* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Nifak Alameti Cehennemi Hastalık Yalan  (Okunma sayısı 1660 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 2153
Nifak Alameti Cehennemi Hastalık Yalan
« : Ekim 04, 2024, 09:06:34 ÖÖ »


Nifak Alameti Cehennemi Hastalık Yalan

Din ve dinle birlikte inanılan değerler insana belirli bir zihniyet
ve dünya görüşü sağlar. İnsanlar dinin kendilerine kazandırdığı zihniyet
yapısıyla aynı zamanda dünya ve dünyevî olaylar karşısında nasıl bir
tutum ve eylem içinde bulunacaklarını belirlemektedirler. Bunun yanısıra
Allah’ın emirlerine olan tam teslimiyet; toplum içindeki dağınıklığa,
düzensizliğe, bunalıma, acziyete ve ümitsizliğe karşı; bütünleşmeyi,
dayanışmayı ve kardeşliği, umudu ve  motivasyonu getirir. Böylece dinin
bireyde görünen işlevi huzur hissi iken, toplumdaki işlevi ise
inananlar arasında bir bütünleşmenin oluşmasıdır.

Rabbimiz,

mü’minler için vazife olarak yeryüzünde ıslah, imar, huzur ve güveni
tesis etmeyi esas kılmıştır. Fitne, fesat ve bozgunculuk çıkarmak ve
bunlara götüren her türlü sebeb yasak-lanmıştır. Dinimiz, kişinin iman
etmek suretiyle insanların yaşadığı topluma insanlara güven veren bir
emniyet neferi olarak katıldığını bildirir. İnsandan, Allah’a ve
insanlara karşı sorumluluklarını yerine getirmesini ister. İnsanın
öğrendiği ahlaki kuralların hemen yaşantıya dönüştürülmesi adına iman
edenler teşvik edilirken aynı şekilde yaşantıya dönüştürmeyen/ihmal
edenler ise sa-kındırılmıştır ki böylelikle İslam’ın amacı olan huzurlu
bir toplumun tesisi gerçekleşmiş olsun.

Toplumun birlik ve beraberliğini zedeleyerek huzuru bozan en temel unsurlardan biri de hiç şüphesiz yalandır. Dinimizin kesin bir dille sakındırdığı yalan;
sözlükte, doğruluğun karşıtı olarak ‘bir konuda gerçeğe aykırı haber
veya bilgi vermek’ ve ‘sözün vakıaya uygun olmaması’ anlamla-rına gelir.
Yalan kelimesinin Arapça karşılığı olan ‘kizb’ kelimesi, Kur’an-ı
Kerim’de türevleriyle birlikte yaklaşık üçyüz yerde geçmektedir.1

Allah’u Teâlâ Hacc Suresi 30. Ayette “Yalan sözden sakınınız” buyurarak
kesin bir dille yalanı yasaklarken bir başka ayette “Ey iman edenler!

Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin ki Allah sizin
işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve
Rasülüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır.”(Ahzab,
70-71) buyurarak inananlara doğruluğu emretmiştir.

Hz. Peygamber

(s.a.v)’in şu hadisi şerifi de yalancılık konusundaki açık tavrını
ortaya koyar. Ebû Bekre (r.a.) şöyle dedi: “Rasûlullah (s.a.v.):
“En büyük günahı size haber vereyim mi?” buyurdu. Biz:

Evet, yâ Rasûlallah, dedik. Rasûl–i Ekrem:

“Allah’a

şirk koşmak, ana babaya itaatsizlik etmek” buyurduktan sonra,
yaslandığı yerden doğrulup oturdu ve “İyi belleyin, bir de yalan
söylemek, yalancı şâhitlik yap-maktır” buyurdu. Bu son cümleyi sürekli
tekrarladı. Biz daha fazla üzülmesini arzu etmediğimiz için “keşke
sussa” diye temennide bulunduk.2

Burada Allah Rasulünün yalan söylemeyi
ve yalan yere yemin etmeyi büyük günahların üçüncüsü olarak zikretmesi
konunun önemini açıkça gös-termektedir. Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.v.),
mü’minin korkak ve cimri olabileceğini ancak asla yalancı olamayacağını
da söyleyerek3 iman ile yalanın bir arada bulunamayacağını bildirmiştir.

Yalan

söylemenin yasak olmasının yanı sıra kişilerde  alışkanlık halini
alarak ruhi bir hastalığa dönüşmesi de insana ve topluma ciddi zararlar
veren bir durumdur. Nitekim Allah Rasulü; “Yalan,  kişiyi kötülüğe
götürür, kötülük de cehenneme iletir. Kişi yalan söyledikçe ve yalan
peşinde koştukça Allah katında yalancı diye yazılır.”4 buyurarak bunun
sonucu hakkında bizleri uyarmıştır.

