* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Çanakkale Harbi  (Okunma sayısı 466 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Çanakkale Harbi
« : Şubat 08, 2021, 07:32:10 ÖÖ »
Çanakkale Harbi
   
Bundan 1067 sene kadar önce ülkemiz toprakları Gelibolu Yarımadası ve Çanakkale’de kazanılan Çanakkale Zaferi’nin sene-i devriyesinde ülke olarak zaferi ve bütün şehit ve gazilerimizi yeniden andık. Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de devletimiz tarafından Korona salgını sebebi ile alınan tedbirler yüzünden anmalar kalabalık toplantılarla belki kutlanamadı. Ancak; radyolarımız, televizyonlar gazeteler, dergiler genç kuşaklara Çanakkale’nin önem ve ehemmiyetini anlatmaya çalıştılar. Ellerinden geldiği kadarı ile tarihi sohbetlerde bulundular.

Çanakkale Savaşı bir başka ifade ile Çanakkale Muharebesi; Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) sırasında, 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası’nda Osmanlı İmparatorluğu ile itilaf devletleri arasında yapılan amansız deniz ve kara muharebeleridir. Bizim kuşaktan olanlar ilkokul sıralarında heyecanla “Çanakkale İçinde Aynalı Çarşı” türküsünü okul talebeleri ile merasimlerde okuduk. Köydeki yaşlı insanlar bizleri hayranlıkla ve gözleri yaşlı izlerlerdi. Kesin bir rakam olamamakla beraber Çanakkale’de 250 bin kadar vatan evladının şehit olduğu söyleniyor. Hemen hemen Anadolu’nun her yerinden, o zamanlar bizim idaremizde olan Batı Trakya, Suriye, Irak ve daha birçok ülkeden Çanakkale Harbi’ne katılan soydaşlarımız, din kardeşlerimiz olmuştur. O kadar ki, genç lise talebeleri, tıbbiyeliler hatta spor takımlarının oyuncuları bile Çanakkale Harbi’ne katılıp şehit olmuşlardır. Çanakkale Şehitliği’ne gittiğimde görmüştüm, bugün sınırlarımız dışında kalan çok yerlerden Osmanlı tebaasına mensup insanlar bugün Çanakkale’de yatmaktadır. İskeçe, Gümülcine, İdlib, Halep ve daha birçok yerden Müslüman kardeşlerimiz… Cenab-ı Hakk bütün şehitlerimize gani gani rahmet eylesin, mekânları cennet olsun. Mehmet Akif’in deyimi ile “Allah bu millete bir daha İstiklal marşı yazdırmasın.”

Çanakkale Harbi dolayısı ile nice analar babalar evlatlarını, nice hanımlar beylerini, nice gençler nişanlılarını, yavuklularını ve nice yavrular babalarını şehit vermişlerdi. Bilcümle şühedanın hukukunu ancak onların ülkülerine ideallerine sahip çıkabilirsek öderiz. Bütün dünya, daha doğrusu haçlılar bir olup Çanakkale’yi geçip İstanbul ve Anadolu’yu işgal etmek istediler. Kahraman ecdadımız yokluk içinde olsalar da iman güçleri ile gerçekten Çanakkale’de destan yazdılar. Tarih okuyanlarımız bilirler ki bir zaman bizlere devletin resmi okullarında kızıl sultan diye tanıtılan Sultan Abdülhamit Han Hazretleri ileri görüşü ve üstün zekâsı ile Çanakkale’de askeri tedbir ve hazırlıkları çok önceden yapmamış olsaydı savaşın sonu acaba nasıl olabilirdi?

Konumuzla alakalı değil ancak şunu hiçbir zaman unutmayalım ki dün nasıl ehl-i salib, ülkemizi bölüp parçalamak isteyip Osmanlı elindeki birçok toprağı fitne çıkartarak aldı ise bugün elimizdeki şehit kanları ile yoğrulmuş olan vatanımız Anadolu’yu aynı haçlı zihniyetli insanlar iç ev dış düşmanların kurdukları hileler, tuzaklar ile ülkemizde kardeşi kardeşe düşürerek, fitne çıkartıp birliğimizi bozarak kalan Anadolu topraklarını ellerimizden almak ister. Hz. Peygamber Efendimizin (SAS) bir hadisi şerifi vardır: “Allah (CC) her firavunun karşısına bir Musa çıkartır.” Dün sırtındaki elbisesi yırtık, ayağında ayakkabısı olmayan, bir kuru tayin ve akşam bir üzüm hoşafı ile karnını doyurmaya çalışan, yarı aç yarı tok, elindeki az miktardaki silahla esas itibarı ile Cenab-ı Hakk’ın yardımı, atalarımızın imanı, cesareti ile nasıl itilaf devletlerinin muazzam dedikleri gemilerini sulara gömüp kendileri kovmuş iseler, Allah korusun ülkemize yapılacak tüm saldırılar da inşallah kahraman ecdadımızın torunları tarafından bugün inanç ve cesaretle aynen geri püskürtülecek, bayraklar gönderinde dalgalanacak, Ezan-ı Muhammediler minarelerden ilanihaye okunacaktır.

