CENNETİ NEREDE ARAMALI
Fecr sûresinin son âyetlerin-de şöyle buyruluyor: “Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O’ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (İyi) kullarımın arasına katıl ve cennetim gir.”8
Burada “huzûra kavuşmuş insan” olarak tercüme edilen “nefs-i mutmainne” sahibinin kalbi; zikrullâhın bereketiyle her türlü şüphe ve tereddütlerden arınmıştır ve her an şükür ile Rabbini senâ hâlindedir. Ondaki kötü ve çirkin vasıflar, yerlerini güzel ahlâka bırakmıştır. Bu itibarla Rasûlullah (s.a.v.)’in yüce ahlâkını her alanda bir zevk hâlinde yamamaya çalışmaktadır. Davranışları hep sabır, tevekkül, teslimiyet ve rıza ile taçlanmaktadır.
İşte âyetteki “Ey kâmil bir îmân ve sâlih amellerle huzûra ermiş nefis” diye açabileceğimiz hitap bunlaradır. Ve belki de onlara yönelen “kullarımın arasına gir” çağrısı, dünya hayatını da şâmildir. “Kullarımın gönüllerine gir; cenneti onları hoşnûd etmekte ara” demektir.
Ne dersiniz? Azgın nefsin günâh ve fücûra dair isteklerini teskîn ederek onu sâlih amellere alıştırmakla ahlâk-i ilâhîyi kuşananlar hakkında ebedî bir müjdeyi bildiren bu mübârek âyetlerde, hayâta dair böyle bir ulvî işâreti de düşünebilir miyiz?
Herkesin kendi ışığını ya da karanlığını buradan götüreceği değişmez bir hakikatse, “Cennetime gir, iyi kullarımın arasına katıl” hitabına liyâkati, yıkık gönüllerin îmârında aramak doğru olmaz mı?
---------------------------------------------------------------------------------
Dipnotlar: 8 Bkz; 89/27-30.