Toplumsal Bir Yaramız - İntihar
Modern dünyanın insana sunduğu olanaklar her gün çeşitlenmekte, var olan imkânlar da sürekli iyileştirilmektedir. Olan bitene bakan herkes “Dünyaya erken geldim.” diye hayıflanmaktadır. Ancak insana takdim edilen bu imkânlara paralel olarak insanın mutluluğunun da arttığı söylenebilir mi? Bu sorunun cevabı maalesef olumsuz olarak karşımıza çıkıyor. Yeryüzünde geleneksel değerlerin kaybolmaya yüz tutması, inancın zayıflaması ve toplumu oluşturan insanların bireyselleşmesi, ailevi bağların zayıflaması yaşanan içler acısı durumun hem nedenlerinden hem de sonuçlarından sadece birkaçıdır. Tabii bütün bu olumsuz tablonun bir de ürkütücü sonuçları var. Yuvaların dağılması, insanların birbirine yabancılaşması, ruhsal hastalıkların artması gibi. Kötü gidişin insanlığı sürüklediği sonuçlardan birisi de bunalımlar sonucu yaşanan intiharlardır.
Son 30 yılda intihar edenlerin sayısının yüzde 440 artış gösterdiği ve son 10 yılda Türkiye’de toplam 25 bin kişinin intihar sonucu hayatını kaybettiği belirtilmiştir. Bu açıklamaya göre, ülkemizde intihar edenlerin yüzde 25’inin yaş grubu 15-24 aralığındadır, yani genç nüfustur.
İslam’ın intihara bakışı
İslam, canı veren Allah olduğu için alınmasında kulların müdahil olmasını şiddetle kınar. Bu yüzden pek çok ayet ve hadiste öldürme ağır ifadelerle yasaklanır. Örneğin iki ayette şöyle buyrulur: “Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lanetlemiş ve büyük azap hazırlamıştır.” (Nisa, 4/93.) “Kim bir kişiyi, bir kişiye karşılık yahut yeryüzünde bir fesat sebebiyle olmaksızın öldürürse, insanları toptan öldürmüş gibidir.” (Maide 5/32.)
Esasında hayata son vermenin yasak olması açısından bakıldığında, karşıdaki birini öldürmek ile insanın kendisini öldürmesi arasında bir fark olmadığı açıktır. Bununla birlikte insanın kendi hayatına kastetmemesi gerektiğine işaret eden ayetler de bulunmaktadır.
Allah Rasulü’nün intihardan doğrudan nehyeden ve bunu yapanların şiddetli azaba uğrayacaklarını belirten pek çok hadisi vardır. Bu hadislerin İslam tarihi boyunca intiharların çok az olmasını sağlayan en büyük nedenlerinden biri olduğunu söylemek mümkündür. Birkaçı şunlardır:
“Her kim dünyada bir şeyle kendini öldürürse, kıyamet gününde intihar ettiği o şeyle azap olunur.” (Buhari, 6047.)
Allah Rasulü, başına gelen bir musibetten dolayı insanın ölümü istemesini şiddetle yasaklamakta ve dünyanın bir sınav yurdu olduğundan hareketle sabırlı olunması istemektedir:
"Birinizin başına bir musibet geldiğinde sakın ölümü temenni etmesin. Dayanamayan, ‘Ya Rabbi, hakkımda yaşamak hayırlı ise yaşamayı, ölmek hayırlı ise, ölümü nasip et!’ desin.” (Buhari, 5671.)
İntiharın olmadığı bir topluma doğru
İnsanın sahip olduğu en değerli şey olan hayatına son vermesi birkaç cümleyle tahlil edilebilecek veya bunu yapanın birkaç kelimeyle aşağılanacağı bir sorun değildir. Bireyler açısından ortada büyük bir problem vardır ki, kişi hayatını sonlandırmaktadır. Bununla birlikte intiharların büyük kısmının “var olan problemi çözememekten” kaynaklandığı bilimsel çalışmalarla tespit edilmiş bir husustur. Bu sonuç, intihar olaylarını önlemek için İslam açısından bazı önerileri sunmamıza ve var olan eksiklikleri dile getirmemize imkân sağlamaktadır.
Kâinattaki her şeyi yaratanın Allah olduğu, dünyanın bizler için bir sınanma yurdu olduğu ve çektiğimiz cefaların karşılığını ebedî ahiret yurdunda alacağımız sağlıklı bir şekilde öğretildiği zaman insanların karşılaştıkları sorunlar ve felaketler ne olursa olsun dayanma güçleri zirvede olacaktır.
İslam tarihi boyunca intiharların son derece az olmasının temel nedenlerinden biri budur. Bunun yanında insan işlediği bir günah sonrasında intihara yeltenecek olsa bile tövbe kapısının her dem açık olduğunu bilir ve bu eyleminden vazgeçer. Dolayısıyla İslam’ın insanın önünde her zaman açık tuttuğu “ümit kapısı” insanımıza öğretilmelidir.
Kulun yaratıcısıyla irtibatını güçlü tutan temel öge ibadetlerdir. Kul, gündelik ibadetlerini yerine getirerek Rabbini her an yanında hisseder. Dayanacağı ve sığınacağı bir yer vardır. Sıkıştığında duasıyla ona yönelir. Nitekim Rabbiyle irtibatı güçlü olan insanların daha huzurlu ve mutlu oldukları, sorunlar karşısında son derece dirençli durduklarını görürüz.