Cennete Açılan İki Kapı
İbni Abbas radıyallahu anh;
“Bir Müslüman sevabını Allah’tan bekleyerek, Müslüman olan anne ve babasına iyi davranırsa, Allah, onun için cennetten iki kapı açar. Şayet birine iyilik ederse Allah, ona bir kapı açar.
Şayet onlardan birini kızdırırsa onun rızasını alıncaya kadar Allah ondan razı olmaz.”
İbni Abbas bu nasihatlerde bulunduktan sonra orada bulunanlardan şöyle bir soru soruldu:
Ana-Baba çocuklarına zulmetseler de mi? İbni Abbas şöyle cevap verir;
Ana-Baba çocuklarına zulmetseler de. (Buhari; Edebü’l Müfred)
Annelerimiz, insanlığın mübarek hamalları… Zayıf bedeninde boş ve faydasız bir şey yerine, yeryüzünün halifesi ve eşrefi mahlûkatı taşımaktadır. İleride yetişecek âlimlerin, abidlerin, adaletli yöneticilerin, cesur komutanların, Muhsin davetçilerin, yeryüzünün salihlerinin ilk barınağı, onları sıkıntıları ile ilk yüklenenidir. Doğumdan önce ve doğumdan sonra evlatlarının rızık depolarıdır annelerimiz. Merhametin temsili, yavrularının ilk muallimi…
Babalarımız, yavrularının etrafında aşılmaz kaleler…
Evlerinin manevi direkleri, varlıkları ile güven veren şahsiyetlerdir. Zamanlarını ve güçlerini yavrularının gelişimi için zekât olarak harcayan, göz aydınlığı çocukları doymadan doymayan, evladının sıkıntısını giderene kadar kendi derdini toprağa gömen fedakâr babalarımız.
Şeriat sahibi onların değerini ortaya koymak, yapmış oldukları fedakârlıklarda takdir görmeleri için biz Müslüman evlatlara meşru çerçevede onlara ihsanda bulunmayı tavsiye etmiştir. “Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır.
Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak Banadır.” (Lokman; 14)
Peki, biz anne ve babalarımıza hayırla muamele edip onlara ihsanda bulunduğumuzda dünyada ve ahirette ne gibi kazanımlarımız olur gelin maddeler halinde inceleyelim;
1- SIKINTILARIMIZDAN BİR ÇIKIŞ UMUDUMUZ OLABİLİR;
Şuan her birimizin bilinen veya iç âlemimizde gizli olan sıkıntılarımız mevcuttur. Her birimiz, farklı vesileler ile bela ve musibetlere müptela olmuşuz. Kimimiz işlerinin kesatlığından yakınırken kimimiz işlerin çokluğundan ailesine ve kendisine vakit ayıramamaktan yakınmaktadır. Kimimiz manevi hastalıkların verdiği buhranlardan şikâyet ederken kimimiz tedavisi geciken hastalıklarına dert yanmaktadır. Öyle ya da böyle nefes alan her bir can, hayır veya şer mağaralarından birine sıkışmıştır. Bu mağarada nefes almak, umuda gökyüzü aydınlığı ile bakmanın bir vesilesi belki anne ve babalarımıza yaptığımız iyiliğimiz olabilir. Bunu binlerce yıl önce tecrübe etmiş birilerini duymak istersen Abdullah b. Ömer aracılığıyla Rasulullah’tan dinleyebilirsin;
“ Sizden önce yaşayanlardan üç kişi bir yolculuğa çıktılar. Akşam olunca, yatıp uyumak üzere bir mağaraya girdiler. Fakat dağdan kopan bir kaya mağaranın ağzını kapattı. Bunun üzerine birbirlerine:
— Yaptığınız iyilikleri anlatarak Allah’a dua etmekten başka sizi bu kayadan hiçbir şey kurtaramaz, dediler.