Bu nedenle çocuklar  daha küçükken
karakter eğitimi verilerek doğru sözlülüğe alıştırılmalı, yalanın
zararları kendilerine anlatılmalıdır. Yalanın her türlüsünün
söylenmesini önleyip doğruluğun toplumda hâkim kılınması hususunda
yetişkinlere de örnek olmak gibi büyük sorumluluklar düşmektedir.

Allah Rasulünden gelen şu hadisi şerif bu duruma ışık tutmaktadır. “Abdullah b. Amir anlatı-yor:

Bir gün Allah Rasûlü evimizde otururken, annem beni çağırdı ve:

“Yavrum gel, sana bir şey vereceğim” dedi. Aleyhissalâtü ves-selâm, anneme:

“Çocuğa ne vermek istemiştin?” diye sordu. Annem de:

“Ona bir hurma vermek istemiştim.” dedi. Bunun üzerine Allah Rasulü:

“Eğer bir şey vermeseydin sana bir yalan günahı yazılırdı” buyurdular.5

Yalanın Şakası Olmaz

Hazreti Peygamber (s.a.v.) şaka yaparken bile yalan sözden kaçınırdı. Ayrıca
insanları gül-dürmek için konuşan  ve yalan söyleyenlere yazıklar olsun6
diyerek, amacı ne olursa olsun yalan söylemekten ümmetini
sakındırmıştır.

Böylece ashabına da her zaman doğru olmayı, hatta bir
tehlike söz konusu olsa da doğruluğu terk etmemeyi tavsiye etmiştir.
“Dâima doğruluğu araştırın; doğrulukta helâkinizi görseniz bile. Ancak
muhakkak ki doğrulukta sizin kurtuluşunuz vardır.”7

Yalan Nifak Alameti, Doğruluk Kurtuluş Vesilesidir
Hz.
Peygamber (s.a.v.) buyuruyor ki: “Dört özellik vardır; kimde bu
özellikler bulu-nursa o kimse halis münafıktır. Kimde bunlardan biri
bulunursa, onu bırakıncaya ka-dar kendinde nifaktan bir özellik var
demektir: Emanete hıyanet eder. Konuşunca yalan söyler. Söz verince
sözünde durmaz. Husumet edince, kıskanınca haddi aşar.”8

Müslim’in bir rivayetinde şu dikkat çeken ilave yer almaktadır: “Bu kimse isterse oruç
tutsun, namaz kılsın ve kendini müslüman saysın.”9

Doğruluk insanın dünya ve ahiretini imar etmekte iken, nifak alameti olan yalan ise onu
hüsrana uğratmaktadır.  Zira Ayet-i Kerimede “Şüphesiz ki münafıklar
cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar.” (Nisa, 145)
buyurulmaktadır.

Ayrıca “Kul yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam edince bir an gelir ki, kalbinde önce siyah bir
nokta belirir. Sonra bu nokta büyür ve kalbinin tamamı simsiyah olur.
Sonunda Allah nezdînde ‘yalancılar’ arasına kaydedilir.”10

Sü-rekli yalana devam edildiğinde adeta insanın yalancılığı meslek edineceği,
yalana alışan insanın her türlü kötülüğe hazır hale geleceği
bildirilmiştir. Bundan dolayı kalbin korunması gereken ma-nevi
afetlerden en önemlilerin birisi de hiç şüphesiz yalandır.

Doğruluk ise Ahiret Hayatının Sigortasıdır

“Bana altı şey hakkında tekeffülde bulunun (söz verin) ben de size Cennet’i te-keffül edeyim;

1- Konuştuğunuzu zaman doğru konuşun;

2- Söz verdiğinizde sözünüzü yerine getirin;

3- Emânete hıyanetlik yapmayın;

4- Apış aranızı koruyun;

5- Gözlerinizi harama kapayın;

6- Ellerinizi haramdan uzak tutun.”11

Allah’u Teâlâ insanı düzgün ve sağlam bir şekilde yaratmış ve ondan İslam
dininin koyduğu ölçülere uygun, dürüst bir hayat yaşamasını istemiştir.
Yine Allah’u Teâlâ doğruluğun insanların kendi arzularına veya kendi
çıkarlarına göre olmayacağını, kendi koyduğu ölçülere göre yaşa-makla
olacağını ifade etmiştir. Bundan dolayı Hazreti Peygamber(s.a.v.)’e ve
onun şahsında tüm insanlara Yüce Allah; “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol”
(Hud,112) buyuruyor.

