Cennet Bahçelerine Uğradığınızda Meyvelerinden Yiyin
Kapitalist hayatın deli divaneye çevirdiği günümüz insanı, madden de manen de sürekli açtır.
İnsan denen organizma bu hayatta adeta bir makine gibidir.
Çoğunluk olarak insanlar kendi vakitlerini kendileri programlamaz. Bu gün egemen olan çağdaş cahiliyenin hayat felsefesi çok çalışmak, çok harcamak ve daha çok harcayıp daha çok çalışmak üzerine bina edilmiştir. İsraf ve savurganlık diz boyudur. Bu hayat anlayışında maneviyat yoktur. Bütün her şey haz ve şehvetlerin en yüksek oranda karşılanması esasına dayanır.
Bir curcuna, bir gürültü, bir keşmekeş almış başını gidiyor. Hatta bu keşmekeşten çeşitli nedenlerle kopanların akıl sağlığı bozulmakta intihara kadar giden bir süreç yaşanmaktadır.
İslami hayat ise her alanda cahiliyenin zıddınadır. Bir dinginlik ve bir içe bakış hâkimdir. Bu hayatın en çok düşman olduğu şey israftır. En çok sakındırdığı israf çeşidi ise vaktin israfıdır. Az yemek, az uyumak ve az konuşmak bu hayatın esasıdır. Zaten vakit israfını da bu üç prensibin zıddına davranmak doğurmaktadır.
Müslüman’ın hayatında mescitler, ilim ve zikir meclisleri cazibe merkezleridir. Hastalıklı olmayan bir kalp daima bu merkezler etrafında atar. Hayatın diğer yönleri bu merkezlerin etrafında şekillenir. Nitekim Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz buraları cennet bahçeleri olarak nitelemiş ve şöyle buyurmuştur:
“Cennet bahçelerine uğradığınız zaman nasibinizi alın.” Ashab-ı kiram: “Cennet bahçeleri nerelerdir ya Resûlallâh?” dediklerinde Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Zikir halkaları.” (Tirmizi, 3510)
Başka bir rivayette ise şöyle gelmiştir:
Resûlullah (s.a.v.): “Cennet bahçelerine uğradığınız zaman nasibinizi alın” buyurdu. Ashab-ı kiram: “Cennet bahçeleri nerelerdir ya Resûlallâh?” dediklerinde Resûlullah (s.a.v): “İlim meclisleridir” buyurdu.
Diğer bir rivayette ise şöyle gelmiştir:
“Cennet bahçelerine uğradığınız zaman nasibinizi alın” buyurdu. Ashab-ı kiram da: “Cennet bahçeleri nerelerdir ya Resûlallâh?” dediler. Resûlullah (s.a.v): “Mescitlerdir” buyurdu.
Bu hadis-i şerifler bizlerin Allah Teâlâ’nın zikrinden gafil olmayıp daima zikrullah ile meşgul olmamız için zikri, cennet bahçelerine teşbih buyurmuştur. Oralarda bulunmanın cennete götüren amel olduğu anlatılmıştır.
Evet, ilim olmadan amel olmaz. Amelsiz ilim de insanı tek başına kurtarmaz. Kişi ilim sahibi olsa ve ilmiyle amel etse bile yine de yetmez. Zira amelin ilk kabul şartı ihlâs ve kalp safiyetidir. Bu ise ancak sürekli ilim ve irfan meclislerinde, zikir meclislerinde olmakla elde edilir ve korunur. Zikir ile meşgul olmayan kalp katılaşır. Katılaşmış bir kalbe de ibadet yapmak ağır gelir.
Nitekim Rabbimiz şöyle buyurmuştur: “Bilesiniz ki gönüller ancak Allah’ı zikrederek huzura kavuşur.” (Ra’d, 28)