İçlerinden biri söze başlayarak:
—Allah’ım! Benim çok yaşlı bir annemle babam vardı. Onlar yemeklerini yemeden çoluk çocuğuma ve hizmetçilerime bir şey yedirip içirmezdim. Bir gün hayvanlara yem bulmak üzere evden ayrıldım; onlar uyumadan önce de dönemedim. Eve gelir gelmez hayvanları sağıp sütlerini annemle babama götürdüğümde, baktım ki ikisi de uyumuş. Onları uyandırmak istemediğim gibi, onlardan önce ev halkının ve hizmetkârların bir şey yiyip içmesini de uygun görmedim. Süt kabı elimde şafak atana kadar uyanmalarını bekledim. Çocuklar etrafımda açlıktan sızlanıp duruyorlardı. Nihayet uyanıp sütlerini içtiler.
Rabbim! Şayet ben bunu senin rızânı kazanmak için yapmışsam, şu kaya sıkıntısını başımızdan al! diye yalvardı. Kaya biraz aralandı; fakat çıkılacak gibi değildi… (Buhari-Müslim)
Bugün Allah tarafından kendisine nimet verilen kimseler; yani, evliliğinde, İslami çalışmasında, iş hayatında vs. sıkıntı yaşamayan her bir kişi, anne ve babasına yapmış olduğu iyiliğin meyvesini yiyor olabilir.
2- GÜNAHLARIMIZIN BAĞIŞLANMASINA BİR VESİLE OLABİLİR;
İbni Abbas radıyallahu anhu demiştir ki;
“Ben, anneye iyi davranmaktan Allah’a daha yakın bir amel bilmiyorum.” (Buhari; Edebü’l Müfred)
Her bir salih amel, yapmış olduğumuz günahlarımıza kefaret olmaktadır. Abdest aldıktan sonra günahların dökülmesi, iki namaz arasında hataların bağışlanması, hac yapmak suretiyle kirlerden arınma bunlara örnek verilebilir. Tüm bunlar insandaki küçük günahların affına vesile olan amellerdir. Cinayet gibi ağır bir günahın vebalini ortadan kaldıracak salih ameli de biz İbni Abbas’tan öğrenmekteyiz ki o da; “Anneye iyi davranmak”… Günahlarından arınmak isteyenlerin gideceği yer belli; Annelerimiz
3- DUALARIMIZIN KABULÜNE VESİLE OLMASI,
Birçok Müslüman Allah’a dua etmekten aciz iken, bir kısmı da dualarının kabul olmamasından şikâyet etmektedir. Bu durumu ortadan kaldırabilecek bir vesileyi yine Allah Rasulü bize işaret etmektedir ki o da anne ve babaya ihsanda bulunmaktır.
Ömer b. Hattab, Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in şu sözlerini işitmiştir;
“Size Uveys b. Amir, Yemenlilerin İmdat Bölüğünün arasında gelecek. Kendisi Murad’dan sonra Karen’dendir. Onda baras hastalığı vardı. Bu dertten iyileşti ancak bir dirhem yeri kadar kaldı. Bir validesi vardır. Ona çok itaatkârdır. Allah’a yemin etse kendisini mutlaka yemininde sadık çıkarır. Sana istiğfar etmesine imkân bulursan bunu yap.”
Ömer b. Hattab Rasulullah’ın bahsettiği kişiye denk gelince, Allah Rasulünden duyduğu bu rivayeti ona aktarır ve kendisine istiğfar etmesi için talepte bulunur. O da Müminlerin Halifesinin bağışlanması için dua da bulunur. (Müslim)
Bir tarafta müminlerin halifesi, hakkında ayet ve hadisler bulunan, şeytanın kendisine yaklaşmaktan çekindiği kişi, diğer tarafta eğer hakkında kendisi için bir hadis olmasaydı hiçbir zaman haberimizin olmayacağı Uveys b. Amir. İşte bu zatı bu konuma çıkaran annesine olan iyiliğidir.
4- CENNETE GİRMENİN VESİLELERİ
İbni Meyyas anlatıyor;
Bir kısım günahlar işlemiştim. Bunları büyük günahlardan görüyordum. Onları İbni Ömer’e anlatınca bana bunların büyük günahlar arasında yer almadığı, söyledi ve büyük günahları saydı;
1- Allah’a şirk koşmak,
2- Haksız yere adam öldürmek,
3- Savaştan kaçmak,
4- Namuslu kadına zina iftirası atmak,
5- Faiz yemek,
6- Yetim malı yemek,
7- Mescid-i Haram’da günah işlemek,
8- İnsanlarla alay etmek,
9- Anne ve babaya isyan edip onları ağlatmak.
