madde bağımlılığı konusunda yerine göre koruyucu bir unsur olabilirken yerine göre maddeye başlama nedenleri arasında yer alabilmektedir. Aile içi bağların sıkı olduğu, aile üyelerinin birbirine ve birbirinin sınırlarına saygı duyduğu, duygularını rahatça ifade edilebildiği, bireyin her ne olursa olsun ailesi kabul gördüğü, değişime açık, stresle ve sorunlarla nasıl baş edeceklerini bilen, rollerin sağlıklı bir şekilde paylaşıldığı sağlıklı ailelerde yetişen çocukların bağımlı olma riski azalmaktadır. Bu nedenle aile içi iletişime, rollerin sağlıklı bir şekilde paylaşımına ve nitelikli bir aile hayatına bağımlılığın önlenmesi amacıyla ayrıca önem verilmelidir.
Madde Kullanan Bireyde Görülen Belirtiler
Arkadaş çevresindeki isimlerde olağan dışı hızlı değişme
Duygusal iniş çıkışlar yaşama; ani ve sert tepkiler verme; sinirlilik, gerginlik
Kişiler arası ilişkilerde problem yaşama
Okul başarısında düşme, okula devam konusunda problem yaşama
Dışarı çıktığı arkadaşları konusunda ve nerede olduğuna dair kaçamak yanıtlar verme ya da yalan söyleme
Aile ile birlikte geçirdiği zamanda azalma
Aileyle paylaşımda bulunmayı bırakma, daha içine kapalı bir görüntü sergileme
Ortada somut olarak aldığı bir şey bulunmasa da para harcama davranışında olağan dışı artış
Uyku düzeninde ani değişimler yaşama (olağandan daha az ya da daha fazla uyuma)
Öz bakımında aksamalar, kıyafetlerinde özensizlik
Hızlı kilo kaybı
Gözlerde olağan dışı kızarıklık
İştahsızlık, bulantı, kusma
Uzun süre tuvaletten ya da banyodan çıkmama
Cihan Uluç.
Psikolog/Psikoterapist.