Doğruluğun insan hayatında ki rolüne bakacak olursak, doğruluk önce imanda gerçekleşir. İkinci aşamada doğruluk sözde ve amelde gerçekleşir. İnancında, sözlerinde ve işlerinde doğru olan insanlar güvenilir insan olurlar. Doğruluk ve istikamet üzere olmak
bütün faziletlerin başıdır. Fert ve cemiyet olarak yükselmenin ve
yücelmenin de temel prensibidir. İnsanların dünya ahiret saadetini
kazanmalarında başı çeken doğruluk, toplumun saadeti içinde geçerlidir.

Zira toplumda huzurun ve güven ortamının oluşması insanların
birbirleriyle olan münasebetlerinde doğru ve dürüst olmalarına bağlıdır.

Toplumda âlim-cahil, büyük-küçük, kadın-erkek, işçi-işveren her sınıf
insanın doğruluğa ihtiyacı vardır. Güven ve huzur ortamının bulunmadığı
toplumlarda birlik ve beraberlikten söz edilemez. Demek ki doğruluğa ve
güvene kişinin hem kendisinin hem de top-lumun ihtiyacı vardır. Bugün
dünya milletlerinde doğru dürüst davranarak iş yapanlar, ürettiği malı
kaliteli ve sağlam üretenler iktisadi yönden kendilerine ve milletlerine
katkı sağlamaktadır. İnsanlara yaln söyleyen, insanları aldatan,
kalitesiz, hatalı mal ve hizmet üretenler ise hem ken-dilerine ve aynı
zamanda da toplumlarına zarar vermektedirler. İnsanları aldatan ve
haksız kazanç sağlayan haram yediği gibi ahrette de hak sahipleriyle
karşılaşacaktır. Bu dünyada da işini, aşını ve insanlar arasındaki
itibarını kaybedecektir. Milletleri ve toplumları insanlar temsil ettiği
için bu durum, kişinin yaşadığı toplum içinde iyi bir sonuç
üretmeyecektir. Öyleyse insanların eğitiminde her şeyden önce göz önünde
tutulması gereken, her türlü yalandan uzak bir şekilde dürüstlük
eğitiminin verilmesidir.12

İş Hayatında Yalandan Uzak Durmak

“Emin ve doğruluktan ayrılmayan ticaret ehli (âyette sırat-ı müstakim ashabı
olarak zikredilen) peygamberler, sıddîkler, şehitler ve salihlerle
beraberdir.”13

“Kıyamet günü tüccarlar facirler (günahkârlar) olarak
diriltilecektir. Ancak Al-lah’tan korkanlar, iyilik yapanlar ve
doğruluktan ayrılmayanlar müstesna.”14

“Alıp satanlar, alışverişi

sıdk ve doğruluk üzere yapar, kusuru beyan ederlerse alışverişleri satan
hakkında da alan hakkında da mübarek kılınır. Yalan söylerler,
kusurları gizlerlerse, belli bir kâr sağlasalar bile, alışverişlerinin
bereketini kaybe-derler. Yalan karışırsa alışverişlerinin bereketi yok
edilir. Yalan yemin malı rağbetli, kazancı bereketsiz kılar.”15

“Ticarette yalan yemin mala rağbeti artırır, kazancı giderir” buyrulmaktadır.16

Yalandan

ve yalanın insanlara ve topluma verdiği zararlarından korunmak için
insanları yalan söylemeye sevk eden sebeplerin iyi bilinmesi gerekir.

İnsanları Rabbimizin yalanı yasaklayan kesin emrine rağmen yalancılığa
sevk eden sebepler şunlardır: Menfaat sağlamak, zararı önle-mek, sözün
yalanla süslenmesi, sözün dinlenir ve hoşa gider olmasını istemesi,
düşmana karşı kendini haklı gösterme gayreti, kötü alışkanlıklar, nefsin
yalana alışarak  ünsiyet kazanması so-nucunda yalanın mübah sayılması
ve adet halini almasıdır.17

Yalanın Mübah Olduğu Yerler

İnsan

ve topluma büyük değer veren dinimiz mevcut şartlar içinde en ideal
toplum ve cemaatı oluşturmanın esaslarını getirmiş bulunmaktadır.

