Cenneti Algılayabilmek
Karanlık insanı korkutur, bunaltır. Hatta kara gün, kara haber gibi siyah rengin diğer adı olan kara bize hep kötü durumu hatırlatır. Durum böyle olunca insan zorda kalmadan bu rengi kullanmaz diye düşünmek gerekir ama bize korku veren, bizi bunaltan bu rengi hayatta ve her alanda hayranlıkla kullanırız. Diğer renklerin varlığında öyle güzel uyum içinde kullanılır ki insanın ruhunu dinlendiren estetiğin bir parçası haline gelir.
İnsan elinde üç beş parça kırıktan dışarısı gözüken siyah bir pencereye sahipse manzaradan göreceği tek yer delikten gördüğüdür. O delikler de manzaranın siyah kısımlarına denk gelirse o zaman o kişi için manzara korkutucu ve bunaltıcı bir hal alır. Bunun yerine herhangi bir çöplükten gözükecek bir kaç renk o kişiye daha hoş ve estetik gelecektir.
Dindar bir gence sorulan soruları bu pencere örneği ile değerlendirebiliriz. “Alkol kullanmıyor musun? Kız arkadaşın yok mu? Zina yapmıyor musun? Hiç heyecan yok, böyle nasıl yaşıyorsun? Nasıl hayatın tadını çıkaracaksın? Kira ödeyeceğine krediyle ev alıp faizini niye ödemiyorsun? Bu devirde herkes yalan söylüyor, sen niye söylemiyorsun? Böyle işin nasıl hallolacak?” Bütün bu sorularda hayatın üç beş zevkten ve kısa yoldan işini halletmekten ibaret bir gözle yorumlandığını görüyoruz. Bu soruları yönelten birinin hayatından üç beş parçayı da çıkarsak hayat komple karanlık hale gelecektir; çünkü dünyayı kararmış bir pencerenin bir kaç parça kırığından seyrettiğinizde artık siyah renge tahammülünüz kalmaz.
Hayatı İslam penceresinden gören birinde ise durum farklıdır; çünkü İslam hayatın bir kısmını zevkle yaşamak için geri kalanını feda etme mantığına sahip değildir. Daha doğrusu hayatı zevk alınan ve zorluk çekilen diye iki basit başlık altında ayırmaz. Bize rengârenk bir manzara sunar. Bu manzarada her renk olduğu gibi siyah renk de tüm asaleti ile karşımızdadır. Manzarada aralara serpiştirilmiş birçok yasak vardır.
Alkol içmek yasaktır. Siyah bir şekilde karşımıza çıkar. Alkol içerek hayatındaki sorunlarla yüzleşmekten kaçan birinin o bölgelerde manzarası siyahlaşırken sorunlarından alkol ile kaçmayan biri çözüm bulup o kısımları renklendirmek zorunda kalır. Alkollü iken kırdığı potlarla siyahlaşan kısımlar ise hep rengârenk kalır. Alkole harcamadığı parayla başka karanlık bölgeleri de renklendirir. Aklı yerinde olduğu için de bu renkleri bulanık değil berrak bir şekilde seyreder.
Zina yapmak yasaktır. O kadar siyahtır ki zinaya yaklaşmak dahi yasaktır. Karşıdaki kişinin sadece bedenine indirgenmiş küçük bir renk parıltısına tav olmuş olanlar karşısındaki tarafından saygı duyulmayarak başladıkları bu hayat tarzında kendilerine saygılarını kaybetmeye başlarlar. Ne zaman kimle nasıl bir ilişki yaşayacaklarının sınırını kaybettiklerinden karşısındaki kişiden her zaman bir ihanet beklentisi içindedirler. Saygınlık ve güven duygusuyla renklenecek olan kısımlar artık simsiyah gözükür. Kendi ailelerini kuramaz, kursa da devam ettiremezler. Aile rengini kaybetmekle düzenli bir hayat, çocuk yetiştirme vb. birçok renk de kaybolmuş, yerini karanlığa bırakmış olur.
Faiz yasaktır. Hem de simsiyahtır. Almak, vermek, aracısı olmak her neyi varsa yasaktır. İslam, faiz batağına düşüp de en güzel renklerden biri olan hürriyeti kaybettirmez. Sömürünün karanlığına hapsettirmez. Zenginlerin oturduğu yerden zenginliklerinin artacağı fikriyle yaşamasına müsaade etmez. Böylece o paralar yatırım şekline dönmek zorunda kalır ki bu tüm toplumun hayatını renklendirir.
Haramlar manzaramızda siyah olarak kaldığı sürece geri kalan kısımlar berraklaşacaktır. Ne zaman ki bir haram bölgeyi renklendirmeye kalksak bunun için tüm manzaradaki renkleri sömürmeye başlarız. Her haram öylesine renk sömürür ki bırakalım bizim hayatımızı dünyayı bile karartır. Hatta haramlardan en küçüğü cenneti bile cennet olmaktan çıkarır. Alkolle beyni uyuşmuş, ne zaman ne yaptığını bilmeyen bir komşun varsa cennet, cennet olur mu? Malında ya da namusunda gözü olan bir komşun olsa cennet, cennet olur mu?
Cennet kendisi gibi haramlardan temizlenmiş, sunduğu o muhteşem manzarayı algılayabilecek sahiplerini bekliyor. Allah bize o manzaranın birer parçası olmayı nasip etsin.
Amin.
Bilal İnal