Sonra İbni Ömer adama dönerek; “Sen cehennemden korkar mısın? Cennete girmek ister misin?” diye sorar. İbni Meyyas; “ Allah’a yemin ederim ki evet” cevabını verir. İbni Ömer; “Annen-Baban sağ mı?” diye sorunca, İbni Meyyas “yanımda sadece annem var” der. Bunun üzerine İbni Ömer şöyle buyurur: “ Allah’a yemin ederim ki, annene yumuşak söz söylersen, ona yemek yedirirsen, büyük günahlardan korundukça elbette cennete girersin.” (Buhari; Edebü’l Müfred)
İmam Ahmed, Hz. Aişe’den şöyle nakletmektedir: “Rasulullah rüyasında cennette gezdirilirken Kuran okuyan bir kişinin sesini işitir ve bunun kim olduğunu sorar. Bu kişinin Harise b. Numan olduğu söylenince Allah Rasulü iki defa; “İşte iyilik böyledir, işte iyilik böyledir” der. Bu genç Allah Rasulü döneminde annesine iyi muamele yapmakla tanınırmış.
İşte sevgili kardeşlerim, cennetin bahçelerini uzaklarda aramaya gerek bırakmayan salih ameller elimizin altında… Bunu fırsat bilip ebeveynlerimize ihsanda bulunmayı arttıralım inşallah.
5- EVLATLARIMIZIN BİZLERE HAYIRLA MUAMELE YAPMASI İÇİN,
Bugün anne ve babaların en çok yakındığı şeylerden biri de evlatlarının kendilerini dinlememeleridir. Onlara söz geçirememek, ebeveynlerinin arzu ve isteklerine duyarsız kaldıklarından yakınmak maalesef önemli problemlerimiz arasında yerini almaktadır. Biz anne ve babalarda bu durumdaki rahatsızlığımızın faturasını ya çocuğumuza çıkarırız ya da çevresindeki arkadaşlara… Şimdi rivayet edeceğim hadis, bu sıkıntının ilk çıkış nedeni konusunda bizleri kendimize dönmeye davet etmektedir.
“ Babalarınıza iyilik edin ki, çocuklarınızda size iyilik etsin.” (Hakim, Taberani)
6- RASULULLAH’IN MÜJDESİNE NAİL OLUP BEDDUASINDAN EMİN OLUNMAYA VESİLE OLMALARI,
Sehl b. Muaz’dan rivayet edildiğine göre Allah Rasulü şöyle buyurmuştur: “Anne ve babasına iyilik eden kimseye müjdeler olsun! Yüce Allah onun ömrünü arttırsın.” (Buhari; Edebü’l Müfred)
Bu duaya âmin denir. Şimdi kapısını çalıp kendisinden ihtiyaçlarımız için dua talebinde bulunacağımız bir Peygamber gelmeyecektir. Ama Allah Rasulü, binlerce yıl önce anne ve babasına hayırlı olanlara temiz diliyle dua etmiştir. Rabbim bu duaya bizleri de muvaffak kılsın.
Peki, O’nun sallallahu aleyhi ve sellem bedduasından nasıl emin olunur?
Ebu Hureyre, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den şöyle buyurmaktadır:
“Burnu yere sürünsün. Burnu yere sürünsün. Sonra burnu yere sürünsün.” (Yanındakiler) Kimin ya Rasulullah? ;
“İhtiyarlığı anında anne ve babasından birine yahut her ikisine yetişip te onlar sebebi ile cennete giremeyenin” buyurdu.
Düşmanlarının bile bedduasına uğramaktan korktuğu zatın, öfkesini üzerine almamak için bütün meşru işlerde anne ve babalarımıza ihsanda bulunmaya gayret etmemiz gerekmektedir.
Unutmamak gerekir ki onlara itaat edilmemesi gereken sınırı sen ve ben değil yine âlemlerin Rabbi olan Allah belirlemektedir.
Aile büyüklerinizle Firdevsleri elde etmeniz duasıyla.