Böylece birbirini seven, birbiriyle iyi geçinen cemaat ruhuna sahip bir
ümmet gerçekleştirilmiş olmaktadır. Aşağıdaki hadis-i şerifte
göreceğimiz üzere üç halde yalan söylemeye ruhsat verilmiş olması yalanı
helal  kılmak anlamında değildir. Yalan yalandır ama taşıdığı gayeler
ve varmak istediği hedefler bakımından söyleyenin cezaya
çarptırılmayacağı bildirilmektedir. Yalanın meydana getireceği dostluk
olmaz olsun denilemez. “İş bitirip ümmetin huzurunu sağlayan yalan
fitnelere sebep olan doğrudan daha iyidir.” Bir zalimin öldürmek
istediği bir insanı diğer bir müslümanın zulmü önlemek için saklaması
veya yalan söylemesi gerekli olur.18

Esmâ Bintu Yezîd (r.a.) anlatıyor: “Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

“Ey insanlar! Pervanenin ateşe atılması gibi sizi yalanın peşine düşmeye
sevk eden şey nedir? Hâlbuki üç yer hariç yalanın her çeşidi âdemoğluna
haramdır: Bu üç yere gelince:

1. Erkeğin, rızasını sağlamak için hanımına yalanı,

2. Harpte söylenecek yalan. Çünkü harp bir hileden ibarettir.

3. İki müslümanın arasında sulhu sağlamak kastıyla söylenen yalan.”19

Ümmü Külsüm Bintu Ukbe radıyallahu anha anlatıyor:

“Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ı işittim, diyordu ki:

“İki kişinin arasını düzelten, hayır söyleyip, hayır tebliğ eden kimse yalancı de-ğildir.”20

Sonuç

olarak Allah’u Teâlâ, Müslüman’ın en önemli özelliği olarak her türlü
yalandan uzak, doğruluk dürüstlük üzere bir hayat yaşamasını
istemektedir. Çünkü doğrulukta kişinin ve toplumun maslahatı vardır.

Ancak söylendiğinde fitne fesat doğacağı, insanları arası açılacağı
kesinkes biliniyorsa onu söylememelidir. Ez cümle her söylediğin doğru
olsun, fakat her doğruyu her yerde söyleme.

---------------------------------------------------------

Dipnot:

1-Mustafa Çağrıcı, İslam Ans., Yalan, D.V.Yay., c:43, s.297

2-Buhârî, Şehâdât 10, Edeb 6.

3-Muvatta, Kelam 19.

4-Buhari, Edeb, 69.

5-Ebû Davud, Edeb, 80/4991

6-Tirmizî, Zühd, 10

7-Kenzü’l-Ummal, 3/344

8-Buharî, İman, 24; Müslim, İman, 106

9-Müslim, İman, 25

10-Muvatta, Kelâm,18

11-Müsned, 5/323

12-Ayrıca

bkz. Diyanet Aylık Dergisi, DİBY, Ekim 2013, Sayı;153; İslam’ın Temel
Kavramları, Hüseyin K. ECE, Beyan Yay., İst. 2000; Üsve-i Hasene
I.cilt,Heyet, Erkam Yay., İst.,20 03

13-Tirmizî, Büyû, 4

14-İbn Mace, Ticârât, 3

15-Buharî, Büyû, 19, 22; Müslim, Büyû, 47

16-Buharî, Büyû, 26.

17-İmam maverdi, Din ve Dünya Edebi, Terc. Selahaddin kip, İlkadım Yay., Kayseri-2006 s.362-365.

18-Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 449

19-Tirmizi, Birr 26

20-Buhari, Sulh 2. Ayrıca bkz. Lütfi Şentürk, Diyanet Aylık Dergi, Sayı:106

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:06:00 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 09:00:00 ÖÖ]


Muallim - Öğretmen - Peygamber Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:54:03 ÖÖ]


Dar Günlerin Adamı Hz. Osman Gönderen: KOYLU
[Dün, 11:18:19 ÖÖ]


İhlas ve Samimiyet Gönderen: KOYLU
[Dün, 11:13:16 ÖÖ]


Zekat İslam’ın Köprüsüdür Gönderen: KOYLU
[Dün, 11:09:53 ÖÖ]


Kurtuluş İslâm’dadır Gönderen: KOYLU
[Dün, 10:58:52 ÖÖ]


Tevhid ve İstikâmet Gönderen: KOYLU
[Dün, 10:55:38 ÖÖ]


İşin Başı İslâm Direği Namaz Zirvesi Cihâddır Gönderen: KOYLU
[Dün, 10:52:21 ÖÖ]


Peygamberimizin Bakış Açısıyla Örnek Mümin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:45:46 ÖÖ]


Mükemmel Yaratıcıyı Razı Etmek Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:51:19 ÖÖ]


Ümmetim Hesaba Çekildiği Zaman İlk Soru Namazdan Olacak Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:44:14 ÖÖ]


Sağlık ve Mutluluk İçin Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:35:16 ÖÖ]


Gâfil Olan Allah’a Kavuşamaz Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:27:10 ÖÖ]


İki Günü Eşit Olmamak Ne Demektir Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:19:28 ÖÖ]