Düşünebiliyor musunuz adamlar (Anzaklar) kalkıp da nerelerden nerelere savaşmaya geliyor yahut getiriliyorlar? Ne zaman ki Türk siperlerinde sabah okunan Ezan-ı Muhammedi’yi karşı tarafta olan Müslümanlar da duyuyorlar işte o zaman yanlış yerde olduklarını, Müslüman kardeşleri ile savaştırılmaya getirildiklerini anlıyorlar. Türklerin tarih boyunca hiçbir yerde ve hiçbir zaman barbarlıkları olmamıştır. Asırlarca idarelerimizde kalan topraklarda hiç kimsenin dilini yasaklamadık. İnancına müdahale etmedik… Asimile etmeye çalışmadık. Ya batıya ne derseniz? Her gittikleri yere zulüm götürdüler, insanları köleleştirdiler, kaynaklarını sömürüp kendilerini zincirlere vurarak köle olarak sattılar. Bunun adına da medeniyet(!) dediler. Böyle medeniyetler yerin dibine batsın. Batılıların zihniyetleri bugün de aynı. Yunanistan sınırındaki Suriyeli mültecilere bakınız. Yunanlılar, kurşunluyor, öldürüyor, suya atıyor üzerindeki değerli eşya ne varsa hepsini alıyorlar. Peki, Türkiye ne yapıyor? Günde üç vakit sıcak yemek veriyor. Hastaları hastanelere götürüp tedavi ettiriyor. Dün Çanakkale’yi geçmeye gelenler ile bugünkü batılılar tıpa tıp aynıdır. Genlerinde zalimlik var. Sömürü vardır.

Çanakkale’de ecdadımız topraklarını kurtarmak için gerçekten destan yazdığı gibi, zaman oldu yaralı olan düşmanını bir kurşun daha sıkıp öldürmek yerine tedavisi yapılsın diye sırtında taşımış, giydiği kaputuna sarmış, az miktarda olsa bile mevcut tayinini bölmüş ve kendilerine su ikram eylemiştir. Kahraman ecdadımız; esirlere İslam’ın öngördüğü şekilde, Türk’e yakışır şekilde, zulüm ve işkence yapmadan, şefkat ve merhametle davranmışlardır. Daha çok bu gerçekleri yabancı tarihçiler tamamen objektif bir şekilde hatıralarına yazmışlardır.

Çanakkale’de çok olağanüstü şeyler de yaşanmıştır. Mehmetçik görünmeyen güçler tarafından desteklenmiş, ilahi yardıma mazhar olmuştur. Bu hususla alakalı çok bilgi ve belgeler var. Ayrıca Çanakkale Harbi üzerine yazılmış çok sayıda kitaplar var. Özellikle gençlerimize hem Çanakkale’deki şehitliği ziyaret etmelerini hem de konu ile yazılmış kitapları okumalarını acizane olarak tavsiye etmek isterim. Askerlerimizin anne ve babalarına yazdıkları, anne ve babaların cephedeki oğullarına yazdıkları, nişanlı kızların cephedeki nişanlısına yazdıkları çok ibretli, çok duygulu, okuyunca gerçekten insanı heyecanlandıran ve gözlerin yaşarmasına sebep olan mektuplar vardır (Kardeşlerimize hiç olmazsa internet üzerinden konuyu bir incelemelerini hatırlatırım.).

Çanakkale Harbi’ne iştirak eden Anadolu’nun kahraman evlatlarından Kınalı Hasan’ın olayını çoklarımız biliriz. Saçları kınalı olarak Çanakkale mahşerine gelen Hasan’a komutanın saçlarının neden kınalanmış olduğunu sorar. Hasan utanır ve anasına küçük kardeşini askere gönderirken saçlarını kınalamamasını yazar ve kendi saçlarını neden kınaladığını sorar. Anası oğluna şöyle duygu yüklü bir mektup yazar: “Ey gözümün nuru Hasanım, köyümüzde rahat rahat oturalım mı? Vatan sevgisi içimizde alev alev yanıyor. Sen ecdadından, babandan aşağı kalamazsın… Ben, senin anan isem; beni ve seni Allah yarattı, vatan büyüttü. Allah, bu vatan için seni besledi. Bu vatanın ekmeği iliklerinde duruyor. Sen bu ailenin seçilmiş bir kurbanısın… Hasan’ım söyle Zabit efendiye; bizim köyde kurbanlık ayrılan koyunlar kınalanır… Ben de seni evlatlarım arasından vatana kurban adadım. Onun için saçlarını kınaladım. El-hükmü billah (Hüküm Allah’ındır.). Allah, seni İsmail Peygamberin yolundan ayırmasın! Seni melekler şimdiden rahmetle anacaktır. Gözlerinden öperim. Anan Hatice.” (Ölümsüz Şehit Mektupları, s.30-31)

Şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anarken Hz. Allah (CC), birliğimizi, beraberliğimizi daim eylesin. Aramızda fitne çıkartmak isteyen iç ve dış düşmanlara fırsat vermesin. Yazımızı Necmettin Halil Onan’ın yazdığı şiirinden birkaç dörtlükle bitirelim. Cümleniz Mevla’ya emanet olunuz…

“Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,

Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.

Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,

Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,

Gördüğün bu tümsek, Anadolu’nda,

İstiklal uğrunda, namus yolunda,

Can veren Mehmet’in yattığı yerdir.”

Ali Sandıkçıoğlu.